Ankara Life Dergisi

Gülşah Sayhan

Kasımda Aşk Başkadır

İçimizdeki sosyal kelebeği gözyaşlarına boğan bu zorlu pandemi sürecinde ileriye adım atmayı ihmal etmeden, odağımızı kendimize çevirip iç dünyamızla barışarak hayatın her alanında var olmaya devam etmek için dikkatli ve istikrarlı olmalıyız. Hijyenden ödün vermeyişinizin ben de farkındayım, fakat bu zorunlu yalnızlaşmayı zevke dönüştürürken kendimizde aşkı bulmak için her alanda gelişmeye odaklanmanın tam zamanı;)

Kışın habercisi sonbaharın esintisiyle yüzünü partiden aşka çeviren Ankara, göz göze gelmek için duygusal bir atmosfere büründü. Aşkı Kasım’da bulmuş bir genç kız olarak sonbaharda göz temasının tadını bütün kadınlara tavsiye edebilecek kadar gurmesiyim sanırım bu konunun. Şehirler ve insanlar değişir, aşk değişmez.

Kasım’a girdiğimiz gibi Ankara’nın en güzel manzarası bir başkasının arkasında hikayeler saklayan gözlerinin önüne düşen hafif sis ve içimizi ürperten ayaz her köşe başında karşımıza çıkmaya başladı, kirpiklerine yeterince makyaj yapan her kadın bu manzarayı birkaç saniyeden birkaç dakikaya dönüştürecek yeteneğe sahipken her genç kızın aklına takılan o soruyu sordum kendi kendime “göz göze gelinen dakikayı nasıl aşka çevirebiliriz?”. Çevirdim aslında, ama nasıl yaptım? Bu bir vals mi, yoksa şans oyunu mu?

Sonbaharda gözleri üzerimizde tutan yeni trend:

TON SÜR TON!

Ankara’nın esintisine bir bluz ve bir ceketle karşı koymak neredeyse imkânsız, hele de benim gibi çok üşüyenlerdenseniz kat kat şık giyinmek çok zorluyordur gardırobunuzu; size bu sene çok revaçta olan bir önerim var. Bir cümleyle özetleyebilirim; beyaz gömlek, ten rengi kazak, bej dökümlü pantolon ve bej palto! Üstelik ayakları üşüyenlere çok güzel bir haberim var dökümlü pantolon kalın yumoş çoraplarımızı saklamak için ideal. Ayrıca kare topuklu bej veya beyaz bir çizmeyle hem rahat yürüyebilir hem de feminen postürümüzü koruyabiliriz.

Pembenin kırmızıya yakıştığını herkesin kabul etmesiyle (ki ben zaten dünden hazırdım bu birlikteliğe!) ton sür ton trendinde sınır kalmadı. Zıt renklerden kaçıp ton benzerliğini avantajımıza kullanarak hem şık, hem feminen, hem de sıcacık hissedebiliriz.

Sonbaharda gözleri gözlerimizde tutmak için küçük bir öneri:

Yaz güneşinin sıcaklığı yavaş yavaş üzerimizden çekilirken göz pınarlarına sürdüğümüz highlighter’ı gold tonlarından soğuk bir parlaklık veren silver tonajına kaydırmanın tam sırası. Gözlerimiz her buzu eritebilir zaten!

Sonbaharda buzları eritmek için en gizli arşivlerden çıkardığım bu sırrı sizden saklayamayacağım:

Eskiden flörtöz bir kadın için işlemeli mendil bırakmak kadar davetkar bir yaklaşım yoktu evet, ama Covid’in hayatımıza girmesiyle bir başkasının mendilini görmek bile hepimizin adımlarının hızına ivme katmalı!

Evden çalışıyoruz, yemeklerimizi evde yiyoruz, sporu bile evde yapıyoruz fakat temel ihtiyaçlarımızdan olan sosyallik hiç olmadığı kadar zor karşılanıyor. Arkadaş buluşmaları spontane değil, hayat planlı ve titizlikle yaklaşma zorunluluğuyla dolu ve yalnızlık zevkten zorunluluğa dönüşüyor yavaş yavaş.

Henüz kimsenin dışarı kendini atmadığı saatlerde spontane bir plan yapabileceğiniz tek kişi olan kendinizle ve bilgisayarınızla bir kafede oturmak hem kahve servisi sayesinde çalışma hızınızı artıracak hem de hayatın karşınıza çıkarmak istediği o kişiye davetkar ve mesafeli bir kapı açacaktır. Nerede olduğunuzun ve saatin kaç olduğunun önemi yok aslında, kendinizi dışarı atmanız yeterli. Bir yürüyüş veya bir kahve; kendine bakabilmek, kendi kendine profesyonel hayatının hakkını verebilmek ve yalnız olmanın zevkini çıkarabilmek artık en çekici özellik. Siz tesadüflere kapılarınızı açın yeter, maskeler gözlerimizi de örtene kadar vaktimiz var!

Yorumlar

0 yorumlar