
Can Dostlarımıza Gerektiğinden Fazla Değer Veriyorlar!
“Veteriner Hekim olabilmenin ilk şartı; canlıları sevebilmek ve o canlıların yaşamış olduğu problemleri empati kurarak çözmeye çalışarak ona faydalı olmaktır.”
Vena Hayvan Hastanesi Başhekimi Atilla Doğan, şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi’ne konuk oldu. Atilla Doğan, hem Veteriner Hekimlik mesleği hem de sektöre dair merak ettiğimiz tüm sorularımızı yanıtladı, iyi okumalar dileriz.
Röportaj: Hatice Şeyma Basut
Atilla Bey uzun yıllardır Veteriner Hekim olarak çalışmalarınızı sürdürmektesiniz. Alanınıza yönelik sorularımıza geçmeden önce sizi tanıyalım. Atilla Doğan kimdir?
1984 Silistre/Bulgaristan doğumluyum, 1989 yılında anavatanımıza geldik. Üniversite eğitimim sonrasında yaklaşık 15 yıllık cerrahi uzmanlık ve doktora geçmişim bulunuyor. Şu anda ise Vena Hayvan Hastanesi’nin Başhekimliğini yapmaktayım.
Neden Veteriner Hekimlik? Sizi bu mesleğe yönlendiren şey neydi?
Baba mesleğinin veteriner hekim olması nedeniyle çocukluk dönemimden beri hayvanlar ile içli dışlı bir hayatım oldu. Problemi olup fakat sebebini söyleyemeyen bu canlıların iyileşme süreci beni etkileyen en büyük nedenlerden biri oldu.
Sizin için veteriner hekim olmanın ilk şartı nedir? İş prensipleriniz var mı?
Veteriner Hekim olabilmenin ilk şartı; canlıları sevebilmek ve o canlıların yaşamış olduğu problemleri empati kurarak çözmeye çalışarak ona faydalı olmaktır. Buna sadece hayvan olarak bakmamak gerekir. İnsanlara bulaşan hastalıkların çoğunluğunu zoonoz (hayvanlardan insanlara geçen) hastalıklar oluşturmaktadır. Bu hastalıklar ile mücadele etmek ise insanlığa olan katkıdır. Canlı formu ile uğraştığımız için tedavi ve bakımda mükemmele ulaşmak zorundayız. Çünkü başka şansımız olmayabilir.
Vena Hayvan Hastanesi’nin kuruluş öyküsünü bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Biz 5 kişi fakülteden ve kliniklerimizden kaynaklı arkadaşız. Birkaç sene boyunca kliniklerimizde karşılaştığımız dahili vakalar ve cerrahi operasyonlar ile ilgili sürekli birbirimizle konsültasyon yapıyorduk. Birbirimizi operasyonlar ve vaka tartışmaları için ziyaret ediyorduk. Sonra neden bir hastane açmıyoruz fikri ortaya atıldı ve birkaç aylık araştırma sürecinden sonra yer belirleyip bir hastane açmaya karar verdik. En hızlı ve iyi hizmet verebileceğimiz yer olarak Kaşmir Center’ı belirledik. 3 aylık bir tadilat sürecinden sonra biraz da zorluklar ile karşılaşarak Mart 2022’de hastanemizi açtık.
Hangi canlı türlerine ne tür tedaviler uygulayabiliyorsunuz? Hastanenizin olanakları nelerdir?
Hastanemiz her klinik ve hastanede olduğu gibi daha çok kedi ve köpeklere hizmet veriyor. Talep olduğu zaman da egzotik hayvanlara (kuş, sürüngen ve kemirgen türleri) hizmet veriyoruz, özellikle cerrahi ve dahiliye kadrosu oldukça güçlü, tüm cerrahi müdahaleleri yapabiliyoruz. Ekipmanlarımız da bu müdahaleler için son derece yeterli ve teknolojik yapıya sahip. Bunun yanı sıra endoskopi, ultrasonografi, ekokardiyografi, EKG, her türlü anestezi ekipmanı, diş ünitesi, dijital röntgen, fizik tedavi ve rehabilitasyon ve yoğun bakım üniteleri mevcut. Tüm bu ekipmanlar da alanında uzman hekimler tarafından aktif olarak kullanılmakta. Bünyemizde sürekli olarak çalışan 1 ortopedi ve nöroloji uzmanı, 2 cerrahi uzmanı, 1 ekokardiyografi ve ultrasonografi uzmanı ve 2 dahiliye uzmanı bulunuyor.
Şimdiye dek sizi çok zorlayan, üzen veya çok mutlu eden hiç unutamadığınız bir vaka oldu mu?
Her veteriner hekimin mutlaka etkilendiği vakalar olmuştur. Benim de oldukça fazla vakam var. En çok sevindiğim vakadan bahsedeyim. Bir sokak köpeği sol arka bacağındaki kırıktan dolayı barınakta ameliyat olmuş ve sokağa salınmış. Sonrasında kemikte enfeksiyon şekillenmiş. Biz muayene ettiğimizde insanlarda kaval kemiği olarak tabir edebileceğimiz bu kemiğin yaklaşık 7-8 cm’lik kısmının enfektif ve ölü olduğunu fark ettik. Bacağın alınması mı yoksa tedavi edilmesi mi arasında gittik geldik ve oldukça düşük bir umutla bacağı kurtarmak için operasyona karar verdik. Kemikteki enfektif dokuları temizledik ve kalçadan greft alarak kemiğe yerleştirdik. Başarılı bir operasyon olmasına rağmen iyileşme umudu oldukça düşük olan kemiğin 3 ay sonra kaynaması ve köpeğin koşup oynadığını görmek beni çok mutlu etmişti. En çok üzüldüğüm vaka ise; kalçasında ısırık yarası olan ve kolayca iyileşebilecek olan bir kedinin klinikte strese girerek yeme içmeyi kesmesi ve hayatını kaybetmesi idi. 7 sene geçmiş olmasına rağmen hala hatırlayınca çok üzülürüm. 15 yıldır fark ettiğim en önemli durumlardan biri de hayvanların sadece tedavi ile iyileşmediğidir. Mutlaka ilgi ve sevgi göstermelisiniz. Kafeste yalnız ve umutsuz hisseden hayvanlar kesinlikle çok daha geç iyileşiyor ya da iyileşmiyor. Ama sürekli sahibinin ilgisini gören, onu yanında hisseden veya evde tedavisi devam eden hayvanlar mutlaka çok daha çabuk iyileşmektedir.
Son olarak Ankara Life Dergisi okurlarına ve tüm hayvanseverlere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Hayvan sahiplerinin kedi ve köpeklerine tıpkı kendi çocukları gibi sahip çıkması gerekiyor. Kedisi varsa evinin camlarına file çekmeli, onun yüksekten düşmesine fırsat vermemeli. Köpeği varsa tıpkı insanlar gibi eve girdiğinde ayaklarını temizlemeli, hijyenine dikkat etmeli ve aşılarını aksatmamalıdır. Kısacası onları bir hayvan değil, evin bir ferdi olarak görerek ihtiyaçlarına saygı göstermeliyiz. Onların bir canlı olduğunu ve aynı ortamı paylaşma zorunluluğumuzu unutmayalım. Çoğu hayvan sahibimiz de onları evin bir ferdi olarak görüyor ve bu bizi oldukça mutlu ediyor.
Yorumlar
0 yorumlar