Ankara Life Dergisi

BEŞİR BAYAR : ÜRETİLEN ESER SANATÇI İÇİN BİR İDEADIR.

Ankara Life Dergisi sanat sayfalarının bir diğer konuğu Ressam Beşir Bayar.
Keyifli okumalar.

Kendinizden kısaca bahseder misiniz?

1978 Şanlıurfa doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Urfa’da tamamladım. Endüstri Meslek Lisesi Yapı Ressamlığı Bölümü son sınıfta okurken, Halit Öncel’den, ŞURKAV’da resim dersleri ve aynı yıl Şanlıurfa Güzel Sanatlar Galerisi’nde, Mustafa Arslan’dan da modelaj dersleri aldım. İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Resim-iş Öğretmenliği bölümünden 2002 yılında mezun oldum. 2006’dan beri de devlet okullarında görsel sanatlar öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Bunun yanı sıra, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde Resim bölümünde yüksek lisansa devam ediyorum. Şu ana kadar 11 kişisel sergim oldu ve ulusal/ uluslararası toplam 4 ödül aldım. Çok sayıda karma grup, proje ve yarışmalı sergilerde yer aldım. Çalışmalarımı Mersin’deki atölyemde devam etmekteyim.

Resme ilginiz ilk ne zaman başladı?

Sanatın bir alanıyla ilgilenen insanların/ sanatçıların birçoğunun sanata başlama hikâyesi aşağı yukarı birbirine benzer. Benimki de çok farklı değil tabii ki. Küçükken kil ve tellerle kendi oyuncaklarımızı yapmamızdan tutun da lise ve ortaokuldaki resim derslerinde öğretmenin dikkatini çekmemize kadar benzer… Meslek lisesi yapı ressamlığı bölümü içerik olarak mimari proje tasarlayan ve çizen bir bölümdür. Bu tür bir lisede okumuş olmam da bana o yaşta bir perspektif kazandırdı diyebilirim. Ayrıntılı düşününce; ortaokulda suluboyayla yaptığım bir menekşe resmimin öğretmen tarafından beğenilip yarışmaya gönderilmesi ve lisede karakalem çizdiğim yaşlı bir kadın portresinin sınıf arkadaşlarım ve bölüm hocamız Tunçhan Demirci tarafından çok beğenilmesinin de üzerimde etkili olduğunu hatırladım. Resim ilgimle ilgili direk bir başlangıç noktası söyleyemesem de tüm bu anılar sanata/resme ilgi duyduğumun göstergesi olabilir.

Resimlerinize ilk bakışta kentle ilgili temaların hâkim olduğu görülüyor, sebebi nedir?

Evet, resimlerimde ilk başta kent teması odak noktasıydı. Sorunuza en temel yanıt; lise döneminde, mimariyi temel alan yapı ressamlığı bölümünü okumuş olmamın etkisidir. Tabi ki süreç içerisinde resimlerimin içeriği farklılaşmaya başladı. Mekân konusu daha çok ilgi odağım haline geldi. Nihayetinde kent ve mekân da iç içe kavramlar zaten. Zamanla, resimlerimdeki tema mekân ve figür ilişkisi üzerinden yürümeye başladı. Bu noktada, benim için figürün/insanın mekânla kurduğu ilişki önemli hale geldi. Bu ilişki de zorunluluklar ve rastlantısal deneyimler üzerinden gerçekleşiyor. Bu zorunluluk ve rastlantısallıklar mekânı kurgulamada bana bir takım fırsatlar sunuyor. Çünkü mekân, insanın yaşam deneyimleriyle farklılaşabilmektedir. Benim için mekân konusu bulunulan yer olmaktan öte, insan eliyle tasarlanan yerdir. Resimlerimde kent ya da diğer mekânların hâkim olmasının temeli figürün tasarımlarıdır. İnsan, yeri belki de çevreyi mekân haline getirmektedir. İnsanlar mekânı oluştururken bazı nesneleri de beraberlerinde mekâna taşırlar. Örnek olarak; kutu, varil, sandalye, lamba vb. sayabiliriz. Bu nesneleri alarak o kadar çoğalttık ki insanın yaşamadığı bir çevrede bile bu gündelik eşyaları ya da eşyaların parçalarını görebiliriz. Bir noktada çevre kirliliğine de yol açmış olduk. Bundan dolayı mekânı kurgularken bu tür nesnelere de yer veriyorum. İnsan, mekân ve şeyler çizdiğim resmin ana öğeleridir.

Resim çizmek sizin için ne ifade ediyor?

Kendimi tanımlama aracı ve ifade etme biçimi olarak görmekteyim. Diğer bir deyişle; ilköğretimden yükseköğretime kadar, resimle hep haşır neşir oldum, hala da olmaktayım. Nasıl şair şiirle, müzisyen notayla kendini ifade eder ben de resimle ifade ediyorum. Kendimi bu yolla var ediyorum. Sonuçta beynimin, fikirlerimin, ruhumun nesnel halidir resimler. Resim, şiir ya da müzik, üretilen eser sanatçı için bir ideadır. Fikir ortaya koymaktır. Ötesi değildir.

