Ankara Life Dergisi

PANDEMİ SONRASI ÇOCUKLARIMIZ

Pandemi Sonrası Çocuklar

Koronavirüs hayatımıza girdiğinden beri dünya çapında birtakım önlemler alınmış ve genellikle bu önlemler sosyal mesafeyi korumak ve bireysel izolasyon olmuştur. İnsanlığı ciddi derecede yalnızlığa sürükleyen bu süreçte ülkemizde de fark edilir boyutta etkileri gözlemlenmiştir. Ancak virüs ilk çıktığı zamandan bu yana yaş almış ve kronik hastalığı bulunan “yetişkin” bireyler üzerinde yoğunlaşılmış ve çocukların virüsü hafif boyutlarda atlatmasından kaynaklı asıl odak hep yetişkinlerde kalmıştır. Çocukları fiziksel olarak hafif etkilediği açıklansa da çocukların, psikososyal açıdan olumsuz etkilendiği göz ardı edilmemesi gereken önemli bir konudur.

Pandemi sürecinde belirli bir yol kat edilmiş ve aşılamayla yeni normalde hayatını devam ettirmeye çalışan toplum bireyleri, ciddi bir yalnızlıktan tekrar sosyal ortamlarına uyum sağlamaya çalışırken, oluşan kaygı ve korkunun, çocuklarda daha fazla ortaya çıktığı görülmüştür. Şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi, Uzman psikolog Görkem Kılınç’a sordu. Kılınç’a göre pandemi sonrası, çocukların sosyalleşme konusundaki korku ve kaygılarına ışık olabiliriz.

Çocuklar bu salgın sürecinden nasıl etkilendi?

Ankara Life Dergisi’ne bilgilerini paylaşan Uzman Psikolog Görkem Kılınç, çocuklardaki duyarlılığın yetişkinlere oranla daha fazla olmasından kaynaklı, bu süreçte çocukların psikolojik etkileri daha fazla taşıdığını vurguluyor. Ayrılık, ölüm ve hastalık kapma kaygısı çocuklarda ciddi bir sosyalleşme korkusuna sebep olduğunu da belirtiyor.

Bu süreçte çocuklarımızla nasıl iletişim kurmalıyız?

Uzman Psikolog Görkem Kılınç bu süreçte ebeveynlerin çok dikkatli olması gerektiğini söylüyor. Her zaman olması gerektiği gibi özellikle bu dönemde, çocuklarının hislerini anlamaya çalışmalı ve bu hislere saygı duymaları gerektiğini söyleyen Kılınç, ebeveynlerin çocuklarına, onların hislerini anlamaya çalıştıklarını ve saygı duyduklarını hissettirmeleri gerektiğini de ekliyor. Ebeveynler çocuklarının kendi duygularını anlama ve bunları ifade edebilme sürecinde, onlara destek olmaları ve çocuklarının korkularının temelini gözlemleyip bunu çocuk psikologlarıyla paylaşmaları gerektiğini belirtiyor.  Çocukların temel korkularının keşfedilmesi, gösterilmesi gereken tavrın belirlenmesinde oldukça önemli bir yer tutarken ebeveynlerin her ne olursa olsun çocuklarına güven duygusunu aşılamaları gerektiğini söylüyor.

Çocuklarımıza nasıl bir yol göstermeliyiz?

Kılınç, pandemi sürecinde sosyal ortamlarından uzaklaşıp yalnızlık yaşamaya başlayan çocukların, iyi gözlemlenip onların iyi anlaşılması gerektiğini söylüyor. Süreç boyunca temel korkunun belirlenmesinin yanı sıra çocukların ebeveynleri ile değişen günlük rutinlere ayak uydurmasının önemli olduğunu da ekliyor. Ebeveynler değişen durumları çocuklarına açıklayarak ve onların da düşüncelerini alarak hayata geçirmelerinin daha sağlıklı olacağını söylüyor. Dünya çapında yaşanan bu durumu atlatmak için, insanların yeterli bilgi ve beceriye sahip olduklarını ve bu salgın sürecinin geçici olduğunu, üzerlerine düşen sorumluklarını gerçekleştirdikleri sürece bir problem yaratmayacağını çocuklarına açıklayarak, kaygıdan doğan travma riskinin en aza indirgenebileceğini söylüyor. Süreç boyunca olumlu haberlerin paylaşılmasının da travma riskinin azaltılmasında önemli rol aldığını ekliyor.

