Prof.Dr.Tarkan Karakan
Türkiye’de yeni tanınan bir branş olan gastroenteroloji, halkımız tarafından gün geçtikçe daha çok tanınmakta ve hastalar doğrudan bize başvurmaktadır.
Sindirim sisteminde ağızdan başlayarak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, karaciğer, safra yolları ve pankreas hastalıklarıyla ilgilenen bir bilim dalı olan Gastroenteroloji hakkında Prof.Dr.Tarkan Karakan ile sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar.
Hocam size göre hekimlik nedir? Neden hekim olmayı seçtiniz? Hikayenizi dinleyebilir miyiz?
Hekimlik insan sağlığını korumak ve iyileştirmek için icraa edilen kutsal bir meslektir. Aslında bir meslek olmanın ötesinde sanatsal, eğitsel, hayat koçluğu gibi farklı yönleri de vardır. Diğer mesleklerden farklı olarak mesainiz akşam veya hafta sonlarında bitmez. Her an her yerde göreve çağrıldığınızda kayıtsız kalamazsınız. Bazen tatilde bir restoranda, bazen yerden 9000 metre yükseklikte bir uçağın içinde, bazen gece 04:00’te işinizi yapmanız gerekebilir. İşte bu nedenle hekimlik diğer mesleklerden farklıdır ve binlerce yıldır toplumda saygı görmüştür. Hipokrat yemini dediğimiz ve her hekimin mezun olurken yaptığı yeminin en önemli maddesi “önce zarar verme” ibaresidir. Yani hekim hastayı tedavi edemeyebilir ama kesinlikle zarar vermemelidir.
Gastroenteroloji nedir?
İç hastalıkları yani dahiliye branşının üzerine 3 yıl daha üst ihtisas yapılarak kazanılan bir unvandır. Mide bağırsak gibi sindirim sistemi hastalıklarına ek olarak; pankreas safra yolları ve karaciğer hastalıkları ilgi alanıdır. Ayrıca yarı cerrahi gibi çalışan bir branştır. Türkiye’de yeni tanınan bir branş olan gastroenteroloji, halkımız tarafından gün geçtikçe daha çok tanınmakta ve hastalar doğrudan bize başvurmaktadır. Eskiden gastroenteroloji pek tanınmadığı ve yaygın olmadığı için mide, bağırsak gibi sindirim sistemi hastalıkları daha çok cerrahi, iç hastalıkları branşlarına başvurmaktaydı. Bugün Türkiye’de giderek gastroenterolog sayısı artmaktadır ve özellikle büyük şehirlerimizde yeterli miktarda bulunmaktadır. Ayrıca gastroenteroloji beslenme ile de ilgilidir. Hastalıklarda beslenme ve diyet konusuyla doğrudan ilgilenen tıp alanlarından birisidir.
Gastroenterolojinin kullanıldığı tetkik ve tedavi yöntemleri nelerdir?
Gastroenteroloji endoskopi (mideye bakılan yöntem) ve kolonoskopi (kalın bağırsaklara bakılan yöntem) başta olmak üzere, safra yollarına düşen taşın ameliyatsız çıkarılması için ERCP denilen yöntemi uygular. Yine son yıllarda gelişen Endoskopik Ultrason (EUS) yöntemi ile pankreas kitle ve kistlerinden kolaylıkla biyopsi alınabilir, pankreas hastalıklarına teşhis konulabilir, büyük kistler varsa bunlar ameliyata gerek kalmadan boşaltılabilir. Bu işlemlerin çoğu hastaneye yatmadan ayaktan yapılır. Ancak gastroenterolojideki en önemli gelişme, son yıllarda erken mide, yemek borusu, kalın bağırsak kanserlerinin ameliyata gerek kalmadan endoksopi ile çıkarılabilmesidir. Bu gerçekten önemli bir gelişmedir. Yani hastanın midesi, kalın bağırsağı, yemek borusu çıkarılmada, organ kaybı olmadan kanserden veya kanser olabilecek dokudan kurtulabilmektedir. Yine “kapsül endoskopi” yöntemi ile küçük bir hap şeklindeki kamera yutularak tüm ince bağırsaklar görülebilmektedir. Yine çok önemli bir gelişme de obezite tedavisinde “tüp mide” ameliyatlarının yerine “endoskopik tüp mide” işlemlerinin yapılmasıdır. Ameliyata gerek kalmadan endoskopi ile mide içine dikiş atılarak (kesi yapılmadan, ayaktan) tüp mide işlemi yapılabilmektedir. Kilo verme oranları ameliyata benzerdir.
Yoğun bir doktorsunuz, tedavi için başka şehirlerden gelen hastalarınız oluyor mu? Şayet oluyor ise, bu hastaların tedavilerini ve sonrasındaki takiplerini nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Hem yurt içi hem de yurt dışından yoğun bir hasta portföyümüz var. Bazı hastalara ise online olarak hizmet veriyoruz. Hastalar sekreterliğimizden randevu alırken yapılacak işleme göre haftanın günleri bile özenle seçilerek vakit kaybı engelleniyor ve en kısa sürede işlemlerinin tamamlanması hedefleniyor. Çoğu hastamız uçaktan inip doğrudan ofisimize gelip akşam dönebiliyor. Bu iyi bir organizasyon ve tecrübenin sonucunda gerçekleşiyor. Memleketine döndükten sonra girişimsel bir işlem gerekmiyorsa, online takiplerine devam ediliyor.
Gastroentereloji hastalarının nasıl beslenmesi gerekir? Hastalığa yol açan faktörler nelerdir?
