Ankara Life Dergisi

Enerji Piyasasına Yapılacak Yatırımlar, Yatırımcısını Mutlu Edecek !

Şehrin en çok okunan dergisi olarak enerjisi  piyasasını, enerjide yatırım fırsatlarını, akaryakıt sektörünü ve enerjinin geleceğini alanında başarılı  Enerji Uzmanı Sinan Sayar ile konuştuk. Keyifli okumalar.

– Merhaba Sinan Bey, öncelikle sizi biraz tanıyalım. Sinan SAYAR kimdir? EPDK’da (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) 20 yıldır görev yapıyorsunuz, oradaki faaliyetleriniz nelerdir?

01.04.1976 doğumluyum. Bilkent Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünü 1999 senesinde bitirdim. 2009 senesinde ise ODTÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesinde Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisansımı şeref derecesi ile bitirdim. 20 yıla yakın süredir Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunda Kurucu Uzman olarak görev yapmaktayım. Kurumumda çeşitli daire ve bölümlerde çalışma şansı yakaladım.

Kurumun yurt dışındaki benzer kurum ve kuruluşlara üyelik ve üyelikten kaynaklanan ilişkileri ile yurt dışı ve yurt içindeki uluslararası kuruluşlarla ilişkilerini yürütmek ve temsilini teminen gerekli koordinasyonu sağlamak, Avrupa Birliği ile uyum çalışmaları kapsamında ilgili birimlerle gerekli koordinasyonu sağlamak, Uluslararası enerji piyasalarındaki gelişmeleri izlemek ve izleme sonuçlarını raporlaştırmak suretiyle strateji ve karar oluşum sürecine yardımcı olmak gibi görevlerde kurumumuzu temsilen bir cok organizasyonda aktif rol aldım.

2005 senesinde, Petrol Piyasası Dairesi Başkanlığı’nda Türkiye’de yaklaşık 1200 petrol istasyonu’nun lisans alma süreçlerinde bi fiil katkıda bulundum.

2011-2013, 2016-2021 seneleri arasında kurumumuzun Strateji Geliştirme Dairesi’nde göreve başladım. Kurumumuzun görev ve yetki alanına giren Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekillerimiz tarafından verilen soru önergelerinin cevaplandırılması sorumluluğunu yerine getirdim. 2013-2016 seneleri arasında ise kurumumuzun Kamulaştırma Dairesi Başkanlığı’nda çalıştım.

 6446 sayılı kanun gereğince elektrik piyasasında üretim veya dağıtım faaliyetlerinde bulunan önlisans veya lisans sahibi özel hukuk tüzel kişilerinin, önlisans ve lisansa konu faaliyetleri için gerekli olan özel mülkiyetteki taşınmazlara ilişkin kamulaştırma taleplerinin değerlendirilmesi ve uygun görülmesi süreçlerinde aktif rol aldım.

Bütün bu deneyimler, iş çevremin genişlemesinde, enerji sektöründeki bürokratik işleyiş süreçlerini öğrenmemde, mevzuat, kanun ve yönetmeliklere hakim olabilmem de büyük katkı sağladı. Halen aradan sanki 20 yıl geçmemişçesine enerji sektöründe, ilk günkü şevk ve azimle çalışmalarıma devam ediyorum.

Türkiye’nin mevcut enerji piyasası ne durumda sizce?

Türkiye enerji piyasası hem iç talebin artması hem de uluslararası projelerin hayata geçirilmesi nedeniyle hızlı bir büyüme gösteriyor. Hem yerli yatırımcı hem de yabancı sermayenin yoğun bir ilgisi söz konusu. Hane başına düşen elektrik tüketimi artarken, doğalgazın 81 il merkezine ulaşması ile birlikte sırada ilçeler ve daha küçük yerleşimlerine doğalgazın sunulması projeleri hayata geçiriliyor. Socar’ın İzmir Aliağa’da kurduğu rafineri Türkiye’nin hem ham petrol işleme kapasitesini hem de sanayinin ihtiyaç duyduğu petrokimya ürünlerinin üretimini artırdı. Otogaz LPG tüketiminde Güney Kore’yi de geride bırakarak dünyada birinci sıraya yerleştik. Uzun lafın kısası, genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan ülkemizde iç talep hızla artarken bu taleplerin karşılanmasına yönelik kamu ve özel sektör yatırımları da hızla hayata geçiriliyor.

-Enerjide yatırım fırsatları nelerdir, neler yapılmalıdır? Tavsiyeleriniz var mı?

