İmkânsız Yoktur, Denenmemiş Vardır!
Ressam Yağmur Parmaksız’ı Ankara Life Dergisi okurları olarak tanımayanımız yok, ancak yeni okurlarımız adına kısaca bahsedecek olursam; kendisi geçtiğimiz günlerde sanat galerisi açmış genç yeteneklerimizden. Bu sayımızdaki röportajımız aslında Yağmur Parmaksız’ın Ressam kimliğinden ziyade özel yaşantısından bahsedeceğimiz konulardan oluşuyor. Çocukluktan bu yana fotoğraf, video ve organizasyon işleriyle uğraşan, makaleler yazan, özel eğitime ihtiyacı olan evlatlarımıza öğretmenlik yapmak ve topluma kazandırmak için çalışmalar yapan Yağmur Parmaksız, yaşamın her alanına yönelerek pek çok işi başaran yönüyle hayli dikkat çekmekte. Sanat ruhunun yanı sıra eğitime dair ağır basan bu özelliğiyle; ‘Öncelikli hedefim; topluma yararlı bir birey olmak, ardından topluma yararlı bireyler yetiştirebilmek. İnsanların hayatlarına dokunabilmek.’ diyor. Başkentin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi ekibi olarak bir araya geldik, merak ettiklerimizi sorduk. Keyifli okumalar diliyoruz.
Yağmur Hanım, önceki sayılarımızda sizin hep sanat yönünüzle ilgili röportajlar gerçekleştirdik. Bu sefer konumuzu biraz daha özel hayatınıza giden taraftan belirleyerek sorularımı yönlendirmek istiyorum. Öncelikle resim dışında sosyal yaşantınızda ilgi alanlarınızı neler kapsıyor? Kısacası Yağmur Parmaksız bir gününü nasıl değerlendiriyor açıklar mısınız?
Şöyle ki, ilgi alanlarım aslında çok fazla. Yaklaşık 10 yıldır Fotoğraf, Video ve Organizasyon sektörü içerisindeyim. Nikah, düğün hikayesi, sünnet, doğum günü partileri, doğum hikayesi şeklinde çeşitli organizasyonları, hem düzenleme hem çekimlerini yapma konusunda oldukça aktifim. Haricinde makale yazmayı çok seviyorum. Saatlerce araştırma yapmak, araştırmalarım içerisinden belli çıkarımlar yapmak bana fazlasıyla keyif veriyor. Bir günüm nasıl geçiyor sorusunu yanıtlamak benim için oldukça zor çünkü çekimlerim, makalelerim, kurslarım, sevdiklerime zaman ayırmam derken her gün diğerinden daha farklı ve özel geçiyor. Dolu dolu yaşıyorum diyebilirim. Biraz da deli ve çılgın bir yapıya sahibim o yüzden günlerim pek birbirini tutmuyor.
Başka hangi alanlarda kendinizi geliştiriyorsunuz?
Özel eğitim kursuna gidiyorum, yakında sertifikamı alacağım fakat bu kursa sertifika için gitmiyorum. Hayat ve şartları neler gösterir bilinmez, hepimizin özel insanlara karşı hassasiyeti öğrenmesi gerekiyor. Ben de özel çocuklarımızın ellerinden tutmak istiyorum. Biliyoruz ki kendini bilen bir öğretmen; öğrencisini ne kadar iyi tanıyor ise, o denli ışık olur o öğrencinin yolunda. Ayrıyeten Gazi Teknik ve Mesleki Eğitim Merkezi’nden “Usta Öğretici” sertifikamı aldım. Yenimahalle Halk Eğitim Merkezi’nden “Eğiticinin Eğitimi” ve “Oryantasyon” belgelerimi aldım. Aynı zamanda Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde “Halkla İlişkiler ve Reklamcılık” okuyorum. 3 yıl da Grafik Tasarım eğitimi aldım. Tüm bunları bitirdiğimde İşaret Dili Eğitimi almayı hedefliyorum.
