Ankara Life Dergisi

Ne Yaparsan Yap Aşk ile Yap!

“Yaklaşık beş yıldır beni ve sevenlerimi mutlu ettiğimi düşündüğüm, tamamen zevkime hitap eden ürünlerden oluşturduğum, klasik sevgimi tatmin eden, nostaljik ürünler tasarlayıp sattığım bir dünyanın kapısını mağazamla aralamış oldum.”
“Antika olmasına rağmen ürünlerin neredeyse hiç kullanılmamış gibi temiz olması en büyük hassasiyetim, çünkü temiz enerjiyle gelip benden de başkasına öyle gitsin istiyorum.”
Teknolojinin hızla geliştiği günümüz çağında eskiler ve yeniler olarak zaman zaman arada sıkışıp kalıyoruz. Bu durumu gerek düşünce yapımız gerekse sosyal yaşantımızda somut bir şekilde ifade ediyoruz. Her ne kadar yeniliğin ruha iyi geldiğini savunuyor olsak da bazen geçmişin derin izlerinde yaşamak inanılmaz huzur veriyor. Hele ki bu duygular bir eşyaya yansıyorsa… Ne demek istediğimi elbette pek anlamadınız. Biraz daha detaya girecek olursam; geçmişin köklü izlerinin eşyalara yansıdığı şirin ve samimi bir dükkandan yola çıkarak bunları anlattım diyebilirim. Her ürününü büyük bir hayranlıkla izlediğim, ince el işçiliği olan bu yer beni nostaljik yolculuğa çıkardı. Zihnimin derinliklerinde hafif bir tınıyla çalan eski şarkılar eşliğinde içine çeken bu yerde birçok dekoratif malzemeye denk geldim. Sizlerle de paylaşacak olursam adı; Tasarım Dünyam. Burası birbirinden özel ve güzel parçanın bulunduğu, güler yüzü ve muhteşem enerjisiyle gelen misafirlerini karşılayan Bihter Köse Güllü’nün dükkanı. Kendisi Gaziantepli. Öğretmen olmanın yanı sıra hem öğrenci ve mükemmel bir anne hem de ayakları üzerinde sağlam duran genç kadın girişimci. Ticareti her zaman sevdiğini dile getiren Bihter Köse Güllü, ne kadar pahalı olursa olsun içine sinmeyen hiçbir şeyin satışını yapmadığını ifade ediyor. Eskiye ait her şeyi çok fazla sevdiğini söyleyen Bihter Köse Güllü, antika ürünlerin çoğunlukta olduğu mağazasında kendi tasarımlarının da yer aldığını dile getiriyor. Daha fazla tutmamak adına başkentin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi’ne verdiği röportajıyla sizleri baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar dilerim.

Bihter Hanım etkin bir iş yaşamı sürdürmenin yanı sıra aynı zamanda devlet konservatuarında ses eğitimi alıyorsunuz. Oldukça yoğun geçen bir hayatınız olduğu aşikar, ancak bir de sizden dinlemek istiyoruz. Bihter Köse Güllü kimdir, tanıyabilir miyiz?
5 Haziran 1981 Gaziantep doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimlerimi burada tamamladım. Sonrasında üniversite ve Yüksek Lisans eğitimlerimi de tamamladıktan sonra şimdilerde Gaziantep Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Müziği Ses Eğitimi Bölümü son dönemi okuyorum. İki çocuk annesiyim. İngilizce öğretmenliğini çok severek yapmış olsam da sanırım müzik öğretmeni olarak mezun olabilmenin de sevinci başka oldu benim için. “Yaşam sevdiklerimizin ve hayallerimizin peşinden gidebilme sanatıdır.” derim… Ve bu anlayışla bundan yaklaşık beş yıl önce “Tasarımdünyam”ı hayata geçirdim. Burası hayallerimi içine sığdırdığım, beni mutlu eden ve dış dünyanın sıkıntılarından kurtaran şirin bir mağaza. Gördüğüm bir rüyayla başladı her şey… Hem anne hem öğrenci hem iş insanı olmaya çalışmak zor olmadı desem yalan söylemiş olurum, ancak hepsini de severek yapınca yine de kolaylaşıyor bir şekilde diye düşünüyorum. Sosyal medya hesabımı açtıktan sonra işin şekli değişti ve benim için hobim işe dönüştü. Ülkemin her yerine ürünlerimi ulaştırmak nasip oldu. Muhteşem dostluklar kurdum, çoğu müşterim ailem oldu. Ancak bir önemli noktayı söylemeden geçemeyeceğim; Ankara’m benim kalbim… Kendim gibi hissettiğim şehir… İnsanına, ortamına âşık olduğum Anadolu şehrim benim… Tıpkı işimi ilk kurduğumda gördüğüm rüya gibi, aynı zamanda çoğu müşterim de Ankara’dan, bu nedenle muhteşem derginize konuk olmak benim için ayrıca çok mutluluk verici bir şey.