Bu sorunun cevabı biraz da kişilerin nasıl bir beklenti içinde oldukları ile alâkalı. Devlet güvenceli bir yatırımım olsun diyorsanız güneş enerjisi, rüzgar enerjisi veya biyogaz yatırımları gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi ile ilgili bir yatırım size uygun olabilir. Mini YEKA projeleri ile 1 MW’tan 40 MW’a kadar farklı büyüklüklerde güneş enerjisi yatırımı yapmak ve devletin sunduğu sabit fiyatlı alım garantisinden yararlanmak mümkün mesela. Yok daha yenilikçi ve teknolojik unsurları da içeren bir alanda yatırım yapmak istiyorsanız akaryakıt ile çalışan arabaların elektrikle çalışır hale geçeceği önümüzdeki orta vadeli süreçte elektrik bataryalarına yönelik ar-ge veya üretim alanında veya araçların şarj edileceği elektrikli şarj istasyonlarının tasarlanması ve kurulması alanında ya da şarj işlemleri için kullanılacak ekipmanların üretimi veya alım satımı alanında yatırım yapmak mümkün. Türkiye’de çok karşılaşmamakla birlikte daha uzun vadeli bir yatırım arayışı içindeyseniz kesinlikle gelecek 20 yılda sadece Türkiye’de değil tüm dünyada enerji tüketim alışkanlıklarının değişeceği, daha çevreci daha yenilenebilir daha doğa dostu üretim ve tüketim unsurlarının enerji piyasalarını domine edeceği, tüm dünyada makine ve araç parklarının bu değişimle uyum içerisinde değişeceği ve dönüşeceği gerçeklerini göz önünde bulundurarak, gerek Avrupa Birliği’nin gerekse Dünya Bankası’nın sunduğu ülke altyapılarının yenilenmesini amaçlayan kredi ve finansman araçlarından faydalanarak çeşitli yatırımlar gerçekleştirmek mümkün. Tercihiniz her ne olursa olsun, mutlak olan bir şey varsa o da kısa, orta veya uzun vadede enerji piyasasına yapılacak her doğru yatırımın yatırımcısını memnun edecek sonuçlar doğuracağıdır.

-Enerjinin dünü, bugünü, ve geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?

Enerji ile canlılığı eş anlamlı görüyorum ben. Enerji hayattır. Sesin, ışığın, ısının olmadığı bir ortamda yaşamak nasıl mümkün değilse, bu enerji çeşitlerinin günlük hayatımızdaki yansımaları olan elektriksiz, doğalgazsız, akaryakıtsız yaşamak da mümkün değil artık. Bütün medeniyetimizi enerjiye bağlı teknolojiler üzerine kuruyoruz. Yeni bir çağ açan  internetin elektriksiz kullanımı mümkün değil mesela. Evimizde fazla değil iki saat elektrik kesintisi olsa ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Enerji tüketiciler açısından da vazgeçilemez bir konfor alanı ortaya çıkarıyor. Ulaşım ihtiyaçlarımızı gerek otomobiller, gerek uçaklar, gerekse trenler vasıtasıyla karşılamaya çok alıştık. Bugün uçakla gidilen nispeten uzun sayılabilecek bir yolculuğa bile arabayla gitmek bize zor geliyor. Havacılık sektörünün bu kadar büyüyebilmesi için olmazsa olmaz koşul havacılık kayıtlarının karşılanmasıydı mesela. Bugün havacılık yakıtlarının temini ile ilgili bir sıkıntı yaşansa, bu otomatik olarak uçuş sayılarının düşmesine ve uçak bilet fiyatlarının artmasına sebep olacaktır. Uçakları kullanamamaya başlamak eminim ki pek çok kişinin konfor alanında daralmaya sebep olacaktır, ya da ısınma ihtiyaçlarımızın karşılanması için doğal- gaz artık hepimiz için vazgeçilmez hale geldi. Eminim hala yıllık olarak kömür alınan, alınan bu kömürü kamyonla evinin veya apartmanın önüne taşıtan, boşaltılan kömürü tüm isi ve pasına rağmen kömür deposuna taşıyan veya taşıtan bir neslin üyeleri hala hayattadır. Hatta kış mevsiminde sobaların yoğun biçimde yakılmasıyla birlikte hava kirliliğinin ortaya çıkması nedeniyle Ankara’da sokağa çıkılamadığı, okulların tatil edilmek zorunda kaldığı dönemleri de hatırlayan pek çok kişi olsa gerek. Bütün bunları enerji denen olgunun sadece bir ticari ürün olmadığını insanların yaşama biçimlerini de doğrudan doğruya etkileyen bir husus olduğunu belirtmek için anlattım. Halbuki bugün içerisinde bulunduğumuz teknolojik ve sosyal ortamda artık enerjinin doğrudan yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmesi, doğaya en az zarar verecek şekilde enerji üretimlerinin gerçekleştirilmesi, enerjinin arz ve talebi artarken talebin en çevreci, en ekonomik ve en sürdürülebilir şekilde yönetilmesi ve yönlendirilmesi gibi konuları konuşuluyoruz. Teknolojinin ve medeniyetin bu hızlı yükselişi gelecek yüzyılda da aynı ivme ile devam edecektir. Bu da haliyle enerjinin gündemin hep üst sıralarında kalmasına sebep olacaktır. Kısacası enerji hepimiz için olmazsa olmaz bir unsur olarak varlığını hissettirmeye devam edecektir.

