Ankara Life Dergisi

Figen Konak “Marka, Patent ve Sınai Mülkiyet Haklarımız Hakkında Bilmemiz Gerekenler”

“Patent, marka neydi? Hani Jhon Lennon’un sözündeki gibi; “Hayat; siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.” diye. Benim maceram böyle başladı.”

Patent ve Marka Vekili olan Figen Konak sektör içindeki deneyim ve tecrübelerine dair düşüncelerini ve bizlerin merak ettiği başlıkları başkentin en çok okunan yerel yayını Ankara Life Dergisi’ne anlattı. 

Figen Hanım öncelikle sizi tanıyarak başlayalım diyorum. Figen Konak kimdir bize kendinizden bahseder misiniz?

İsmim Figen KONAK, 1993 yılında İstanbul Çamlıca Kız Lisesi’nden, 1998 yılında Uludağ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünden mezun oldum. 1999 yılı Marmara depremi ile hayatımız tamamen değişti. Bunun üzerine geçici olarak Ankara’ya geldik ve sonra bir daha hiç dönmedik. 1999 yılından bu yana Ankara’da yaşıyorum. Bir erkek (19) bir kız çocuğum (14) var. 2000 yılından bu yana Fikri Haklar içerisindeyim. 2002 yılında Marka Vekilliği, 2005 yılında Patent Vekilliği belgemi aldım. Yaklaşık 22 yıldır Patent ve Marka Vekili olarak bu alanın içerisinde çalışmaktayım.   

Marka ve patent sektörüne başlama hikâyenizi merak ediyorum. Nasıl başladı bu yolculuk?

Ankara’ya yerleştikten sonra mezuniyetim olan Maliye bölümüne uygun şekilde mali müşavir olabilmek için odaya kayıt yaptırmış, dönem sınavlarına hazırlanmaya başlamıştım. Bir gün bir müşteriye eşantiyon olarak marka başvuru dilekçesini o zamanki adı Türk Patent Enstitüsü olan kuruma bırakmam istenmişti.  Dilekçeyi götürüp teslim ettim, tahmin edeceğiniz gibi bu süreç böylece bir son değil bir başlangıç oldu benim için. Vekillik müessesesi henüz bilinmiyordu, bu iş çok ilgimi çekmişti. Patent, marka neydi? Hani Jhon Lennon’un sözündeki gibi; “Hayat; siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir” diye. Benim maceram böyle başladı. 10 yıla yakın bir süre bu şirkette çalıştım. Ayrıldığımda arkamda bir patent bürosu bırakmıştım.  2011 yılında ‘Figen Konak Marka Patent’ şahıs işletmesini 2014 yılında da adımı taşıyan şirketimi kurdum. İşin alaylısı olarak başladığım bu süreçte, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi FİSAUM  da dahil olmak üzere birçok eğitime katıldım. Uluslar arası düzeyde çalışan büroların nasıl çalıştığını gözlemleyerek modellemeler yaptım.

Markamıza patent almak mümkün mü? Doğru bilinen yanlışlardan birisi üzerinden bize Sınai Mülkiyet kavramlarını açıklar mısınız?

Evet aslında, bu ifade bizim gibi vekiller arasında bir espri konusudur. Müvekkil arar ve sorar, “bir tasarımım var, buna patent alabilir miyim” veya “markamı patentletmek istiyorum” ya da gazete haberinde görürsünüz “x ili coğrafi işaretine patent aldı” diye. İster istemez gülerek başladığımız her cümlede önce kavramları açıklamaya koyuluyoruz. Efendim, markanıza, tasarımınıza, coğrafi işaretinize patent alamazsınız… Marka, bir işletmenin mal ve hizmetlerini, başka bir işletmenin mal ve hizmetlerinden ayrıt etmeye yarayan, kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir. Patentler, dünyada ve ülkemizde yeni olan, sanayiye uygulanabilen ve tekniğin bilinen durumunu aşan icatları korumaya yarayan bir yöntemdir. Bu sayede sanayide, tarımda, ticarette teknik bir sorunu çözen icatlar yani buluşlar korunarak, insanlığın ulaşabildiği bilgi veri tabanına dahil olarak, başka icatların önünü açmak için bir havuz oluşturur. Faydalı model ise 10 yıllık bir belge olup, patent ile aynı korumadan yararlanmayı sağlayan ve bir nebze orta ölçekli işletmelerin geliştirmelerini korumayı sağlayan, yeni ve sanayiye uygulanabilir olma kriterlerine göre verilen düşük maliyetle ve daha kolay alınabilir bir belgedir.  Tasarım tescili ise yalnızca görünümü korumaya yöneliktir. Coğrafi işaretler ise belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren ve tescil ile kamu menfaati gözetilerek yapılan bir koruma yöntemidir. Örneğin Çorum leblebisi, Ardahan Kaz Eti, Hereke Halısı, İzmit Pişmaniyesi gibi…

Sınai Mülkiyet Hakları yani marka, patent ve tasarım haklarının tescili ile her şey bitiyor mu? Yatırımcılara önerileriniz nelerdir?

Marka, patent ve tasarım gibi hakların Türk Patent kurumunda tescili ile aslında her şey bitmiyor. Bu haklar amacına ve işlevine göre ticari hayata kazandırılmalıdır. Ülkemizde genellikle ihtiyacın fazlasını kapsayan markalar, ticarileşmeyen patentler, tasarımlar ve coğrafi işaretler koruma altına alınmaktadır. Portföy yaratmak, fazlasını alalım satarız şeklinde yaklaşımlar yalnızca sisteme ek bir külfet getirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Tescil ile korunan hakların benzerlerine karşı izlenmesi ve daha Türk Patent aşamasında gerekli itirazların yapılması için izleme ve gözlem hizmetlerinin alınmasını tavsiye edebilirim. Örneğin markanızın çok benzeri olan bir marka yayımlanmış ve tarafınızca itiraz edilmemişse, tescil edilen markanın iptali ancak dava yoluyla mümkün olabilir. Yahut patent haklarınızı ihlal eden bir başvuruya itiraz edilmemiş ise yine dava yoluna başvurmanız gerekecektir. Dolayısıyla hakların korunması yeterli olmayıp, Türk Patent nezdinde izleme ve gözlem yoluyla bir taraftan haklarınızın sulanmasına karşı izleme ve gözlem yaparken bir taraftan da rakiplerinizi izleyebilirsiniz. Markanızın Türkiye’de korunması tüm dünyada korunduğu anlamına gelmemektedir. Ülkemizde korunan markanız ile uluslararası düzeyde de faaliyet gösteriliyor ise yani ihracat yapılıyor ise mutlaka o ülkelerde de koruma altına alınmalıdır. Son olarak, özellikle tescile dayalı anlaşmalar yapılır iken, mesela lisans, devir, franchise ve bayilik gibi eksik ve hatalı anlaşmalar yapıldığını görmekteyiz. Bu tür anlaşmaların mutlak Sınai Haklar konusunda uzman kişilerin rehberliğinde yapılmasını önerebilirim.

Yorumlar

0 yorumlar