Girişimci kadın olma yönünüzle bir hayli dikkat çekiyorsunuz. Bunun için neler söylemek istersiniz?
Hayatım boyunca kadın-erkek diye bir ayırımın olduğuna inanmadım. İnsan olabilmek ve olamamak diye bir ayrımın olduğunu biliyorum. Ve sevginin en kıymetli şey olduğunu. Girişimcilik ise; kadın ya da erkek fark etmez insanın doğasında olan ve onunla doğulan bir özellik bence. Şükür ki boş durmak ne demek hiç deneyimlemedim, 16 yaşımdan beri çalışmaya çalışıyorum. Ancak son yıllarda kadınlara yapılan fizyolojik ve psikolojik şiddeti hatta kadının kadına yaptığı şiddeti asla kabul edemiyorum ve çokça üzülüyorum. Girişimci bir kadın olarak kadınlara, kız çocuklarına, sanata hasret kalanlara ufacık da olsa bir katkım olsun niyetiyle çalışıyorum hep, çünkü hayallerim var ve umarım bir gün bu hayaller gerçek olunca yine derginizde paylaşacağım.

‘tasarımdunyam27’ çatısı altında sosyal platformda birbirinden güzel el işçiliğini kapsayan ürünleriniz bulunuyor. Böyle bir çalışma yapma fikriniz nasıl oluştu? Bize buranın kilometre taşlarından bahseder misiniz?
Aslında ticaretle uğraşan bir ailede büyümedim, mühendis bir babanın kızıyım ve annem uzun yıllar üniversitede çalıştı. Ama ben nedense dürüst yapılan ticareti hep sevdim. Yolda yürürken bile sürekli hayal kurarım, şuraya ne açılabilir ne iş yapılabilir diye. Kilometre taşına gelirsek; bendeki bitmek bilmez hevesler ve canım kardeşimin bana olan desteği diyebilirim. İki kardeşiz ve erkek kardeşim işimin ilk vesilesi oldu. Ben de elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışarak gelişmeye ve işimi geliştirmeye devam ediyorum. Yaklaşık beş yıldır beni ve sevenlerimi mutlu ettiğimi düşündüğüm, tamamen zevkime hitap eden ürünlerden oluşturduğum, klasik sevgimi tatmin eden, nostaljik ürünler tasarlayıp sattığım bir dünyanın kapısını mağazamla aralamış oldum. Büyük bir deprem felaketi yaşadık ülke olarak, ancak sağ kalabildik ise yaşadığımız sürece kendimize, sevdiklerimize ve çevremize katkılı olmak zorundayız diye düşünüyorum.

Biraz da ürünlerinizden bahsetmek istiyoruz. Birbirinden orijinal tasarımlara sahip dekoratif vintage eşyalarınızda dikkat ettiğiniz en önemli unsurlar nelerdir?
Tüm ürünlerimi seçerken kendi evime koyacağım bir şeymiş gibi seçmeye çalışırım. Baktıkça bakıp izlerim biraz, eğer içime sinmiyor ise sadece çok rağbet gören, tutulan bir ürün diye getirip satışa koyduğum hiçbir ürünüm yok mesela. Yani biraz bencilce olacak belki ama ben sevmediğim şeyi satamıyorum aslında. Eskiye ait her şeyi çok fazla sevdiğim için antika ürünler çoğunlukta olsa da nostaljik yani şimdiki adıyla Vintage ürünlerin yanında kendi tasarımlarım da mevcut mağazamda. Antika olmasına rağmen ürünlerin neredeyse hiç kullanılmamış gibi temiz olması en büyük hassasiyetim, çünkü temiz enerjiyle gelip benden de başkasına öyle gitsin istiyorum. O nedenle çok dikkat gerektiren bir işim var. Atıklı, kırık, yapışmış bir antika ürünü çok çok değerli de olsa satmak içime sinmiyor maalesef. Ben ailemden kalanları yaşanmışlıklarıyla saklıyorum tabii ki ama satışını yaptığım ürünlerde bu ince çizgim diyebilirim.

