Ankara Life Dergisi

Avukat Aslı Gürgen Ticari Zorluklara Işık Tutuyor!

Şehrin en çok okunan yayını Ankara Life dergisine konuk olan Avukat Aslı Gürgen, konkordato sürecinin Türkiye’deki işleyişi, işletmelerin uluslararası ticarette karşılaştıkları zorluklar ve fırsatlar, akıllı şehir uygulamaları, kişisel verilerin korunması ve kripto paraların mevcut yasal düzenlemeleri üzerine kapsamlı açıklamalarda bulundu. Ayrıca Türkiye’de sokak hayvanlarına yönelik yardım ve koruma çalışmaları hakkında çözüm önerilerini de paylaştı. İyi okumalar dileriz.

Aslı Hanım, ‘Konkordato’ kavramını, özellikle Türkiye’deki uygulamasını kısaca açıklar mısınız? Konkordato sürecindeki temel adımlar nelerdir ve bu sürecin işleyişi hakkında bilgi verebilir misiniz?

Konkordato; bir borçlu işletmenin alacaklılarına mahkeme aracılığıyla yaptığı ve alacaklıların basit çoğunluğu tarafından kabul edilmesi şartıyla, borçlunun borçlarını belli bir yapılandırma çerçevesinde ödeme teklifidir. Ülkemizdeki uygulamada; borçluya yaklaşık 15 ay süre verilerek borçlu işletme, alacaklıların başlattığı cebri icra işlemlerinden korunur. Bu süreçte sunmuş olduğu ödeme teklifinin gerçekçi olup olmadığı, konkordato komiserleri eli ile mahkemece denetlenir. Nihayetinde alacaklıların oylamasına sunulan ödeme teklifi, asgari oy nisabı ile kabul görür ise ödeme teklifi tüm alacaklılar ve borçlu için bağlayıcı hale gelir.

Konkordato sürecinin alacaklılar ve diğer ilgili taraflar üzerindeki etkileri neler olabilir?

Konkordatoda amaç, üretim ve istihdam yaratan şirketlerin ekonomiye kazandırılmasıdır. İşletmenin konkordato müracaatının kabulü ile alacaklıların cebri icra işlemleri engellendiğinden firma, faaliyetlerine devam eder ve alacaklılar arasında fırsat eşitliği yaratılır. Kefiller ve garantörler yönünden ise herhangi bir koruma tedbiri söz konusu olmamaktadır. Üçüncü kişiler ise konkordato çatısı altındaki bir işletme ile her türlü ticari faaliyetlerini güvenli bir şekilde sürdürebilirler.

Konkordatonun işletme sahiplerine etkisi ve işletmenin daha sonra yeniden yapılanma ve başarıya ulaşma olasılıkları hakkında görüşleriniz nelerdir?

Konkordato, toplumda sanılanın aksine iflas etmek üzere olan firmalar için değil faaliyetlerine devam eden, tüm enstrümanlara sahip olan ve/fakat nakit akış dengesi bozulmuş şirketlerin iflasa sürüklenmemesi için dizayn edilmiştir.  İşletme sahipleri ise çok stresli bir dönem geçirmektedir. Şirket, konkordato süreci ile birlikte tamamen kurumsal ve anlık denetime tabi bir yönetsel sürece girmektedir. Bazı firmalar bu dönüşüme ayak uydurmakta zorlanabiliyorlar, eski alışkanlıkların terk edilmesi süreç gerektirebiliyor. Asıl mesele; günümüzde ticari işletmelerin hala paranın yönetimi ile ilgili farkındalıklarının çok az olması… Çalıştığım birçok işletme sahibi, geçmişte yapılan finansal ve yönetsel hataları, konkordatoya girdikten sonra daha iyi görebildiklerini, özellikle bankacılık ve finans konusunda önemli dersler aldıklarını, kurumsallığın ne anlama geldiğini ve faydalarını bu süreç içinde anladıklarını açıkça ifade etmektedirler. Bugüne kadar 150’den fazla firmanın konkordato müracaatlarını yaparak tüm süreci yönettim. Bu firmalardan yaklaşık 100’den fazlası iyi bir kriz yönetimi sonucu başarıya ulaştı ve tüm borçlarını ödeyerek ekonomiye yeniden kazandırıldı. Küçük bir kısmı ise iflas sürecine girdi. Konkordato süreci sonunda başarıya ulaşmak; biraz da ticari işletmenin yenilikçi finansal çözümler üretebilmesine, o günkü ekonomik konjonktüre ve yaklaşık 15 ayı bulan koruma süresinin her bir gününü uzman hukuk ve finans danışmanları ile fırsata çevirme ve iyileşme kabiliyetine bağlı. Sektörel olarak bakıldığında konkordato müracaatlarının büyük bir kısmı taahhüt firmaları tarafından yapılmaktadır. Bu perspektiften olmak üzere son dönemde çokça işaret edilen uluslararası ticaretin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması önemlidir.

