Ankara Life Dergisi

İdil Paksoy Güzellik; Bir Güzellik Merkezi’nden Daha Fazlası

Başkentin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi ekibi, İdil Paksoy Güzellik’e konuk oldu. İdil Paksoy Güzellik’in Kurucusu Ayşegül Büşra Paksoy ekibimize, sektördeki konumundan ve edindiği tecrübelerinden bahsetti. Keyifle okuyacağınız röportajımız sizlerle…

Ayşegül Hanım sizi tanıyarak başlayalım röportajımıza. Ayşegül Büşra Paksoy kimdir?
Kişinin kendinden bahsetmesi, başka herhangi bir şeyden bahsetmesinden hep daha zor gibi geliyor bana. Ama hiç olmazsa bu sektöre girene kadarki süreçten ve eğitim hayatımdan bahsedebilirim. Aslına bakarsanız epey farklı sahalardan gelen biriyim. İktisat eğitimimin ardından Kamu Yönetimi bölümünü bitirdim. Daha sonra Gazetecilik bölümünde yüksek lisans yaptım. Bu farklı bölüm tercihimde televizyonculuk mazimin etkisi vardır. TRT AVAZ, TRT HABER ve kısa bir süre de HABERTÜRK’te bulundum. TRT’de gerek siyaset ve ekonomi gerekse kültürel içerikli programlar sundum. Gazetecilikteki yüksek lisans kararım da bu televizyonculuk geçmişimden kaynaklanmaktaydı. Ardından, medya sektöründen kendi isteğimle ayrılmaya karar verdim ve Türkiye’nin en eski ve köklü yayınevlerinden olan Ötüken Yayınevi’nde editörlüğe başladım. Ailemden dolayı zaten çocukluğumdan beri kitapların içindeydim, kitaplarla büyüdüm. Babamın akademisyen olması sebebiyle ilmî konularla haşır neşir olarak büyüdüm. Hâl böyle olunca da kitaplarla meşgul olmak, benim için bir yük ya da iş olmadı hiçbir zaman. Bu, benim keyif aldığım ve vaktimi dolu dolu geçirdiğimi hissettiğim bir uğraş oldu. Editörlük sürecimi hayatımdaki en keyifli ve verimli süreç olarak görmem de bundandır. Bu arada şunu belirtmeliyim; editörlüğe hâlâ devam ediyorum. Yayınevi’ndeki vazifemi sürdürüyorum. Şimdi girdiğim sektör çok başka ve yorucu olsa da editörlüğü gücüm ve zamanım yettiğince de devam ettirmeyi düşünüyorum.

Sektöre giriş hikâyeniz nasıl ve ne zaman başladı?
Sektöre uzun uzadıya bir planlama neticesinde girmedim, açık konuşayım. Ama şu fikirle de girmedim; “Herkes yapıyor, bir deneyelim, ben de yaparım.” Elbette böyle basit bir cümleyi zihnimden geçirerek adım atmadım. Bu şekilde adım atılıp da iyi giden hikâyelere çok rastlamazsınız zaten. Bir kadın olarak, elbette benim de gittiğim yerler, hizmet aldığım farklı merkezler oldu. İnsanları çok fazla gözlemlediğimden olsa gerek, oralardaki tavırları, ilişkileri, çalışma sistemini farkında olmadan zihnime kaydetmişim. “Bu kadar büyük bir sektör var ortada ama bu kadar bilinçsizlik ve nezaketsizlik de var.” diye geçirdim içimden. Hem de çok kez… Ben, hangi işle meşgul olunursa olunsun, öncelikle nezaket ve sağlıklı bir iletişimin muhafaza edilmesi gerektiğine inanırım. Hayatım boyunca da buna dikkat etmeye çalıştım. Ardından bu sektörde, dürüst çalışan insanları ve merkezleri tenzih ediyorum insanların bilgisizliğinin çok fazla istismar edildiğini gördüm. Galiba hem kadın olarak güzellik ve bakıma dair konulara ilgi duymam hem iletişim becerileri konusuna kafa yormam hem de nezaketin bendeki kıymeti sebebiyle hayal ettiğim yeri kendim açmak istedim. Bir süre kafamda bu fikir dolaştı durdu. Daha sonra eşimle konuştuk ve kendisi her konuda olduğu gibi bu konuda da beni destekledi. Bir yer bakalım diye arayış içine girdik ve kendimizi burada bulduk. “Burada bulduk.” diyorum, çünkü mekânların enerjisi olduğunu düşünen biri olarak, onca yer bakıp, hiçbirinden o enerjiyi alamayıp şu an bulunduğumuz yeri görür görmez; “İşte burası.” dedik ve giriştik işe. Gelen misafirlerimiz de aynı enerjiyi aldıklarını söylüyorlar. İçeriye giren herkes o sıcaklığı hissediyor. Bu yüzden de mekânı dekore ederken en ufak detayla bile bizzat ilgilendim. Duvara asılacak küçücük bir tablonun seçimi için bile uzun uzun düşündüm. İncelikler diyorum ya… İşte o incelikleri, dekorasyondan tutun da misafirlerimizi karşılarken takındığımız tavra kadar her şeyde korumaya çalışıyoruz.

