Ankara Life Dergisi

Özbilici Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nin Sizi Yeniden Nasıl İnşa Ettiğini Hissedin!

“İşime hayranım çünkü her danışan benim için ayrı bir dünya ve her danışanın yolculuğunda ayrı bir dünyayı keşfediyorum. Bu sayede heyecanımı asla yitirmediğim hiçbir zaman monotonlaşmayan bir işe sahibim.”
Psikoloji belki de günümüzün en önemli alanlarından biri. Yaşadığımız her olay ve anda bazen ne yapmak istediğimizi asla çözemeyiz. Bundan dolayı çevremizden aldığımız yardımlar yeterli gelmediğinde uzmana başvurmanın yollarını ararız. Bazı zamanlar bu arayış içerisinde kıvranırken bize yakın gelen insanlara yönelik seçici yaklaşımlar önceliğimiz olur. Şimdi ise sizlere derin araştırmalar neticesinde rahat ve güvende hissedebileceğiniz o limandan bahsetmek istiyorum; Uzman Psikolog Şeyda Özbilici. Kendisi alanında oldukça profesyonel. Güler yüzü ve muhteşem enerjisini kapıdan ilk adımınızı atmanızla görüyor ve hissediyorsunuz. Danışanlarına çözüm yolları sunmak yerine keşif yolculuklarına eşlik eden bir süreç yaşatan Şeyda Özbilici; “Onlara ne yapacağını söylersek hayatlarının sorumluluklarını almış oluruz, bu doğru olmaz. Doğru yerde doğru soruları sorarak, yerinde yorumlamalar yaparak suyun akması gereken yatağa ulaşmasını sağlıyoruz, böylece taşkınlar son buluyor.” diyor. Biz de şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi olarak bu yolculuk serüveninin nasıl geliştiğini merak ettik ve Özbilici Klinik’e konuk olduk. Uzman Psikolog Şeyda Özbilici’nin çok özel röportajı sizlerle, iyi okumalar dileriz.
Röportaj: Hatice Şeyma Basut
Şeyda Hanım uzun yıllardır psikoloji alanında pek çok konu üzerine terapi ve tedaviler sunuyorsunuz. Ancak öncelikle sizi tanımak istiyoruz. Şeyda Özbilici kimdir? Mesleğinizi seçmeye nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
1991 yılı Ankara doğumluyum. Emek Mahallesi’nde 3 çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya geldim, şu an ofisim de aynı mahallede yer alıyor bir nevi burada kök salıyorum. Annem ev hanımı, babam galerici, abim ve ablam da inşaat mühendisi. Ben de onlardan çok ayrı düşmek istemediğim için lise sona kadar iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümünü okumayı düşünüyordum. Ancak sınava girip puanımı aldıktan sonra beni benden daha iyi tanımış insanların doğru yönlendirmesiyle “Acaba psikoloji okuyabilir miyim?” sorusu hayatımın en önemli dönüm noktalarından oldu. ‘Ben kimim?’ diye düşündüğümde ben bir savaşçıyım dedim. 2015 yılında Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldum. Yüksek lisansımı Yakın Doğu Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji üzerine tamamladım. Sayamayacağım kadar çok eğitimler aldım, çünkü gerçekten işime ve kendimi geliştirmeye aşığım. Mezun olduğum günden beri çok kaliteli kurumlarda çok kıymetli deneyimler elde ettim. 8 yıldır iş hayatındayım, bunun dört yılı kendi kurumumuzda geçti. Boşuna savaşçıyım demiyorum, bu yoğun koşuşturmalı iş hayatını bir evlilik bir de çocukla taçlandırdım. 3 yıllık evliyiz eşimle, bir de 14 aylık kızımız var. Ama eşimle ilk çocuğumuz ‘Özbilici Psikoloji’ demek daha doğru olur, Defne bizim ikinci çocuğumuz.
Özbilici Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nin kilometre taşları nasıl oluştu?
Eşim Psikolog Mustafa Özbilici ve benim sayemde diyebilirim. Çabamız, kararlılığımız, azmimiz, aramızdaki uyum, bazen uyumsuzluk, heyecanımız, kendimizden başka kimseyle ilgilenmeyişimiz, çalışkanlığımızla ilk çocuğumuzu bugünlere getirdik. Buranın her aşamasını, her detayını beraber yaptık. Şu an eşimin burada olmayışının sebebi; son 1 yıldır Ego Genel Müdürlüğü’nde Psikolog olarak çalışmasından kaynaklanıyor, sadece mesai bitimleri ve cumartesi günleri olabiliyor. Kısacası ilk çocuğumuz artık bana emanet.
Sektörde sizi özel kılan özellikleriniz neler? Bu konuda aldığınız eğitimlerden kısaca bahseder misiniz?