Peki, bir de atölye açma düşünceniz olduğunuzu biliyoruz. Bu fikriniz bir gün gerçekleştiğinde sizi tanıyan ve bu röportajımızla yolu atölyenize düşecek olan okurlarımızı neler bekliyor? Atölyenizin içeriği ve işleyiş tarzıyla alakalı bilgi almayı istesek, neler söylersiniz?
Butik bir atölye açmayı düşünüyorum. Belli kalıplar içerisinde olmayan, insanların gelip çayını kahvesini içerken sanatı sevebileceği veya şehrin gürültüsünden uzaklaşmak istediklerinde huzurlu bir ortamda kendilerini bulabilecekleri, her köşesinde sanatın farklı alanlarını barındıran bir atölye istiyorum. Mesela bir köşesi Resim bölümü, bir diğer köşesi baskı (ağaç, linolyum, gravür) derslerinin verildiği, başka bir köşesinde çini ve seramik yapılabilen bir ortam. İstiyorum ki insanlar sevdikleri insanlarla birlikte veya tek başına gelip güzel şeyler öğrensin. Öğrenirken yaptıkları çalışmalar onlara hayatlarında farklı bir tat bıraksın, anı kalsın. Yani derse gelsinler, belli saatler içerisinde kalıplaşmış bir şekilde teknik öğrensinler gibi bir derdim yok. Benim atölyemde mutlu olabilsinler istiyorum. Bir kurs alanı gibi görmekten ziyade öğrenirken kendilerine anı bırakabilecek yaşam ortamları olsun istiyorum. Neticede hepimiz anılarla yaşıyoruz.
Yağmur Hanım, ressam olmasaydınız hangi mesleği icra etmek isterdiniz?
Yani biraz can alıcı bir soru oldu, Polis olmak isterdim. Bu düşüncemden henüz vazgeçmiş değilim. Hayatın bize neler göstereceği belli değil. Bazen çok başka bir yaşam ararken, çok farklı bir yaşantı içerisinde buluyoruz kendimizi. Polislik benim için hep çok özeldi. Az önce de bahsettim biraz deli ve çılgın bir ruha sahibim aynı zamanda aksiyon sevgimi de düşünecek olursak, bu meslek beni fazlasıyla cezbediyor.
Kendinizi üç kelime ile nasıl tanımlarsınız? Size göre başarının sırrı nedir? Sizi ne motive eder?
Beni anlatacak üç kelime varsa o da şunlardır; “Zor, inatçı ve sabırsız.” Maalesef sabırsız bir insanım, bir şeyi yapmak, başarmak istiyorsam o yolda sabretmeyi asla bilmiyorum. Aksine sabırsız davranıyorum, zor yollardan geçiyorum ve hakkıyla başarıyorum. Başarının sırrı tabii ki inanmak, zaten bu cümleyi hep çok sevmişimdir; ‘İnanmak, başarmaktır.’ Beni motive eden, kurduğum hayallere inanmak oluyor. Birçoğumuz sadece hayal kuruyoruz, ancak eyleme geçemiyoruz. Kendimize güvenmiyoruz veya cesaretimizi toplayamıyoruz. Benim en güzel huyum burada devreye giriyor, kurduğum hayalleri imkansız kılmayı sevmiyorum. Sonunda gerçekleşse de gerçekleşmese de cesaretle o yolu yürüyorum. Sonra bir bakmışım inadımdan dönmediğim o zorlu yolun sonunda hayallerim çiçek açmış. O yüzden şunu söylemek istiyorum; imkansız yoktur, denenmemiş vardır. Deneyin arkadaşlar, denemekten vazgeçmeyin.
Bundan sonrası için planınız ya da planlarınız ne yönde?
Sadece şunu belirtmek isterim; kendimi geliştirmekten vazgeçmediğim bir yaşam diliyorum. Öncelikli hedefim; topluma yararlı bir birey olmak, ardından topluma yararlı bireyler yetiştirebilmek. İnsanların hayatlarına dokunabilmek.
Yorumlar
0 yorumlar