Ankara Life Dergisi

Prof. Dr Avni Babacan

GÜNÜMÜZÜN BAŞ BELASI AĞRILARINDAN BOYUN VE BEL AĞRISI!
Günümüz teknolojisinin getirdiği ciddi sorunlardan bir tanesinin boyun ve bel ağrısı olduğunu görmekteyiz. Özellikle bilgisayar başından kalkamayan ya da keyif için kalkmayan herkesin bir gün boyun ağrısı yaşayacağı kaçınılmaz bir gerçek. Devamlı öne eğilerek çalışan herkeste ilerleyen zamanlarda önemli derecede boyun ağrıları meydana geliyor. Bundan dolayı boyun egzersizlerinin, ergonominin önemini atlamamak gerekiyor. Ancak diğer bir noktada ise cerrahi sınırlara gelmeden, egzersiz ve fizik tedavi yöntemlerinin yeterli olmadığı durumlarda, boyun ağrılarını sürekli ağrı kesici ilaçlar alarak kesmek yerine Algologların girişimsel yöntemlerini denemenin faydası olacağı kanaatindeyim. Peki bu girişimsel yöntemler neler, ne gibi faydaları var? Bütün bu soruların yanıtını almak adına şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi olarak Prof. Dr. Avni Babacan ile bir araya geldik. Kendisi algoloji uzmanı olması hasebiyle merak ettiğimiz sorularımızı yanıtladı. İyi okumalar dileriz.
Günümüzde boyun ve bel ağrısı sıkıntısı çeken kişilerin sayısı oldukça fazla. Sizce bu sorunların temelinde neler etken olmakta?
Boyun ve bel ağrısı kişilerin ekonomik, sosyal ve sağlık durumuyla yakından ilişkilidir. Çalışan popülasyonda önemli bir sakatlık nedeni olup, toplumu ekonomik olarak etkilemektedir. Boyun omurları arasındaki diskler, eklemler, bağlar, yumuşak dokular, kaslar, sinir kökleri, baş, boyun ve kol ile bel, kalça ve bacak ağrılarına neden olan yapılardır. Boyun ve bel ağrıları, mekanizma baz alınarak; mekanik, nöropatik ve mikst süre dikkate alındığında ise akut (6 haftadan kısa), subakut (6 -12 hafta) ve kronik (3 aydan uzun) olarak sınıflandırılmaktadır.
Sizce bu ağrıların temellinde hangi dokular önemli rol oynar?
Boyun ve bel ağrısı; bağlar, kaslar, bağ dokusu yumuşak dokulardan kaynaklanacağı gibi sinirden ve/veya eklemlerden de kaynaklanabilir. En sık görülen boyun ve bel ağrısı nedeni çeşitli etiyolojik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan yumuşak doku hasarıdır. Daha seyrek olarak enfeksiyon ya da tümörler, boyun ve bel ağrısına yol açabilir. Ayrıca boyun ve bel ağrısı yansıyan ağrı şeklinde başka organ ve yapıların problemlerinin yansıması olarak da gözlenir. İnflamatuar ve Dejeneratif hastalıklar (kemik ve eklemlerdeki doğal yapının bozulması), özellikle 40 yaşından sonra bel ve boyun ağrılarının ortaya çıkmasında önemli rol oynar. Romatoid atrit, osteoartrit disk dejenerasyonu ve dar kanal bu bozukluklar arasındadır.
Bel ve boyun rahatsızlıklarında kronikleşme tanısı ne zaman konulur?
Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Ağrı Derneği tarafından 3 ayı geçen her türlü ağrı kronik olarak kabul edilmekte olup, kronik ağrıda başlı başına bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Kronik ağrıların tedavisinde konservatif ve girişimsel tedavi seçenekleri mevcut olup hastaya uygun basamaklı tedavi uygulanmaktadır. Hasta muayene ve gerekli tetkikleri ile birlikte değerlendirilmeli, hastalığa değil hastaya özel yaklaşımda bulunulmalıdır. Öyle ki gerekli durumlarda birkaç uzmanlık dalıyla koordineli çalışmanın gerekebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bel ve boyun ağrılarında genel olarak öncelikle konservatif yaklaşımlar tercih edilir. Tek başına ya da kombinasyon tedavisi şeklinde uygulandıktan sonra cevap alınamayan hastalarda girişimsel ağrı yöntemleri, yine tedaviden sonra iyileşmemiş veya şikayetleri ilerleyici olan motor güçsüzlüğü ve nörolojik kayıp bulguları olan hastalarda cerrahi önerilir. Bel ve boyun spinal cerrahi sayısı son yıllarda giderek artmıştır. Bu hastaların bazılarında da çeşitli nedenlere bağlı başarısız sonuçlar daha olasıdır. Hastaların çoğu medikal tedaviye dirençli olabilmektedir.