İdil Paksoy Güzellik’te hangi uygulamalar mevcut?
Lazer epilasyon, kalıcı makyaj işlemleri, cilt bakımları, cilt için özel protokoller, tırnak işlemleri, zayıflama ve vücut şekillendirme gibi aklınıza gelecek temel bütün uygulamalar mevcut.

Size gelen danışanlarınız neden sizi tercih ediyor?
Aslında onlara sormak lazım bunu, ama bir tahminde bulunmam gerekirse şöyle derim; Dürüst olalım, yapılan işlemlerin muadili birçok yerde var. Ankara bu konuda hiç de çorak bir şehir değil. Alternatif çok fazla. Elbette bunca yer arasında çok vasat işler çıkaranlar, hatta gelen insanları kandıran yerler de var. Her yerde böyledir bu. İnsanın olduğu yerde, iyi de olur kötü de. Vasat da olur, iddialı olan da… Dürüst olan da çıkar, yalan söyleyen de… Bu sektörde de bunların her türlüsüne denk geldim. Bir yer açmadan önce de denk gelirdim, şimdi de denk geliyorum. İşini düzgün yapan insanları takdir ediyor, hatta destekliyorum. İş hayatının acımasız hırslarına sahip olan biri değilim. İyi olanı takdir etmekte cimri olmadım hiç. O yüzden de işini iyi yapan, dürüst çalışan ve nezaket sahibi olan insanları bu söyleyeceklerimden hariç tutuyorum. Fakat bu sektörde de hiç azımsanmayacak kadar kaba, iletişim kabiliyetinden yoksun ve ticaretini, kötü bir para tutkusuna dönüştüren insanlar var. Sorduğunuz soruya gelirsek… Bunları şunun için anlattım; İdil Paksoy Güzellik’te yapılan işler kadar önemli şeyler var, ki onlardan biri nezakettir. Benim hayatta çok önemsediğim şeylerden biri olan nezaket, bizim kapımızı çalan herkese gösterilir. Ama öyle yapmacık bir şekilde değil, en içten şekilde… Bizim kapımızı çalan hiç kimseye “parasını versin ve gitsin” muamelesi yapılmaz. Onları “müşteri” yapmak için, pazarlamacı gibi onlara sürekli bir şey satılmaya çalışılmaz. Belki bu yüzden de “müşteri” değil, “danışan” değil, “misafir” demeyi tercih ediyorum… Elbette ticari bir müesseseyiz, elbette ticari bir atılım maksadıyla bu işe girdik. Fakat “para kazanmayı” esas hedef hâline getirirseniz kötü bir tüccar olursunuz. Benim tüccar olmak gibi bir hedefim olmadı hiç. Ben insanı esas alır, insanı merkeze koyarım. İnsanı merkeze koymayan hiçbir yolculuğun da insanlara tesir edeceğine inanmam. Şatafatı değil zarafeti severim. Abartıyı ve gösterişi değil, samimiyeti severim. Hoyratlığı değil, inceliği severim. Parayı hayatın hedefi değil aracı sayarım. O yüzden de bizim kapımızı çalanlar nezaketi, inceliği ve tebessümü görürler. Hizmet almaya gelenler, pazarlamacı edasında biriyle karşılaşmazlar. Onlara gerçekçi olmayan vaatler ve büyük büyük laflar söylenmez. “Ne istiyor, sonucu ne olur ya da ne olabilir?” Bu soruların cevabı nettir bizde. Bizi tercih edenler bence en çok bu samimiyetimiz, inceliğimiz ve gerçekliğimiz için bizi tercih ediyordur. İdil Paksoy Güzellik’in kapısını çalıp misafir salonuna alındıkları andan itibaren bunu hep hissettiler diye tahmin ediyorum.

