Ankara Life Dergisi

Elinden Tuttuğun Çocuk Senindir!

Türkiye’nin ve dünyanın en ücra köşelerine yardım sağlayan Dora Kübra Yıldız, her ay binlerce çocuğun hayatına dokunan başarılı bir isim. Pek çok yönden takdir edilesi özelliği bulunan Dora Kübra ile başlarda sosyal sorumluluk projesi olarak başlattığı sonrasında ise insani yardım derneği halini alan Bir Paket Mutluluk’un hikayesinden bahsetmek adına, başkentin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi ekibi olarak bir araya geldik. Merak ettiğimiz sorularımızı yanıtlayan Kübra Yıldız; “Ben ve ekibim dünyanın her yerinde olmaktan ve tüm yardım dağıtımlarımızı bizzat yapmaktan büyük keyif alıyoruz. İşin mutfak kısmı çok ince, ayrıntılı olduğu için genelde %80’nini ben yapıyorum. Almanya temsilcim çok büyük yardımcım. Dağıtımlarda geri kalan ekip arkadaşlarımdan kimler müsaitse onlar eşlik ediyor, gelemezlerse tek başıma gidiyorum. Her dağıtımda bambaşka şeyler yaşıyoruz, tarifi mümkün değil.” diyor. İyi okumalar dileriz.

Dora Kübra Hanım, öncelikle uzun zamandır takip ettiğim bir isim olarak pek çok kişiye yardım sağladığınızı gördüm. ‘Bir Paket Mutluluk’ projenizle yardıma muhtaç birçok kişinin gönlünde taht kurmuş özelliğiniz bulunuyor. Asıl konumuza geçmeden evvel sizi okurlarımızla tanıştırmak istiyorum. Dora Kübra Yıldız kimdir?
1988 Ankara doğumluyum. Gazi Üniversitesi Spor Akademisi’ni Onur derecesi ile bitirdim. Aynı zamanda Mamak Belediyesi Halk Oyunları Konservatuvarı’ndan mezun oldum. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Spor Bilimleri üzerinde Yüksek Lisans’ımı tamamladım. 20 yıl boyunca devam ettirdiğim profesyonel spor hayatımı 2 yıl önce nokta koyup, çok severek ilgilendiğim moda alanında butik gelinlik mağazamı açtım. Şu anda Ankara Balgat’ta olan gelinlik mağazam ve kendi markam olan bir aksesuar firmam var.