Tedavi şekilleri nasıl belirleniyor, hangi hastada hangi yöntemler uygulanıyor?
Boyun ve bel ağrılarının yönetimi, cerrahi geçirmiş hastalarda çok daha komplike ve zorlayıcı konulardan biridir. Spinal cerrahi geçiren hastalarda, Nedbe dokusunun varlığı; ağrıda önemli rol oynayabilir ve Nedbe dokusuna yönelik bazı algolojik girişimler bu hastalara fayda sağlayabilir. Son yıllarda Skopi tekniklerin ve Radyofrekans cihazlarının teknik donanımları ile geniş kullanım olanakları sunacak şekilde geliştirilmesi, bu alanda tedavi seçeneklerinin de artmasına yol açmıştır. Buna bağlı olarak bu bölgede bulunan ve ağrı kaynağı oluşturan yapılara (sinir, kas, bağ vs) çeşitli tanısal ve terapötik (tedavi edici) girişim teknikleri geliştirilmiştir. Ancak her girişimin birtakım komplikasyonları olabilir. Bu sebeple bu yöntemlerin gelişmiş merkezlerde ve deneyimli ekipler tarafından multidisipliner bir incelemenin sonucunda uygulanması gerekir.
Boyun ve bel rahatsızlıklarında masa başı ve bilgisayar karşısında çalışanların daha çok karşılaştıkları bilinmekte. Konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Evet, teknolojinin önemli kolaylıklar sağladığı günümüzde bilgisayar başında iş gereği veya keyif için oturan herkes maalesef boyun sorunları yaşamakta. Elbette devamlı öne eğilerek çalışan herkesin ilerleyen zamanlarda önemli derecede boyun ağrılarından kaçınmaları pek de mümkün görünmemekte. Bu noktada boyun egzersizlerinin, ergonominin önemini de göz ardı edemeyiz. Ama cerrahi sınırlara gelmeden egzersiz ve fizik tedavi yöntemlerinin yeterli olmadığı durumlarda boyun ağrıları durmadan ağrı kesici ilaçlar alarak kesmek yerine, biz Algologların girişimsel yöntemleri denenmelidir. Algoloji uzmanları, boyun ağrınızın sebebini veya sebeplerini bulmaya çalışır. Doğru tanıya ulaşmak için de (röntgen, MR, laboratuvar tetkikleri) kullanılır. Tanı kesinleştikten sonra diğer branşlardan konsültasyonlar da alınarak girişimsel yöntemleri uygulanır.
Girişimsel yöntemlerden bahseder misiniz?
Sinir blokları, kas enjeksiyonları, epidural uygulamalar, radyofrekans ve ozon uygulamalarından biri veya birkaçı uygun zaman aralıkları ile uygulanır. Teşhise yönelik bloklardan gerekli yanıtı aldıktan sonra kalıcı uygulamalara geçilir. Hastaya komplikasyon yaratmayacak uygun metodu seçmek zorundadır. Gerek yan etkiler gerekse maliyet düşünülerek uygun metodu hastasına önerir. Kırmızı bayraklar dediğimiz enjeksiyon ve tümörün varlığını mutlaka ekarte etmek gerekir. Hastaya işlemle ilgili detaylı bilgiyi verip olumlu olumsuz yönlerini anlatarak yazılı imzasını almak zorundadır. İşlemler ameliyathane koşullarında steril ortamda Skopi gibi görüntüleme yöntemleri veya ultrason kullanılarak yapılmaktadır. Hasta işlem esnasında ağrı duymayacağı kadar bilinçli sedasyon altında güvenli ameliyathane koşullarında olmalıdır. İşlem sonrası 2 saat gözlem altında tutulup sonra evine yollanabilir. 10 gün sonra kontrole çağrılarak operasyonun gelişimi değerlendirilir. 20 gün sonra gerekirse ikinci işlem yapılabilir. Kitaplar “3 kez işlem yapın” der ama bazen birinci uygulama sonrası hasta %70 rahatladığına dikkat çeker.

Yorumlar

0 yorumlar