– EPDK’nın akaryakıt sektörüne yönelik son çalışmalarından bahsedebilir misiniz?

EPDK’nın akaryakıt sektörüne yönelik yapmış olduğu en önemli çalışmanın Türkiye’nin her neresinde olursanız olun temin edeceğiniz akaryakıtın Türkiye’nin başka herhangi bir yerinde temin edeceği akaryakıt ile aynı teknik standart ve kalitede olmasını sağlaması, yani akaryakıt piyasasındaki malın ve hizmetin homojenliğini sağlaması olduğunu söyleyebilirim. Akaryakıtın fiyat oluşumunun daha rekabetçi bir piyasada gerçekleşmesini sağlayacak bazı çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünsem de fiyatın konuşulabilmesi için gerekli olan ilk unsurun malın ve hizmetin homojenleştirilmesi olduğu düşünüldüğünde gerekli alt yapının EPDK tarafından oluşturulduğunu kabul etmek gerekir. Akaryakıtın kalitesinin izlenmesi, otomasyon sistemlerinin kurulması ve hayata geçirilmesi, dağıtım şirketleri karşısında ticari anlamda daha güçsüz durumda olan bayilerin kârlılığının muhafaza edilmesini amaçlayan düzenlemelerin yapılması son dönemin önemli çalışmaları. Bunların yanı sıra, EPDK kendi asli görev ve yetki alanında olmamakla birlikte, akaryakıt kaçakçılığı ve vergi kaçakçılığı ile mücadele hususlarında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının ellerini rahatlatacak ve etkinliklerini arttıracak çeşitli çalışmalar da gerçekleştiriyor. Bu çalışmalar yasal, teknik ve idari boyutta alt yapıların oluşturulması ve hayata geçirilmesi çalışmalarıdır. Akaryakıt sektörünün kaçakçılık ile değil kaliteli hizmet ve ürünlerle anılacağı bir sektör haline dönüştürülmesi amacını taşıyan bu çalışmaların sonuçları muhakkak ki sektörü bilen herkes tarafından rahatlıkla gözlemlenmektedir. Şu an sektöre hareket getirebilecek ve rekabet ortamının gelişmesini sağlayacak en önemli adımların yeni rafineri yatırımlarının önünün açılması, ithalatın kolaylaştırılması ve sektördeki vergi kaçakçılığı faaliyetlerinin önüne geçilmesi olduğunu söyleyebilirim.

-Enerji fiyatlarının enerji verimliliği üzerinde bir etkisi var mı?

Kesinlikle var. Enerji fiyatlarının yükselmesi tüm kullanıcıları enerji maliyetlerinin azaltılması konusunda girişlerde bulunmaya teşvik ediyor. Enerjinin talep tarafında yer alan kişiler, ki bu aslında toplumu oluşturan tüm bireyler demektir, enerji faturalarını düşürebilmek adına enerji verimliliği ve tasarruf yönünde akıl yürütür hale geliyorlar. Binaların mantolanmasından tutun daha düşük yakıt tüketimi için araçların bakımlarının doğru ve zamanında yapılmasına kadar, tasarruflu ev aletlerinin kullanılmasından tutun yoğuşmalı kombilerin tercih edilmesine kadar pek çok tüketici davranışının ortaya çıktığını görüyoruz. Bu da kaçınılmaz bir durum tabii. Çünkü ilerlemenin ön koşulu ihtiyaçtır. İnsanlar ihtiyaç hissettikçe daha iyiye ve daha güzele doğru bir arayış içine giriyorlar. Aynı şekilde enerji verimliliği konusunda da insanlar ihtiyaç hissettikçe gelişmelerin olduğunu görüyoruz.

– Sürdürülebilir enerji konusunda neler düşünüyorsunu?

