Ankara Life Dergisi

Afetler ve İnsan Psikolojisi Üzerine

“Afetler sonrası bedensel yaralanmalar, maddi kayıplar hemen hissedilir ama psikolojik etkiler genel akışı çok da bozmadığı için hemen fark edilmez.”

Özel Çankaya Yaşam Hastanesi doktolarından Uzman Psikiyatrist Tuğba Göncü Akdur, yaşanılan doğal afetlerin insan psikolojisine etkileri hakkındaki görüşlerini başkentin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi’ne anlattı. İyi okumalar dileriz.

6 Şubat Pazartesi sabahına büyük bir felaket haberiyle uyandık ve yıkıldık. Afet kavramı ve toplumumuza etkileri ile ilgili neler söylersiniz?
Maalesef öyle… Yaşadığımız deprem, ülke olarak hepimizin güvenlik algısını sarstı. Afetler sonrası bedensel yaralanmalar, maddi kayıplar hemen hissedilir ama psikolojik etkiler genel akışı çok da bozmadığı için hemen fark edilmez. Yaşadığımız deprem, kitlesel bir travmadır ve kitlesel travmalar ruhsal olarak farklı farklı derecelerde herkesi etkiler. Travma dediğimiz şey, gerçek bir ölüm tehdidini, ağır yaralanmayı veya fiziksel bütünlüğe yönelik bir tehdidi bizzat yaşamak veya bu duruma bizzat tanık olmak anlamına gelir. Ruhsal olarak kişiyi travmaya maruz bırakan olaylar, doğal afetler ve cinsel taciz, patlama, trafik kazası, işkence gibi insan eliyle gerçekleştirilen durumlardır. Bu anlamda deprem hem bir doğal afet hem de pek çok açıdan bakıldığında insan eliyle gerçekleştirilmiş bir travma niteliği taşır. İnsan eliyle gerçekleştirilen travmaların, ruhsal etkilerinin daha uzun sürdüğünü biliyoruz. Bu sebeple depremi diğer doğal afetlerden farklı bir kategoride değerlendiriyoruz.

Afetten maalesef milyonlarca insan etkilendi. Afet sonrası mağdurların tepkilerine yönelik görüşleriniz nelerdir?
Afetler, günlük yaşantımızı sürdürürken hiç olmayacakmış gibi düşündüğümüz olayların, birden hiç beklenmedik biçimde başımıza gelmesidir. Haliyle dehşete düşüren, çok korkutan, güvenlik algısını bozan, kontrol kaybını çok yoğun hissettiren, sıkıntılı duygulara ve düşüncelere sebep olan durumlardır. Böyle bir durumda üzülmek, endişe duymak, korkmak, öfkeli, çaresiz, sıkışmış hissetmek, hatta bazen hiçbir şey hissedememek, boşlukta olmak, utanmak, suçlanmak ya da değersiz olduğunu düşünmek, beklenen doğal bulgulardır. Biz ruh sağlığı çalışanları bunlara anormal olaya verilen normal tepkiler diyoruz. Hatta ilk günler çok daha ciddi ruhsal belirtiler olabilir. Uykuya dalma zorluğu, iştah değişikliği, irkilmeler, göz önüne sürekli olumsuz görüntülerin gelmesi, kabuslar, zamanın önemli bir kısmını unutma, dikkat ve odaklanma güçlüğü gibi belirtiler de görebiliyoruz. Ama biz bunlara ruhsal bozukluk demiyoruz.

Afetten etkilenen vatandaşlarımız için en önemli husus da uzman yardımı sanırım. Uzman yardımının rolüyle ilgili neler söylersiniz?
Aslında biz travmatik olaylara alışığız. İnsanlık var olduğundan beri travma var; insanın da travma ile baş etme gücü var. Savaşlar, fırtınalar, seller… Yani baş etme doğal bir süreç olarak kendiliğinden devreye girecek. Bu duyguları yaşamak gerekiyor; bu duygular işlevsel, duyguların içinden geçerek yeni bir sistem kuracağız. Ancak kişi bunlarla baş etmekte ciddi zorlanıyorsa, bu belirtiler nedeniyle günlük aktivitelerini, sorumluluklarını devam ettirmekle ilgili sorun varsa ya da üzerinden bir aydan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen belirtilerin şiddetinde azalma olmuyorsa, o zaman psikiyatrik açıdan bir değerlendirme yapmak gerekir. Ama geçmiş yıllarda yapılan çalışmalara dayanarak, bu durumun yaklaşık olarak %90 oranında psikiyatrik bozukluk olmadan kendiliğinden toparlayacağını; geri kalan yaklaşık %10’luk kesimde ise bir sene sonrasında belirtilerin büyük oranda rahatlayacağını söyleyebilirim.