Müşterilerinizin en çok rağbet ettiği parçalar neler?
Aslında bu sorunun tam olarak cevabını ben de bilemiyorum, nedeni ise ürünlerimin tek olması ve sürümlü ürün olmaması. Yani aldı bitti olduğu için genellikle her kıymetli ürüne rağbet oluyor. Bu bazen antika bir mobilya, bazen bir porselen ürün, zaman zaman da tasarımı yeni tamamlayıcı ürünlerim olabiliyor. Zaten Instagram sayfamı da sürekli taze tutmaya çalışıp, yeni ürünlerimi hep büyük bir sevinçle paylaşırım. Takipçi dostlar da sayfanın ahengine alıştılar büyük oranda. Sanat müzikleri, şiirler ve yorumlarımın ürünlerimle harmanlandığı bir sayfa. Tıpkı Bihter gibi biraz da deli dolu işte…

Çalışmalarınızda teknolojiden faydalandığınız noktalar var mı?
İşte bu sorunun cevabı sıkıntılı biraz benim için, çünkü işimi kurup sosyal medyadan ağırlıklı olarak yürütüp, telefonumla doğru resim çekmekte bile zorlanacak kadar teknolojiyi kullanamıyordum diyebilirim. Aslında işimle ilgili kısmı (görseller, videolar, paylaşımlar vs.) dışında hala da pek teknolojik birisi olduğumu söyleyemem. Çünkü hala eskilerden ruhuma iyi gelen, bir şiire bir mektuba ağlıyorum, bundan dolayı çok da yeni sistemlere uyamıyorum sanırım. Ancak tabii ki yine de teknoloji hayatımızın olmazsa olmazı, işimde gelişebilmem için çok önemli bir kanal ve doğru kullanıldığında muhteşem bir imkân. Sizle buluşmamız bile teknoloji sayesinde değil mi? Artık dünyanın tek tıkla elimizde olduğu zamanlardayız. Gelişmek, yetişmek şart.

Sizce bir ülkenin kültür boyutu tasarımları nasıl etkiliyor? Düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Bir ülkenin kültürü o ülkenin dilini, dinini, sanatını, müziğini, geleneklerini ve göreneklerini kapsar büyük ölçüde ve nesiller boyu aktarılması gerekir. Bu nedenle sanatla uğraşan, görsel ürünler tasarlayan ya da satışını yapan herkes bu konularda hassasiyet gösterir ya da göstermelidir diye düşünürüm. Çünkü eşyalar uzun yıllar ölmeyen yaşayan nesnelerdir. O kadar çok aktarıma uğrar ki zaman içinde o nedenle asıl ruhunu taşıması kıymetlidir.

Son olarak sektörel bir değerlendirme yapacak olursanız bu alana dair hem günümüz hem de gelecek için neler söylersiniz?
İçinde bulunduğum sektörün farklı farklı birkaç büyük sıkıntısı olmasına rağmen ki ben bu sıkıntıları zaman zaman sayfamda paylaşıyorum; şimdi ve gelecek için ümit vadeden bir sektör olduğunu düşünüyorum. Sadece işini aşkla yapan ve bu işleri gençlere sevdirmek için dürüstçe çalışan, eğitimli, örnek insanların çoğalmasına ihtiyaç var bence. Olaya sadece bir şey satmak şeklinde yaklaşmak çok büyük yanlış ve zaman kaybı olur diye düşünüyorum. Hani bir şarkı sözü vardır; “Ne yaparsan yap, aşk ile yap” sevmeden yapılan hiçbir şeyin insan ruhuna ve geleceğine katkısının olmadığını düşünüyorum. Son olarak geçirdiğimiz deprem sürecinde dahi yanımda olduğunuzu hissettirdiğiniz ve emeklerime değer verip kaliteli derginize konuk ettiğiniz için tekrar tekrar teşekkür ederim, bana köşe yazıları yazdığım yılları da hatırlatmış oldunuz. Tüm okurlara da kucak dolusu sevgiler…

Yorumlar

0 yorumlar