Uluslararası ticaretin günümüzdeki önemi oldukça büyük. Sizin de bu konuda yoğun çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Türkiye’deki işletmelerin uluslararası ticaret konusundaki zorluklarını ve fırsatlarını değerlendirir misiniz?

Türkiye’de en önemli sorun, Dünya ekonomisinin anlaşılması ve makro bakış açısı. Türkiye’deki işletmelerin küresel rekabeti anlayabilmesi ve her ne üretilirse üretilsin R&D ve teknoloji son derece önemli. Günü kurtaran ticari ilişkiler yerine uzun süreli stratejilerin geliştirilmesinde en önemli zorluk piyasalardaki dönüşüm ve dinamizmin anlaşılması. Bu kapsamda verilerin analizi, işlenmesi ve anlamlı sonuçlar çıkartılması, tek tek rakiplerin takip edilmesi ve piyasadaki dönüşümlerin öngörülerle desteklenmesi gerekli, elbette bir de risk yönetimi. Türk firmaları, stratejik değerlendirmeler, analizler ve risk hesaplamaları yapmadan piyasada var olmaya çalışıyorlar ki bu durum şans etkisini arttırıyor. Diğer bir konu da Venture Capital, Risk Capital gibi kurumların varlığı. Türkiye’de maalesef bu tip kurumlar yeteri kadar piyasada bulunmuyor. Uluslararası ticaret, üretim ve satış etkinlikleri haricinde bilgiyi işleyebilme ve stratejik hamleler geliştirebilme yetisi gerektiriyor. Firmalarımızın bu konuda ciddi desteğe ihtiyacı var. Üstelik her alanda olduğu gibi kripto paralar da uluslararası ticaret ve para piyasalarında yerini almışken ülkemizde bu konu ile ilgili de düzenlemeler yapılması gerekiyor.

Hazır kripto paradan bahsetmişken Türkiye’de kripto paraların serbest kullanımı konusundaki mevcut yasal düzenlemeler hakkında neler söyleyebilirsiniz? Son yıllarda Türkiye’de kripto paraların kullanımında gözlemlenen trendler nelerdir?

Mevcut yasal düzenlemelere göre; ülkemizde kripto varlıkların, ödemelerde doğrudan veya dolaylı şekilde kullanılması yasak olduğu gibi ödeme hizmeti sağlayıcılarının, elektronik para ihracında kripto varlıkların kullanılacağı şekilde iş modeli geliştirmesi de yasaktır. Ancak Kripto paralar bir şekilde varlar ve bu durum hem fırsatlara hem de ciddi suistimallere yol açıyor. Buradaki kritik husus, kayıt altına alma, zira, kripto paralar yasadışı faaliyetlerin finansmanında kullanılması nedeni ile tedirginlik yaratıyor, ancak aynı zamanda bir finansal enstrüman olması nedeni ile de son derece önemli. Burada iki önemli gereklilik olduğu kanaatindeyim; ilki regülasyon ikincisi de bilgilendirme. Bir diğer konu da Türkiye’de kripto paraların kullanılabilmesi. Güncel bir bilgi olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı öncülüğünde bir mevzuat çalışması yapıldığını, son aşmaya gelindiğini söyleyebilirim. Ayrıca Kripto varlıkların platformda işlem görmesi için SPK tarafından da bir regülasyon yapılıyor. Yakın bir zaman diliminde Kripto para ile alışveriş yapılmasına da imkân tanınacağı kanaatindeyim. Diğer taraftan Kripto paraların kayıt altına alınması ve transferlerinin izlenmesi ve akredite edilmesi için bir sistem gerekiyor ve blokzincir teknolojisi bu olanağı sunuyor. Bu aslında yalnızca Türkiye ile ilgili bir mesele değil, uluslararası bir sistem kurulması gerekiyor. BIS (Bank for International Sattelments, https://www.bis.org/index.htm) bu konuda bazı regülasyonlar yapmaya çalışıyor ancak son derece yavaş, bu konuda tek tek ulusal regülasyonlar çok ciddi bir çözüm teşkil etmiyor. Bu nedenle uluslararası bir regülasyon gerekli.

Kişisel verilerin korunması ve yapay zekâ ile ilgili oldukça detaylı çalışmalar yaptığınızı biliyoruz… Bu konuyu; Türkiye’de Akıllı Şehir Uygulamaları perspektifinden anlatabilir misiniz?

