Ankara Life Dergisi

‘Benim İlham Kaynağım; Hislerimin Derinliği!’

“Yaşadığım her acı sonrası yazdığım şiir, benim için Anka Kuşu gibi küllerinden doğmak oldu.”
“Hissetmeden şiir yazılmaz; en dipte, en derin, en yoğun haliyle hissettikten sonra yazabiliyorum.”
Yazmak; kimimize göre rahatlama biçimidir, konu fark etmeksizin her anlamda yazabiliyor olmak ise ayrı bir meziyet. Herkes hissedebilir ama herkes cümleye dökemez. Özellikle şiirler insanın derinliklerinde yer alan duyguların dışavurumudur, hüznün, acının, sevincin dile getirilmesinde büyük rol oynar. Şair olmak bu noktada çok hassas bir konuma sahip, kelimeler herkeste farklı anlamlar çağrıştırsa da hisler evrenseldir. Bunu en güzel şekilde yansıtabilmek hususunda şairlere büyük görev düşüyor. Kadriye Mesci Taşdelen ise bu alanda başarıyı yakalamış önemli isimlerden bir tanesi. Kaleme almış olduğu ‘Gideni Beş Geçe’ ve ‘Mevsim Şiirdi’ adlı eserleri ile adından sıkça söz ettiriyor. Biz de şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi olarak kendisi ile bir araya geldik ve merak ettiğimiz sorularımızı yönelttik. Keyifli geçen röportajımız sizlerle iyi okumalar dileriz.
Röportaj: Hatice Şeyma Basut
Kadriye Hanım öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, Kadriye Mesci Taşdelen kimdir?
Kadriye her şeyden önce Furkan’ın ve Ela Asel’in annesidir. Sonra bir eş, D.T.C.F mezunu olan bir tercüman, fakat mesleğini devam ettirmeyen; ama yazarlık yolunda ilerleyen, “Gideni Beş Geçe ve Mevsim Şiirdi” isimli şiir kitaplarının yazarı, aynı zamanda yoga öğretmeni ve özel bir hava yolunda kabin amiri olan bir kadındır.
Yazmaya olan merakınız ile birlikte iki şiir kitabı çıkardınız. Bundan dolayı sözcüklerle yakın bir ilişkiniz olduğunu ilk ne zaman keşfettiniz?
Çocukluğumda 8-9 yaşlarındayken sevdiklerime sevgimi şiir yazarak ifade ediyordum ve o şiirleri onlara hediye ediyordum. İlkokuldayken Mevlâna’nın şiirleri ve sözleri beni çok derinden etkilemişti, onun sözlerini düşünürdüm hep, anlamaya çalışırdım, ezberlerdim. Ayrıca şiir okuma yarışmalarına katılırdım, İstiklal Marşı’nı hep ben okurdum törenlerde, içli içli… Bir bakardım öğretmenlerim ağlıyor… Sonra şunu fark ettim; “Hissettiğim zaman karşımdakine de hissettirebiliyorum duygularımı”

Biliyoruz ki hissedilen her şeye yeri geliyor cümle kuramıyoruz. Bu açıdan şiir yazmak aslında kolay olmayan bir iş. ‘Gideni Beş Geçe’ ve ‘Mevsim Şiirdi’ adlı iki tane eseriniz bulunuyor. Bu eserleri ortaya çıkarırken sizi en çok zorlayan şey neydi?
Hiç zorlanmadım. Asıl zorlandığım şey; yaşadığım bazı acı tecrübelerden doğan şiirleri yazmaktan ziyade, o acıları yaşamaktı… Yaşadığım her acı sonrası yazdığım şiir, benim için Anka Kuşu gibi küllerinden doğmak oldu. Şiir ile acıyı dönüştürüyorum, bu aynı zamanda benim kendimi iyileştirdiğim bir terapi yöntemim.
Şairlik hayatınızda kendinize ilham edindiğiniz noktalar nedir? Şiir yazarken neler hissediyorsunuz? Belli bir ön hazırlık süreciniz var mı?
İçini dökmek dedikleri vardır ya hani; şiirle içimi anlatıyorum. Ruhumdan, kalbimden geçenleri, duygularımı, kendimi şiirle ifade ediyorum. Benim ilham kaynağım; hislerimin derinliği. Belirli bir hazırlık sürecim yok, şiir kendi istediği zaman düşüyor içime. Hissetmeden şiir yazılmaz; en dipte, en derin, en yoğun haliyle hissettikten sonra yazabiliyorum.

Yorumlar

0 yorumlar