Deprem sonrası psikolojik rahatsızlık riski yüksek olan gruplar hangileridir?
Deprem sonrası oluşma potansiyeli en yüksek ruhsal hastalıklar, travma sonrası stres bozukluğu ve depresyondur. Travma sonrası stres bozukluğu oluşması için travma mutlaka olmalıdır, ancak tek başına yeterli değildir. Biyolojik yatkınlık, psikolojik dayanıklılığın düşük olması, afet öncesinde de psikiyatrik hastalığın bulunması, sosyokültürel ve ekonomik koşullar olumsuz zemin hazırlayarak kolaylaştırıcı olabilir. Bu noktada psikolojik ilk yardımdan da bahsedebilirim. Psikolojik ilk yardım; kişinin temel ihtiyaçlarının karşılanması, güvenliğinin sağlanması, doğru bilgilendirme yapılması , yakınları ile olabildiğince çabuk bir araya getirilmesi gibi unsurları içerir. Psikolojik ilk yardımın yapıldığı, hızlıca güvenli ortama alınan, daha ilk saatlerde temel ihtiyaçları giderilen gruplarda ilerleyen süreçte ruhsal hastalık olma ihtimali çok azalacaktır. Ek olarak travmanın şiddeti ve maruz kalınan zaman arttıkça hastalanma ihtimali de artacaktır. Depreme direkt maruz kalanlarda, canlı canlı izleyenlerde, depremde sevdiği bir yakınını veya ciddi mal varlığını kaybedenlerde ruhsal bozukluk oluşma ihtimali artar. İşi gereği veya gönüllü olarak deprem bölgesinde bulunan; arama kurtama ekipleri, sağlık çalışanları, basın yayın görevlileri gibi gruplarda da risk yüksektir.

Depremzedeler, depremi yaşamayan ama tv aracılığı ile takip edenler ve travma ile ilgili belirtiler yaşayanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?
Maalesef depremle ilgili çok acıklı fotoğraf karelerine rastladım. Haber almak hepimizin hakkı, ama bazen de farkına varmadan durumu daha da zor hale getiriyoruz. Evden o tarz görselli haberleri izlemek belki de uzakta kalıp hiçbir şey yapamıyor olmak ilgili çaresizliği, suçluluğu azaltan bir işleve sahip. Ama çok net söyleyebilirim bu zararlı, uygun bir yaklaşım değil. Depremi yaşayan kişiler için ilk yapılması gereken temel ihtiyaçların karşılanması, güvenliğin sağlanması ve mümkünse bütün aile bireylerinin bir arada bulunmasına özen gösterilmesidir. Eski rutinlere dönülmesini beklemek şu an için çok ütopik olabilir, ama mümkün olduğunca kişilerin kendilerini “işe yarar” hissetmesini desteklemek gerekir. Bu yüzden rutinlere yaklaşabilmek bile çok değerlidir. Bu süreçte kişilerin kendi ruhsal savunma mekanizmalarının, baş etme güçlerinin devreye girebilmesi için sağlıklı bir uyku da çok önemlidir. Uyku bozukluğu dahil olmak üzere, travma ile ilgili diğer belirtiler; ilgi iştah kaybı, dikkat odaklanma bozukluğu, irkilmeler, tetikte olma, depremle ilgili imgelerin gözün önüne gelmesi, birebir yeniden yaşıyormuş hissi, ortamdan kopma algısı, öfke, şaşkınlık gibi belirtilerin bir veya iki ay geçmesine rağmen şiddetinde hiçbir azalma olmadan devam etmesi durumunda psikiyatrik bir değerlendirme yapılması uygun olacaktır.

Yorumlar

0 yorumlar