Bir Paket Mutluluk Derneği’ni kurma fikrine kadar hangi yollardan geçtiniz? Bize bu derneğin hikayesinden kısaca bahseder misiniz? Kilometre taşlarını neler oluşturuyor?
Bir Paket Mutluluk’a gelince o benim bebeğim. Üniversiteye 2006 yılında başladım ve başladığımda henüz 17 yaşındaydım, aynı zamanda da çalışıyordum. Hem çalıştım hem okudum. Şükürler olsun durumumuz hep iyiydi. Haliyle ben de çalıştığımdan kazandığımın yarısını çocuklara dağıtmayı seviyordum. Cici boğaz, oyuncak vs. o zaman gücüm neye yetiyorsa onu alıp çocuklara dağıtırdım. Tüm üniversite hayatım antrenman, iş, yarışma, maçlar arasında geçti. Arada kalan vakitlerimde üniversitemize yakın bir huzurevi vardı, meyve alıp haftada bir mutlaka oraya giderdim. Hafta sonu otizmli çocuklara gönüllü spor eğitmenliği yapardım. Eski yaşadığım mahalleye gider, oradaki çocuklara Cici boğaz dağıtırdım. Bir Paket Mutluluk ismi de oradan geliyor. Şeffaf poşetlere Cici boğazları doldurur, süsler dağıtırdım. Bazısı çok yokluk görmüştür, durumu çok iyi olunca böyle hayır işlerine yönelir. Ben hiç yokluk görmedim ama ‘yokluk’ kavramını yaşayan çevremde çok insan vardı. 8 yaşına kadar yaşadığım mahallemiz gecekonduların yoğunlukta olduğu bir yerdi. Orada bulunan birkaç binanın bir tanesinde yaşıyorduk. Sonra babam kendi şirketini kurup durumumuz daha iyi olunca o dönem Ankara’da daha elit bir yere taşındık. Ama o mahalleden de hiç kopmadık, hala kopmadım. İlk yardım organizasyonumu o mahallede yaşarken ilkokul 1 ve 2. sınıfı okuduğum okula oyuncak dağıtarak başladım. O bölgenin yine bir kısmı hala düşük bütçeli ailelerin kaldığı yerler. Mülteciler de ilk savaştan kaçtıklarında o bölgeye sığınmışlardı. Haliyle elimizi ayağımızı hiç çekmedik oradan. 2014 yılına kadar böyle kendi çapımda bir şeyler yaptım. Sonra sosyal medyayı aktif kullanmaya başlayınca çocuklara oyuncak verdiğimdeki mutluluklarını paylaşmaya, başka dernekler aracılığı ile Afrika’ya yemek ikramı göndermeye başladım. Sonra bunu gören arkadaşlarımda bir oyuncak parası ya da yemek ikramı parası vermeye başladılar. Kendi başıma ayda 8-9 çocuğu sevindirirken etraftan gelen destekle ayda 45-50 çocuk sevindirmek nasip oldu. Bir Paket Mutluluk adına 2014’ten sonra tabii her şey bambaşka oldu. O zamanlar ayda 50 çocuk sevindiriyorsak şimdilerde ayda binlerce çocuk sevindiriyoruz. Her yardım dağıtımında yaşadığım duygular, hisler bambaşka oluyor. Kış aylarında Doğu ve Güneydoğu’dan çıkamıyoruz. Nerede ücra köy okulu var bot & mont dağıtıyoruz. Hiç üşenmeden gidip ellerimizde giydiriyoruz çocukları. Elimin dokunmadığı hiçbir şeyi yapmıyorum. Bayramlarda genelde Afrika, Asya veya Suriye’de oluyorum. Oraların nabzı çok daha farklı tabii. Bazen dünyanın bir ucuna gidiyorsunuz yardım dağıtımları için ‘Ne cesaret!’ diyorlar. Tek güvencem Allah. Ben o yolculuklarda ne aç kaldım ne de yollarda kaldım. Allah bir şekilde ayağıma toz değdirmedi. Bir mottom var; elinden tuttuğun çocuk senindir. Eğer o çocuğun elinden siz tutmazsanız düşman tutar. Bu yüzden hiçbir ayrım yapmaksızın yetim, muhtaç, ihtiyaç sahibi 0-14 yaş çocuklara elimizden geldiğince ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Ayda bir ailelerimize gıda dağıtımı yapıyoruz. Vatanımın hemen hemen her ilinde dağıtım yaptık ve devam ediyoruz. Almanya, Afrika (Uganda, Çad, Nijerya), Asya (Arakan, Sri Lanka,) Suriye, Bosna ve Türkiye’mizin birçok şehrinde Fahri temsilcilerimiz var. Bu arada öncesinde sosyal sorumluluk projesi olarak başlattığım Bir Paket Mutluluk, 2020 yılında Bir Paket Mutluluk İnsani Yardım Derneği oldu. Ben ve ekibim dünyanın her yerinde olmaktan ve tüm yardım dağıtımlarımızı bizzat yapmaktan büyük keyif alıyoruz. İşin mutfak kısmı çok ince, ayrıntılı olduğu için genelde %80’nini ben yapıyorum. Almanya temsilcim çok büyük yardımcım. Dağıtımlarda geri kalan ekip arkadaşlarımdan kimler müsaitse onlar eşlik ediyor, gelemezlerse tek başıma gidiyorum. Her dağıtımda bambaşka şeyler yaşıyoruz, tarifi mümkün değil. Yardım göndermek isteyen hayırseverler sadece Instagram üzerinden ulaşıyor. Hikayelerimizde ve gönderilerimizde yardım kampanyalarını paylaşıyoruz ve yardım gerçekleştiği zaman kişilerin isimleriyle nerede, kime, nasıl yardım yapılmış birebir izliyorlar. Haliyle yılda binlerce çocuğa bot&mont dağıtıyoruz, Afrika’da ve Türkiye’de yetimlere sıcak yemek dağıtımı yapıyoruz. Yine Afrika ve Asya’da yılda yüzlerce kuyu açıyoruz, kurban kesiyoruz. Daha önce hiç doğum günü kutlamamış çocuklara doğum günü eğlenceleri düzenliyoruz. Bu ve bunun gibi onlarca farklı projeler yapıp onların hayatına geçirmeye çalışıyorum.