Batı dünyasının enerji gündeminin bir numaralı konusu sürdürülebilirlik. Biz bu evrede çeşitlilik ve fiyat konularını konuşmaya ve tartışmaya devam ediyoruz ama batıda gündem bizden daha ileride. Maliyeti ne olursa olsun sürdürülebilir enerji konusunda gerekli adımların atılması konusunda toplumsal bir uzlaşı oluşuyor batı dünyasında. Tabii bunun gelişmiş ülkelerin dünya kaynaklarını uzun süreden beri diğer ülkelerden çok daha fazla kullanmaları ve gerekli birikimi oluşturmuş olmaları temeline dayandığını söylemek çok da yanlış olmaz. Gelişmekte olan ülkeler ise hala maliyetler konusunda hassaslar ve ucuz enerji hala onlar için sürdürülebilir enerjiden daha önemli. Kendi çocuklarımıza ve torunlarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmak gibi bir hedefimiz varsa sürdürülebilirlik konusunu çok daha ciddi ve etkin biçimde tartışmalı ve uygulamalıyız diye düşünüyorum.  Bunu gerçekleştirirken de ülkemizin ve toplumumuzun şartlarını da son derece iyi analiz etmeli ve en etkin hamleleri en doğru zamanda yapmalıyız. Sürdürülebilirlik konusunun ihmali bizlere ve çocuklarımıza ve hatta torunlarımıza çok ağır faturalar çıkarabilir.

– Uzman görüşüyle yatırımcılara verebileceğiniz tavsiyeler nelerdir?

Türkiye, günlük siyasi çekişmeler ve çalkantılar bir yana bırakılırsa, kıta Avrupası’ndaki en cazip yatırım olanaklarına sahip ülkedir. Gerek yenilenebilir enerji kaynaklarının bolluğu, gerek iç tüketim talebindeki artış, gerek stratejik konumu Türkiye’yi enerji sektöründe yatırım yapılabilir ülkeler arasında ön sıralara yükseltiyor. Orta ve uzun vadede düzenli bir getiri elde etmek isteyen yatırımcılara enerji sektöründe özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmalarını tavsiye edebilirim. Güneş enerjisi bence Türkiye’nin gelecek 10 yılında ülkenin ve toplumun bütün çehresini değiştirecek bir potansiyele sahip. Oluşturacağı yan sanayilerle birlikte ciddi bir istihdam potansiyeli de yaratacaktır. Ben enerji ile ilgilenen yatırımcılara özellikle güneş, rüzgar veya biyogaz/biyokütle yatırımları ile ilgilenmelerini, yatırımların tamamını yapmasalar bile sektörü anlamak ve gelişmeleri takip edebilmek adına küçük de olsa ortaklıklar edinerek sektörde yer almalarını tavsiye ederim. Daha büyük çapta yatırım yapmak isteyen yatırımcılara tavsiyem ise özellikle yabancı fonlarla birlikte hareket ederek, en büyük ve en etkin olacağı hesaplanan yenilenebilir enerji santrallerinin (güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, biyogaz santrallerinin) A’dan Z’ye tüm projelendirme, mühendislik ve hayata geçirme aşamalarında yer almalarını ve Türkiye’nin enerji üretim ve tüketim potansiyeline güvenmelerin tavsiye ederim.

– Türkiye ve dünyayı yenilenebilir enerji sektörü konusunda değerlendirecek olursanız neler söylersiniz?

Yenilenebilir enerji sektörü Türkiye’de ve dünyada çok büyük bir hızla gelişiyor. Bugün Türkiye’nin elektrik üretimindeki kurulu gücünün yaklaşık %12’si rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinden geliyor. Gelecek 5 yılda bu oranın %25’ler seviyesine çıktığını görmek şaşırtıcı olmaz. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilecek enerjinin toplam enerji üretimi içerisindeki payının her geçen gün hızla arttığını gözlemliyoruz. Bu hem tesislerin sayısının artması hem de teknolojinin ilerlemesi ile ortaya çıkan bir durum. Dünyada da durum farklı değil. Rüzgar enerjisinden üretilen elektriğin hem hidrolik kaynaklardan elde edilen elektrik miktarını hem de termik (kömür) santrallerinden elde edilen elektrik miktarını geride bırakacak şekilde hızlı bir artış ortaya koyduğu biliniyor. Rüzgar ve güneş enerjisi hakkında yapılan pek çok araştırma, kaleme alınan pek çok makale var. Özellikle bu iki kaynaktan elektrik üretimini daha verimli hala getirmek için yapılan ar-ge çalışmaları hızla devam ediyor. 10 sene önce %12’lerde olan güneş paneli verimlilikleri bugün %20 seviyelerinde. Laboratuvar ortamında %30’lar seviyelerine çıkılabiliyor. Bu da gösteriyor ki bilimin ve bilim insanlarının da yoğun katkılarıyla dünyanın dört bir yanını yenilenebilir enerji santralleri kaplayacak. Önümüzdeki 20 ila 30 senelik dönem bambaşka bir değişim ve dönüşüm tarihi olacak. Enerji üretimi ve tüketimi açısından 20. yüzyıl 19. yüzyıldan çok farklıydı. 21. yüzyıl da 20. yüzyıldan çok farkı olacak.

Yorumlar

0 yorumlar