İşime aşkla bağlılığım diyebilirim, çevrem tarafından işkolikliğimle bilinirim. İşimi sevme seviyemi şuradan anlayabilirsiniz; hamileliğimin son gününe kadar seanslarımı sürdürdüm, kızım da çok şükür bu hayata oldukça uyum sağlayıp pazar günü doğmayı seçti. Cumartesi günü ofisteydim, pazar günü doğum yaptım, çarşamba günü online olarak çalışmaya devam ettim. 41. günümüzde yüz yüze seanslarımıza geri döndük. Yani doğum bile bana hiç ara verdirmedi diyebiliriz. Üniversite ikinci sınıftan beri eğitim asistanlıkları yaparak eğitim sektörüne hızlı bir giriş yaptım. Mezun olur olmaz da Bütüncül Psikoterapi Eğitimi, Evlilik ve Çift Terapisi, Cinsel Terapi, Çocuk ve Ergen Psikoterapisi, EMDR Terapisi, Hipnoterapi, Oyun Terapisi, EFT, NLP, MCMASTER Aile Terapisi, Aile Danışmanlığı gibi çözüm odaklı ne bulursam aldığım asla da doyamadığım bir eğitim hayatım oldu. Kurum olarak bizi farklı yapan ise; samimi bir aile ortamına sahip oluşumuz. Ofisimiz bizim ilk göz ağrımız, o yüzden hedefimiz hiçbir zaman ‘yol geçen hanı olmak’ olmadı. Bizimle birlikte sadece iş yapışına çok güvendiğim çok yakın arkadaşlarımız var. İşine tutkuyla bağlı bireylerden oluşan, birlikte büyüyüp gelişen bir aileyiz.
Burada hangi hizmetleri sunuyorsunuz?
Kurumumuzdaki bütün uzmanlarımız işinde en iyilerdir diyebilirim. Ben kurumumuzun klinik psikoloğuyum; yetişkin, çift ve aile, çocuk ve ergen hepsiyle çalışıyorum. Eşim Mustafa Özbilici yetişkin, çift ve aile ile çalışıyor. Çocuk Gelişim Uzmanı Sebahattin Doğru hocamız çocuk ve aileleriyle çalışıp, gelişimsel değerlendirmeler ve birçok çocukla alakalı testleri uyguluyor. Meltem Köse Aydoğan hocamız ise; yetişkin, çift ve aile danışmanlığı, cinsel terapi yapıyor. Bunlar ekibimizin demirbaşları ama ailemiz daha da geniş, çatımız altında psikiyatri, diyetisyenlik gibi hizmetler de verilmekte danışanın ihtiyacına göre bütüncül olarak yaklaşıp destek olabildiğimiz bir ekiple çalışmaktayız. Bizimle yürüyüp, büyümeyi hedefleyen her kişi ailemizden biri gibidir, onlar da öyle hissettiklerini çokça dile getirirler.
Danışanlar size en çok hangi konuda başvuruyor? Onların motivasyonu her şeyden önce gelir. Siz sorunlara nasıl çözüm yolları sunuyorsunuz?
Açıkçası genel olarak bir yoğunluk farkı olmuyor. Benim en çok keyif aldığım yetişkin bireysel psikoterapi, ama sene içinde bazı dönemlerde çocukları için destek almak isteyenlerin sayısı çoğalıyor, bazen bireyseller artışta olup, bazı dönemler çift terapisi için başvuranlarda yoğunluk yaşıyoruz. Özellikle pandemi sonrası ciddi bir talep artışı olmuştu, maalesef fazla maruz kalmak fazla problem olabiliyor. Ben onlara çözüm yolları sunmuyorum, doğru çözüm yollarını bulabilmeleri için kendilerine keşif yolculuklarına yönelik bir eşlik süreci yaşatmaya çalışıyorum. Onlara ne yapacağını söylersek hayatlarının sorumluluklarını almış oluruz, bu doğru olmaz. Doğru yerde doğru soruları sorarak, yerinde yorumlamalar yaparak suyun akması gereken yatağa ulaşmasını sağlıyoruz, böylece taşkınlar son buluyor. Ben bütüncül yaklaşımlı bir psikoterapistim, danışanın ihtiyaçlarına göre şekillendiririm yolumuzu ve yolculuğumuzu. İnsan bu kadar uçsuz bucaksız bir varlıkken, tek bir yöntem tek bir ekolle bütün danışanlara iyi gelebilmek mümkün değildir diye düşünüyorum.
Gelecek açısından önü asla kapanmayacak olan bir dal psikoloji. Sizce bu durumun seyri ne yönde ilerliyor, sektörel bir değerlendirme alabilir miyiz?
İnsanlık için çok kıymetli ama Türkiye’de maalesef hala çok kıymetsiz bir işimiz var. Mesleğimizin bir yasası, bir çatısı olmaması maalesef suistimale sebep olan büyük boşluklar yaratıyor. Birkaç sertifika programı tamamlayan herkes kendini psikolog ilan edip terapi yaptığını iddia edebiliyor. Çünkü bunu denetleyen bir sistem yok. O yüzden üzülerek belirtmeliyim ki alanın içi dev bir çöplük, burada iş danışanlara düşüyor. Gidecekleri uzmanı araştırmaları, mezuniyet durumlarını sorgulamaları onları şüpheci değil, bilinçli danışan yapar. Bütün bu sıkıntılara rağmen her zaman dediğim tek şey; iyi ki bu alandayım, iyi ki bu işi yapıyorum. İşime hayranım çünkü her danışan benim için ayrı bir dünya ve her danışanın yolculuğunda ayrı bir dünyayı keşfediyorum. Bu sayede heyecanımı asla yitirmediğim hiçbir zaman monotonlaşmayan bir işe sahibim. Bu nedenle bu meslekte var olmaktan aşırı mutluyum.

Yorumlar

0 yorumlar