Çocuklarımızın yalnızlaşmasına nasıl engel olabiliriz?

Pandemi boyunca ev içerisinde sadece koronavirüs hakkında konuşulmasının hata olacağını söyleyen Uzman Psikolog Görkem Kılınç, çocuğun aile bireyleri ve arkadaşları ile girdiği iletişimlerde konuşulan konulara, günlük konuların dahil edilmesi çocuk üzerindeki kaygıyı azaltacağını söylüyor. Ebeveyn çocuğun sosyal çevresiyle bu tip iletişimleri arttırmalı ve kaygıyı yöneterek çocuğa iyi bir örnek olması gerektiğini ekliyor. Çocuk üzerinde kaygı yaratmadan süreci doğru algılamasını sağlayabileceğini söylerken, ev içerisinde panik ortamı yaratılmadan bilinçlenmenin çocukta güven duygusunu oluşturacağını söylüyor.

Çocuklarımıza rol model olabilir miyiz?

Bu süreçte aslında yetişkinlerin ilk olarak kendi üzerlerinde kaygıyı iyi yöneterek çocuklarına rol model olabileceğini söyleyen Kılınç, sosyal öğrenmenin çocuk üzerinde oldukça etkisi olduğunu ekliyor. Hane içerisinde ebeveynlerinin kaygısız olduklarını gözlemleyen çocuğun, kendini güvende hissedeceğinden dolayı yalnızlaşma ve travma yaşama olasılığının en aza ineceğini söylüyor. Ebeveynler süreç boyunca oluşan endişelerinden çocuklarına bahsetmelerinin ancak bu endişeyi nasıl yönettiklerini de anlatarak iletişim kurmalarının olumlu sonuç doğuracağını belirten Kılınç, çocuğun bu dönemde sosyal çevresi ve ailesiyle iletişimde kalmasının doğru olacağını söylüyor.

Çocukların yaşadıkları kaygı kalıcı hastalıklara yol açar mı?

Çocuklarda psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya çıkmasında birden fazla faktörün rol aldığını söyleyen Kılınç, bunların yaş, cinsiyet, aile tutumu ve aile geçmişinde psikiyatrik hastalığı bulunan bir bireyin varlığı olduğunu belirtiyor. Kaygıların “obsesif kompulsif bozukluk” yani halk dilinde takıntı hastalığı olarak da bilinen bu rahatsızlığa dönüşebileceğini söylüyor. Aile içerisinde takıntılı tavır sergileyen bir bireyin varlığı çocuğun kaygısını besleyerek onun da bu rahatsızlığa yakalanmasına sebep olabileceği gibi, bunun aksi durumunun da söz konusu olduğunu belirtiyor.

Psikiyatrik rahatsızlıklar erken fark edilebilir mi?

Bu soruya “evet” yanıtını veren Uzman Psikolog Görkem Kılınç, pandemi süresi ve sonrası için, çocuklarının sağlıklı olabilmesinin ebeveynlerine bağlı olduğunu vurgulayarak, ebeveynlerin önce kendilerini sonra çocuklarını gözlemlemeleri ve profesyonel yardımla birlikte, doğru bir şekilde kaygı yönetimi yapmaları gerektiğini söylüyor. Her şeyin ebeveynlerin iyi bir gözlemci olmasıyla mümkün olacağını da ekliyor. Genellikle psikiyatrik hastalıkların başlama döneminin ergenlik olduğunu belirten Kılınç, çocuklarını iyi gözlemleyen ebeveynlerin profesyonel yardım almasıyla bu dönemi rahat atlatabildiklerini söylüyor. Çocukları arasında iletişim kopukluğuna yol açacak geçiştirme söylemleri ise hastalığın sadece boyut atlamasına sebebiyet verebileceğinin altını çiziyor.

Yorumlar

0 yorumlar