Amaç edindiğiniz bir ilkeniz var mı?
İdil Paksoy Güzellik’i eşimle birlikte, kızımız için açtık. Zaten bu isim karmaşasının sebebi de o minik kız. 13 aylık bir kızım var ve onun ismini vermek istedik. Kendisinin hür iradesi henüz olmadığı için, onun yerine karar vermiş olabiliriz. Bunun için bize kızar mı bilemiyorum, ama kızımız için açtığımız bir yerde, zaten var olan ilkelerimizi özenle korumaya gayret ediyoruz. Hem eşim hem ben hayatımızı onurlu ve dürüst yaşamak üzerine kurduk; bize hatırlatıldığında utanmayacağımız işlerle meşgul olduk. Hem hareketlerimize hem yaptığımız işlere hem de sarf ettiğimiz sözlere hep bu prensipleri ekledik. Bunlar onurlu bir hayat için yeter zaten… İlke dediğiniz şeyler de size onurlu bir hayatı sağlayan şeylerdir. Bu ilkeleri özel hayatınızda da işinizde de muhafaza ederseniz itibar kazanırsınız. Benim itibar anlayışım da ilkem de zaten budur; onurlu yaşamak…

İdil Paksoy Güzellik’in geleceğe dair hedefleri nelerdir?
Ben geleceğe dair çok fazla plan yapan biri değilim. Hayatımın ritminden dolayı haftalık planlama yapmak mecburiyetindeyim ama bunun ötesine geçmem. Çünkü ben değişiyorum, şartlarım değişiyor, bakış açım değişiyor. Üç yıl önceki Ayşegül ile bugünkü Ayşegül bile çok farklı. Böyle olunca da uzun vadeli hedefler ve planlar pek bana göre olmuyor. Bu şu demek değil ama; “Bugün böyle, yarın artık ne olursa!” Elbette bu da değil kastım… Ama ben yolu önemserim, yolun sonunu değil. Yolun sonu sizi bambaşka bir yere götürebilir; o yoldan vazgeçebilirsiniz veya “iyi ki” diyebilirsiniz… Hayat böyle bir şeydir; insan da değişir, kanaatleri de… Mühim olan yoldaki hâlinizdir bence. Biz bir yola çıktık. Gerçek olan şeyleri ve iyi, dürüst işleri o yola ilave ettik. Yolun sonu nereye çıkar bilemem. Ama mühim olan o yolda kimsenin mahcup olmaması, o yoldan keyif alması… Bu yol tahmin ettiğim gibi devam ederse o zaman da sizinle yeni şubelerimizi konuşuruz belki de; bilemiyorum. Şu an bildiğim ve emin olduğum şey şu: bu yolculukta bizimle yolu kesişen misafirlerimiz sadece aldıkları hizmeti heybelerine eklemeyecekler. Onlar heybelerine incelikleri, güler yüzü ve zarafeti de ekleyecekler… Bakın, bu bir hedef olabilir mesela.

Yorumlar

0 yorumlar