Ankara Life Dergisi

İş Yeri Barışı Nasıl Sağlanır?

Z kuşağı iş hayatından kaçıyor mu? X’lere sorsak Y’ler de kaçıyor. Kısacası bir önceki kuşak kendisinden sonra gelen kuşağın çalışma tarzından asla memnun olmuyor. Peki bu sert zincirlerle bağlanmış kısır döngü kırılabilir mi?
200 panel daha düzenleyin kırılamaz…
Çünkü herkes kendisi gibi olanı etrafında görmek istiyor. Oysa iş arkadaşınızı seçemiyorsunuz. Mülakatlarda sergilenen gerçek dışı performanslara inanmadığınızı varsayıyorum. O yüzden hayır seçebilirim demeyelim.
Peki nasıl sağlayacağız iş yeri barışını? Mümkün mü bu devirde böyle ekmek aslanın ağzındayken?
Bu döngü baby boomer kuşağı ile başladı aslına bakarsanız. İkinci dünya savaşından sonra yaralı bir dünyaya gözlerini açan ve yoksullukla büyütülen insanların tek bir gayesi olabilirdi o da çalışmak. Peki çalışırken kendi hayatlarını, öz benliklerini unutan bu insanların şu anki iş dünyasını yönlendirmeleri ne kadar sağlıklı? Dönemin konjonktürüne göre amaç; dünyayı kurtarmak ve faydalı işler yaparak bir sonraki nesle savaş gerektirmeyen, savaşların da yaraları sarılı bir dünya bırakmaktı. Bunu bir şekilde yaptıkları aşikâr ama hedefe odaklı yapıları duygulardan öyle arınmış ki bakın bugün hala onların savaş sonrası travmalarını yaşıyoruz. Kıtlık bilinci dünyaya öyle bir yerleşmiş halde ki stokçuluk ve her şeye aynı anda sahip olma arasında yitip giden sonraki nesiller olarak dünya düzenine ayak uydurmaya çalışıyoruz.
Herkesi en iyi olmaya zorlayan bu düzende, maalesef hepimiz üniversite okuduk. Hem de bireysel yeteneklerimize bakılmaksızın. Çünkü tek gereken kabarık, kalabalık cv’lerdi. Zaman değişmeye başladı, bir nesil daha dünyaya geldi X kuşağı…
Üniversite yetersiz kaldı, “Bir dil öğrenmeye ne dersin?” denildi hepsine. Dil de bir yetenek işiydi oysaki, sallan yuvarlan herkes İngilizce öğrenmeye başladı. Sonra ne mi oldu?
“Ya benim grammerim iyi ama konuşamıyorum.” nesliyle tanıştık. İsteksiz yapılan hiçbir işten hayır geleceğine inanmam ben keza gelmiş gibi de değil.
Drakkar davulcuları gibi savaşa giren X kuşağı artık güç sahibi olmaya başladığında ise kendi eksiklerini meziyet gibi görmeye başlamıştı. Şimdi sıra Y kuşağındaydı bu at yarışında bir şey daha yapılmalıydı. Onların da sırtlarına bir sorumluluk eklenmeliydi ve o büyülü soruyu sordular; “İş dışında bir yeteneğin, hobin var mı?” Biri de çıkıp diyemedi ki; “Vakit mi var?”
Her gün okula götürdüğümüz tuğla gibi çantalar sayesinde güzel sırt çalıştık spordan sayılır mı?
Rakiplerimizi elemek için her gün o kurs senin bu kurs benim gezdik, oryantiring yapmış olabilir miyiz? İş yerinde birilerinin ayağını kaydırmak için sık sık açık arıyoruz, avcılık ve buz hokeyinde de hiç fena değiliz bunları da yazalım mı cv’lerimize?
Ne yaparsak yapalım asla gözüne giremediğimiz insanlar, somut sonuçlar versek bile taltif etmek yerine beklentilerini yükselttikleri için öz benliğini kaybetmiş iki nesil üstümüzün bize bıraktığı mirası öz saygı eksikliği ile gururla devam ettiriyoruz.
Peki ya Z kuşağı?
Bekleyin… Bu sefer sonuç öyle olmayacak. O davullar savaşla, kanla terle çalmayacak, çünkü araştırmayı, okumayı baskılayarak öğrettiğiniz iki neslin aksine canının istediğini yapan, kendisine güvenen ve hiçbir kötülüğün altında kalmayan, hak arama yeteneğine sahip bir nesil geliyor. Saygıyı görsel kavramlarla dayatan bir nesil değil öncelikle kendisine saygı duyan bir nesil ve anlaşılmak için bağırmak zorunda değiller.
Anlarsanız anlarsınız, anlamazsanız siz bilirsiniz…
Hazır olun, gardınızı alın bu seferki nesil hiçbirimize benzemiyor eğer bunlarla anlaşamazsanız alfaları nasıl karşılayacağınızı merak ediyorum.
Ofis barışını sağlamanın temel yolu ise empati kurmak falan değil, kendi eksiklerinin farkına varmaktan geçiyor. “Ben ne noktadayım?” sorusunu kendimize sormadığımız sürece asla karşımızdakinin ne noktaya ulaştığını göremeyeceğiz.
Daha da anlaşılır ve eski bir dilde söylemem gerekirse; iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırmalıyız.
Sürekli karşı taraftan beklenti içerisine girerek sadece günü kurtarırız ama gelişime kendimizden başlarsak uzun soluklu sonuçlar alarak devam ederiz.

Yorumlar

0 yorumlar