“Akıllı Şehir” kavramı yapay zekayı bünyesinde barındıran ve bir şehirde enerji tüketimi, atık yönetimi, nüfus hareketleri, anemoliler, trafik, hava durumu, güvenlik, sağlık, akıllı evler ve benzeri alanlarda olan biten çoğu şeyi kayıt altına aldıktan sonra bu veriyi bütünleşik halde analiz ederek ortaya çıkan sonuçlarla; başta enerji tasarrufunun sağlanması, şehir planlamasının akılcı şekilde yapılması, afet risklerinin ve suçun önceden tespit edilerek önlenmesi ve benzeri yollarla yaşam kalitesini ve güvenliği arttırmayı sağlayan önemli bir teknolojik altyapı olarak karşımıza çıkıyor. Dünya’da ilk akıllı şehir Kore’nin Songdo şehrinde kurulmuş olup dünya üzerinde New York, Zürih gibi akıllı şehirler mevcuttur. Ülkemizde ise aplikasyonlar ve elektronik yönetişim sistemleri seviyesinde olmak üzere Sevgi Çemberi, Otobüsüm Nerede, Kades, E-Devlet, Akıllı Atık, Akıllı Haritalar ve benzeri uygulamalar günlük hayatımıza girmiştir. Ancak bu sistem; odağında insan ve bireyden bütüne akan kişisel veri olması nedeni ile “büyük veri” sorunsalını yaratıyor. Bu meyanda akıllı şehir uygulamaları birçok yasal düzenlemeye gebe bir konu olup en önemli kısım insan onur ve haysiyetine yakışır bir hayat sürdürülebilmesi, bireylerin veri üreten bir objeye indirgenmemesi, kamu otoritesinin zaman içinde bireyleri sınırsız ve sürekli olarak izleme ve dinleme yetkinliğini kendinde görmemesi, sanal iktidarların oluşmaması, üst seviye siber güvenlik altyapısının kurulması gibi hassasiyet gerektiren yükümlülükler söz konusu. Ülkemizde gerçek anlamda akıllı şehir teknolojileri ile veriler işlenmeye başlandıkça Kişisel Verilerin Korunması’na ilişkin mevzuat ile “büyük veri”nin oluşturulması, işleme amacının kanunlar ile belirlenmesi, amacın meşru bir alanda kalmasının garanti edilmesi, muhafazası, anonimleştirilmesi ve yönetilmesine ilişkin kamu otoritelerinin yeniden dizayn edilmesi, denetlenmesi gibi hususlarda önemli regülasyonlar titizlikle yapılmalı. Tüm bu hususlar ile ilgili Avrupa Veri Koruma Kurulu çok dikkat çekici kararlar almaktadır. Bu ölçekte; başta hukukçulara ve teknoloji üreticilerine çok fazla iş düşüyor.

Sokak hayvanları ile ilgili sosyal medyada birçok duyurularınız olduğunu gördük. Türkiye’de sokak hayvanlarına yönelik yardım ve koruma çalışmaları hakkında neler söylemek istersiniz? Sokak hayvanlarının yaşadığı sorunlara çözüm olabilecek önerileriniz var mı?

Sokak hayvanları kanayan yaramız. Çok savunmasızlar ve eşya kadar dahi değerleri yok. Konya barınağında gerçekleştirilen toplu katliam ve Eros davasının basında yer alması ile kamuoyu biraz daha konuya vakıf oldu. Bunun gibi sayısız ve insanlık adına utanç verici örnekler sayabilirim. Bu konuda derhal, işkence ve öldürme suç tanımlarının yapılarak caydırıcı cezalar yasalaştırılmalı. Hızlıca kısırlaştırma ve rehabilitasyon seferberliği ilan edilmeli ve sokak canlarının rehabilitasyonu tamamlanmadan yaşam alanına bırakılmamalı. Sokak canlarının beslenmesi ve barınması için akılcı çözümler üretilmeli. Biz, Gürgen Hukuk Bürosu olarak barınaktan iki tane can sahiplendik ve rehabilite ettik. Birçok kedi ve köpeğe barınma ve beslenme imkânı sunuyoruz. Engelli veya hasta sokak hayvanlarının tedavilerini üstlenip geçici yuva oluyoruz. Fiziki tüm imkanlarımızı onların kullanımına sunuyoruz. Gürgen Hukuk ekibi olarak kedi ve köpek davranışları, beslenmesi, genel sağlık ve köpeklerin beden dili konusunda eğitimler alıyoruz. Önce kendimizi eğitirsek sokak canlarının veya sahiplendiğimiz köpeklerin ayrıca eğitim almasına gerek kalmadığını açıkça ifade edebilirim. Ancak bu iş sayısız gönüllüler tarafından globalde çözülecek bir sorun değil. Maalesef günü kurtarıyoruz. Bu nedenle barınaklar yerine liyakatli kişilerin ve gönüllülerin çalışacağı hayvan huzurevleri oluşturulmalı ve engelli hayvanlar korumaya alınmalıdır. Cins hayvanların her önüne gelen tarafından üretimi ve para ile satılması ivedilikle yasaklanmalı ve standartlara bağlanmalı. Bireylerin barınaklardan veya sokaklardan sahiplenme yapmaları sağlanmalı. Sahiplenme sonrası canların akıbeti kamu otoriteleri tarafından denetlenmeli!

Yorumlar

0 yorumlar