Ülkemizde sağladığınız yardımlarınızın yanı sıra yurt dışında da faaliyet gösteriyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde Afrika’ya gittiniz ve orada yaşayan halkla beraber hem eğlenceli vakit geçirdiniz hem de yardım sağladınız. Bu içinde bulunduğunuz durumun sizde yarattığı duygu ve düşünceler ne oldu?
Yılda 3-4 kez Afrika ülkelerine gidiyorum. Tercihim en muhtaç bölgeler oluyor. Sıkı bir araştırma yapıp, derneklerin en az gittiği bölgeleri keşfedip, oralara gitmeye özen gösteriyorum. Bu tarz yerler genelde güvenlik açısından tehlikeli yerler olduğu için en az gıdanın gittiği bölge oluyor. Afrika bambaşka bir coğrafya. Öğrenilmiş bir çaresizlik var. Çocuklar doğduğu andan itibaren yokluk içindeler, fakat dünyadaki herkesin öyle olduğunu düşündüklerinden yokluk içinde olduklarının farkında değiller. Çünkü bölgelerde özellikle çölde yaşayan halk, beyaz tenli bir insan gördüklerinde evlerine kaçabiliyor. İlkel bir yaşam var, elektrik yok, yol yok, su yok, beslenme yok. Kerpiçten yaptıkları çalılıklarla üstünü örttükleri evlerde yaşıyorlar. Çölde köyler arası 5-10 km uzaklık var. Kendi köyünde su kuyusu olmayan en yakın köyün kuyusundan su çekmeye gidiyor. Bunu da genelde kadın ve çocuklar yapıyor. Kadınların çoğunun ağır su kabı taşımaktan kolları uzamış. Yemek olarak yiyecek bir şey bulamadıklarında ağaçların kavuklarını öğütüp, un haline getirip ateşte suyla kavuruyorlar. Su çok önemli. Köylerinde su kuyusu olmayan halkın aciziyeti daha fazla oluyor. Bu yüzden Afrika’da sıkça kuyusu olmayan köylerde kuyu açıyoruz. Çocuklara pasta yediriyoruz, et yoğunlukta olan sofralar kuruyoruz. Kurban Bayramı dahil yıl içinde kişilerin adak, sadaka vs. kurbanlarını da Afrika’da kesiyoruz, gıda dağıtımı yapıyoruz. %90 çocuklara hitap eden bir dernek olduğumuz için çocuklar üzerinde daha fazla çalışma yapıyoruz. Onları mutlu edecek ne varsa tüm faaliyetleri gerçekleştiriyoruz.

Son olarak geleceğe yönelik hedeflerinizden kısaca bahseder misiniz?
Geleceğe yönelik pek fazla plan, proje yapmıyorum. Genel itibarıyla yaptığım projeleri o an bulunduğumuz durum içinde ihtiyaca yönelik yapmaya çalışıyorum. Örneğin 6 Şubat’ta büyük bir felaket yaşadık. Ekip arkadaşlarımla kendi aracımıza binip, depremin ikinci günü afet alanlarındaydık. O an derneğimizin tüm bütçesini afet bölgesi için kullandık ve 20 gün hem yardım dağıtımı yaptık hem enkazda çalıştık. Derneğimizin gördüğü üçüncü büyük deprem olduğu için tecrübeyle ihtiyaca yönelik çalışma yapmaya başladık. Halen daha afet bölgelerine gidip geliyoruz. İlk 20 gün ısınma, soba, gıda, ekmek, iç çamaşırı üzerinde durduk. Şimdilerde ise daha çok ince ayrıntı çalışıyoruz. Çocukları oyalayacak zeka atölyesi, kadınlara özel bakım paketleri gibi. Haliyle projelerimiz anlık ihtiyaca göre belirleniyor. Çok büyük dünya çapında tanınan bir dernek olmak gibi bir hedefim de hiç olmadı. Belki elinden tuttuğumuz bir çocuğun kalbini kazanmak bile bizim için en büyük başarı oldu.
Teşekkür ediyorum.

Yorumlar

0 yorumlar