Tüm hastalarımıza özellikle Akdeniz Diyeti uygulamalarını tavsiye ediyoruz. Ancak hastalıklara özel diyetler de var. İnflamatuvar bağırsak hastalıklarında (ülseratif kolit ve Crohn hastalığı) aktif dönemde kısıtlı diyet veriyoruz ama hastalık yatışınca normale dönünce nüks etmemesi için bağırsak florasını iyileştiren mikrobiyota diyetleri uyguluyoruz. Bu alanda kliniğimiz Türkiye’de öncülük etmektedir. Yanlış, lüzumsuz sıkı diyetler nedeniyle kilo kaybetmiş, mutsuz hastalarımıza, bilime dayalı doğru diyetler uygulayarak hastanın hayat kalitesini iyileştiriyor ve hastalığını olumlu yönde etkiliyoruz. Aynı şey karaciğer siroz hastaları için de geçerli. Proteinden zengin beslenme ile hastaların kas kayıplarını engelleyerek, daha az hastaneye yatış gerçekleştiriyoruz.
Bağırsak florası nedir ve nelerden etkilenir? Bağırsak florasını sağlıklı tutmak için neler yapılmalı?
Mikrobiyota vücudumuzun iç ekosistemidir. Vücutta deri, ağız, erojen bölge, bağırsaklar gibi farklı bölgelerde mikrobiyota bulunur. Bağırsak mikrobiyotası trilyonlarca mikroorganizmadan oluşan bir komplekstir ve bağırsak florası insan sağlığını destekleyen ve aynı zamanda hastalık oluşması için zengin bir alandır. Bağırsak bariyerinin bozulması çeşitli patolojik durumlarda gözlenmiş ve birden fazla hastalığın patofizyolojik sürecinde yer almıştır. Obezite, insülin direnci, metabolik sendrom ve diyabet intestinal lümenden bağırsak bakterileri veya bağırsak bakteri bileşenlerinin kan dolaşımı ve dokulara anormal translokasyonuna yol açan artmış bağırsak geçirgenliği ile ilişkilidir. Yapılan araştırmalar neticesinde; kardiyovasküler hastalıklar, astım, sık soğukalgınlığı, kanser, çölyak hastalığı, diyabet, egzama, akne, ürtiker gibi deri rahatsızlıkları, hassas bağırsak sendromu, otizm, sinüzit, bronşit, sinir sistemiyle ilgili hastalıklar; alzheimer, otizm, multipl skleroz, parkinson, migren, depresyon, anksiyete ve otoimmün hastalıkların mikrobiyota ile ilgili sorunlarla ilişkili olmasına dair ip uçları vermektedir. Bağışıklık sistemimizin temel taşlarının bağırsak mikrobiyotasına bağlı olduğunun anlaşılması, bu alanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Mikrobiyom dengesi bozulduğunda bağışıklık sistemi tökezlemeye başlar. Bununla birlikte yukarıda saydığımız hastalıklar ve alerjiler bu dengenin bozulmasıyla ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Yenidoğan döneminden itibaren, bağırsaklarımız yararlı bakteriler ile kaplanıyor. Bunlar bebekleri değişik hastalıklardan koruyor. Ama çevresel faktörlere, genetik yapımıza kötü beslenme o bakterilerin yaşamasına izin vermeyebiliyor. O zaman hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Çağımızın hastalığı olan alerji ile bağırsağımızda yaşayan bakteriler arasında bağlantı var. Psikiyatrik hastalıklarda bağırsak florasındaki dengesizlik, ciddi bir çalışma konusu. Özellikle panik atak, anksiyete bozuklukları, depresyon ve şizofrenin altında yatan nedenlerden birinin de bağırsaklardaki bakteri dengesizliği olabileceği yönünde ciddi kanıtlar var. Bağırsaklarımız ve bağırsak bakterilerimiz bazı nörokimyasallar üreterek beynin ruh, hafıza ve öğrenme durumunu etkiliyor.
Bağırsak florasını sağlıklı tutmak için:
- Antibiyotik ve Mide asitini azaltan ilaçlar lüzumsuz kullanılmamalı
- Akdeniz diyeti tercih edilmeli
- Lifli gıdalara ağırlık verilmeli
- Hayvansal et ve yağlar azaltılmalı, zeytin yağı tercih edilmeli
- Düzenli uyku çok önemli
- Egzersiz ihmal edilmemeli
- Stres ile mücadele yöntemleri geliştirilmeli (yoga, gevşeme egzersizleri, bilişsel davranışsal terapi, vb)
- Gıda katkı maddesi, gıda koruyucusu içeren besinlerden uzak durulmalı
- Mümkün olduğu kadar evde pişirilen yemekler yenilmeli, dışarıda yemek sayısı azaltılmalı
- Antibiyotik veya diğer zararlı ilaçlara maruz kalırsak, destek amaçlı probiyotik veya prebiyotik ürünler kullanılabilir
Probiyotik adı verilen bağırsak bakterileri, bağırsak fonksiyonlarını düzenleyerek mutluluk hormonu olarak da bilinen seratonin hormonu üzerinden ruh sağlığımıza da etki ediyor. Bu nedenle bağırsaklarımız mutluluk kaynağımız olabiliyor.
Türk insanı olarak probiyotik konusuna yabancı değiliz. Annelerimizin yaptığı ev yapımı yoğurtları, tarhana gibi probiyotik içeriği zengin doğal ürünleri tüketmek bağırsaklarımızdaki yararlı bakteri sayısını artıracaktır. Bu da bağırsak iltihaplarına ve diğer hastalıklara karşı vücudumuzu koruyacaktır.
Yorumlar
0 yorumlar