Ankara Life Dergisi

Mimari Tasarım Konsepti Nasıl Gerçekleşir? Hiç Düşündünüz Mü?

Şehrin marka yayını Ankara Life Dergisi, Dikmetaş Şirketler Grubu’nun Mimarı Temel Mert Dikmetaş ile bir araya geldi. Çalışmalarında baz aldıkları önemli noktaların neler olduğunu siz değerli okurlarımız adına paylaştı. Keyifli okumalar dileriz.
Röportaj: Hatice Şeyma Basut

Temel Mert Dikmetaş kimdir, tanıyabilir miyiz?
1 Aralık 1993 yılında Ankara Çankaya’da doğdum. Aslen Giresun Göreleliyim. Topal Osman’ın soyundan gelen bir Çepni Türkü’yüm. Çankaya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden 2016 yılında mezun oldum. Çalışma hayatıma aile şirketimiz olan Dikmetaş Şirketler Grubu’nda Mimar olarak başladım ve halen faaliyetlerime devam etmekteyim.

Konsept oluşturulurken yatırımcı ve mimar açısından süreç nasıl işliyor?
Bazı yatırımcılar konsept oluştururken özgün olmaya çalışıyor bazı yatırımcılar ise mevcut örneklerin benzerlerini yapmaya çalışıyor. Mimarın konsept belirleme sürecinde kimi zaman işi çok zor olabiliyor. Kendini iyi ifade edip, müşterinin güvenini kazanıp ikna edebildiği aşamada ise projenin ilk adımları atılmaya başlıyor. Yatırımcı, kullanıcıyı iyi tanımalı, kime hizmet vereceğine karar vermeli, empati kurmalı. Mimar kullanıcı senaryosu konusunda yatırımcıya yön göstermeli. Yaratılmak istenen konsept özellikle “neden” sorusuna cevap vermeli. Müşteri yaratılmak istenen bu mekanı neden seçsin? Emsallerinden ne farkı olacak? Burada en önemli şey hikaye. Tasarımın bir hikayesi olmalı. Mekandaki yaratılacak yaşam kurgusu kullanıcıya neleri deneyimletecek, müşteri mekandan ayrılırken yanında hangi hikaye ile ayrılacak. Konsept bunları içermeli. Maalesef bazı yatırımcılara bu çalışma süreci çok uzun ve gereksiz gelebiliyor, doğru kararlar alınmadan hızlıca yapılan projeler ne yazık ki uzun vadede sürdürülebilir olmuyor. Birbirinin benzeri mekanlar müşteriye bir şey sunmamaya başlıyor, kullanıcı farklıyı arıyor.

Projenin detayları için ilhamı nereden buluyorsunuz? Araştırma mı yapıyorsunuz?
Meslek sırrı anlatıyorum; bir proje geldiğinde önce arazi tipolojisine, eğimine, yerine bakıyoruz. Arapça’da bina demek kitap demek, o yüzden bina grameri dediğimiz bir saptama yapamaz. 8500 yıldır böyle bir yapı nasıl yapılıyor, atalarımız bunu nasıl yapardı? Yola mı dayardı, kenara mı çekerdi, ortaya mı yapardı, yüksek mi olurdu alçak mı? buna bakıyoruz. 25 yıllık geçmişi olan firmamızda buna benzer bir projede neler yapmışız ona bakarız. Bir de her projenin, hastane, tren garı, okul bunların hepsinin bir tipolojisi vardır, ona bakanz. Safranbolu gibi bir yerde hastane projesi gelebilir ve bunu 250 hatta 500 yatak gibi dev bir proje olarak ısmarlayabilirler. Bu durumda bütünü parçalayarak, en büyük konak ne kadarsa, onu bir koridordaki odalar gibi dizerek bir çalışma yaparız, kontekst dediğimiz kısım bu. Bununla ilgili de strüktürel bir yapı çıkarırız. İmar yönetmeliği, emsal, kodlar, yapım teknikleri vs., bütün bunlar aklımızın bir kenarında tutarak bir proje geliştiririz. Formlar böyle çıkıyor ortaya. Şuraya bir kare koyalım, burası yuvarlak olsun şeklinde değil. Öyle yapan mimarlar da vardır ama biz heykel yapmıyoruz ki. Proje eğer kimliği olan bir yörede değilse, bu sefer de ilham olarak oraya uyduğunu düşündüğümüz mimari eserleri alt alta yazarız. Loui Kahn’ın bir eseri, Mimar Sinan’ın bir külliyesi, bir manastır… Bunları yaklaşım noktaları olarak alırız. Bunlara da biçimsel yaklaşmamak gerek. Formunu alıp koymak olmaz. Tüm bu verilerden sonra maksimum 4, minimum 2 alternatifle çalışırız. Bu aşamada bize projeyi ısmarlayanın kalitesi, hayata yaklaşımı, bilgisi, kültürü, görgüsü devreye girer. Sana projeyi ısmarlayan, senin görünen müşterindir. Gelecekte o projeyi kullanacak olanlar da senin görünmeyen müşterindir. Hatta o sokakta, mahallede, o yakada, o şehirde, bölgede, ülke ve dünyada yaşayanlar da senin müşterindir. Ben tüm bu sorumluluğu hissediyorum. Dünyaya bir şey ekliyorsun, sınırlar geçici… Bunun bilincinde olanlar var, bir de olmayanlar var. Sana proje ısmarlayanlara bunu anlatmaya çalışıyorsun. Bazılan diyor ki, boş ver tüm bunları, sen önce beni tatmin et. Daha bu aşamada ayrıldıklarımız var. Bunların bazıları inşa edilmiş, bazıları yıllardır inşa ediliyor, bazılarında müşteriyle anlaşamamışız ve hayata geçmemiş. Biz böyle 300 proje üzerinde çalışmışız. Hatta bununla ilgili bir kitap hazırlığımız da var.

Mimar olmasaydınız hangi mesleği icra etmek isterdiniz?
Mimarlık benim için bir sevgili gibidir. Günün hemen hemen her saatini ona vermenizi bekler; sadece okulda, ofiste ya da şantiyede değil, eğlenirken, spor yaparken, dinlenirken vs. algıda seçiciliğinizin hep mimarlık üzerine olmasını bekler. Ben sevgilimi aldatamam, bu soruya başka bir şekilde cevap vermem bile sevgilimi aldatmak olur.

Kendinizi üç kelime ile nasıl tanımlarsınız?
İnsan odaklı, yenilikçi , başarılı…

Yorumlar

0 yorumlar