Beşir Bey peki biraz da sergilerinizden bahseder misiniz? Yakın zamanda bir sergi hazırlığı var mı?

Pandemi sebebiyle Mart 2020’den beri sergilerimiz ileri tarihlere ertelendi. Uluslararası Mail Art Projemizin Türkiye Mersin ayağında ben sorumluydum. Onun ertelenmesi beni çok üzdü. Çevrimiçi kişisel ve karma sergilerde yer almaktayım. Bununla beraber maske ve mesafe kuralına dikkat edilecek şekilde bazı sergiler devam ediyor. “Olmalar” adlı serimi sergilemek için bir hazırlık içindeyim. Sergi alanı ve zamanı belli olunca sizlerle paylaşırım. Bunun yanı sıra yarışmalı sergiler de hem çevrimiçi hem de yüz yüze olarak galerilerde reel devam ediyor. Turgut Pura Vakfı’nın düzenlediği 39. resim yarışma sergisi çevrimiçi olarak vakfın web sayfasında görülebilir. Mcart.ist’ınyaptığı “Korona Günlükleri” yarışmasının sergisi Uniqistanbul bünyesindeki Uniqexpo’da yıl boyunca devam edecek. Yıl içerisinde İstanbul, İzmir, Adana, Ordu ve Ankara’da sergiler oldu ve olacak.

“Sanatı anlamak için önce bütün sanatların kaynağı olan hayatı anlamak, öğrenmek gerekir. Yine hayatı ve sanatı anlamak için her şeyin temeline, doğaya inilmelidir” sözüne katılıyor musunuz?

Evet katılıyorum. İnsan kendisi doğal bir varlıktır. Doğayı anladıkça tanıdıkça insan kendini de tanıyor. Bununla birlikte yaşadığınız toplum, şehir ve mahalle gibi insanın inşa ettiği alanlara da inilmelidir. Hayat bütüncüldür. Sanat bu bütünün bir parçasıdır. Bu duruma kayıtsız kalarak resim yapma ya da fikir üretme hobiden öteye gitmez düşüncesindeyim. İnsan, doğada ve yaşadığı, inşa ettiği mekânlarda temellere inip analiz yapmalıdır. Bu analizlerin neticesinde denemeler yaparak yeni anlamlar yeni söylemler geliştirmelidir. Sanat tarihi de bizi bunu göstermektedir. kimlerdir?

Sanatta üretmek için besleneceğiniz kaynaklarınız olmalıdır. Dönüp dönüp bakacağınız sanatçılar. İster çağdaşlarınız isterse sizden önceki dönemlerde yaşamış sanatçılar… Benim de beslendiğim ya da sizin deyiminizle örnek aldığım sanatçılar var elbette. Anselm Kieffer, William Kentridge ve Pieter Brueghel gibi saymakla bitmeyecek kadar çok sayıda sanatçıyı buna örnek verebilirim. Yaşar Kemal, Ahmet Arif, Andrey Tarkovski gibi, sinema, edebiyat, müzik vb. sanat disiplinlerinde ürün veren sanatçılardan da besleniyorum. Sonuç itibariyle özgün üretimler yapabilmek için ister tarihten isterse güncel sanattan sanatçıları bilmek ve anlamak gerektiğine inanırım.

Resim ve sanatın ülkemizde ve dünyadaki gelişimini değerlendirir misiniz?

Sanat, daha önceleri, belli bir iletişim ağında olan bir topluluk içerisinde yaygınlaşırdı. Son dönemde yaygınlaşan internet kullanımı ve sosyal medya uygulamaları ile birçok kişiye ulaşır oldu. Bu da çok kişi tarafından görülmesi, eleştirilmesi demektir. Bizler ülkemiz için İstanbul ve Ankara’yı sanat merkezi olarak tanımlarken, farklı şehirlerde yaşayan sanatçıların özellikle de genç sanatçıların internet ve sosyal medya sayesinde kendini gösterme fırsatı oluyor. Belki de 2000’lerden sonra gençlerin ve orta kuşağın sanatta bu kadar ekili olmasının sebeplerinden biri de buydu. Tabii ki buna sanatla ilgili kurumların çalışmalarını ve olanaklarını internete taşımaları da eklenebilir. Örneğin; önceden, sanatla ilgili bir gelişmeyi bir dergide, gazetede okuyup sonradan haberdar oluyorduk Şimdiyse, New York’taki bir sergiyi her yerden anlık olarak izleyebiliyoruz. Özellikle, basılı ve dijital medyanın etkisi sanata karşı ufkumuzu genişletti. Sanatçıların üretimlerini anlık görebiliyor ve olumlu olumsuz eleştiri sunabiliyoruz. Türkiye’de ve dünyada oluşan bu durum, sanatın çeşitlenmesi, çoğalması ve birçok insana ulaşması anlamında çok olumlu bir gelişmedir. Başka bir bakış açısıyla ise; sanatın ne olduğu ile ilgili insanların kafa karışıklığına neden olduğunu da söyleyebiliriz.

Bana zaman ayırdığınız için size ve Ankara Life Dergisi’ne teşekkür ederim.

Yorumlar

0 yorumlar