Ankara Life Dergisi

Resim ve Şiir’in Tablolardaki Uyumu

Küçük yaşlarda resme olan merak ve ilgisinin yanı sıra şiirleri ile de adından söz ettirmeyi başaran, Ressam ve aynı zamanda Resim Öğretmeni olan Anıl Fırat Tosun başkentin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi’ne konuk oldu. Anıl Fırat Tosun’un resim ve şiire olan bakış açılarını anlattığı röportajımız sizlerle…
Röportaj: Hatice Şeyma Basut
Bize kendinizden bahseder misiniz, Anıl Fırat Tosun kimdir?
Malatya’nın Doğanşehir ilçesinde 1993 yılında doğdum. Ortaöğrenimi ilçede tamamladıktan sonra Malatya Güzel Sanatlar Lisesi’nin yetenek sınavını kazandım. Daha sonra İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi’nde Resim Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldum. Şu anda Gaziantep’te Resim Öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda şiiri hayatın alanında üretebilirken, resimlerimi atölyemde üretiyorum.
Resim ve şiire olan ilginiz nasıl ve ne zaman başladı?
Resime olan ilgim, küçük yaşta annemin rujlarını gizlice alıp duvarlara çizim yaparak başladı. O zamanlar babamın, Hz. İbrahim’in oğlunu kurban edecekken meleğin koyun getirme sahnesini resmettiği tablo evimizde asılıydı. O resmi babamın çizerek oluşturduğu bilincine varınca merakım daha da arttı. Daha sonra altıncı sınıfta resim öğretmenimin yönlendirmesiyle Güzel Sanatlar Lisesi sınavlarına girdim. Halen kendi atölyemde eserlerimi üretmekteyim. Bunun haricinde birçok karma resim sergisine katıldım, üç kişisel resim sergisi açtım.
Şiirle tanışmam ise maalesef geç oldu. Üniversite yıllarımda kütüphanede ansiklopedilerde ressamların hayatını araştırırken, ressam ve şair olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiir yazdığını öğrendim ve şiirlerini okumaya başladım. Böylelikle kısa sürede şiire merakım arttı, şairlerin hayatını araştırırken onları şiirleriyle tanımaya başladım. Şiirin ve resim sanatının aslında birbirine bağlı iki alan olduğunu fark ettim, ardından her ikisini de takip ederek üretmeye başladım. Dergilerde şiirlerim yayınlanmaya başladı, sonrasında genç şairlerin katıldığı yarışmalarda adım anıldı. Şu an hala güncel şairleri takip halindeyim, seneye ise ilk kitabımı çıkarmak istiyorum.
Aldığınız sanat eğitimini, artıları ve eksileriyle değerlendirir misiniz? Sizce sanatçı olabilmek için sanat üzerine eğitim almak yeterli ve gerekli midir?
Ben eğitimle sanatçı olunacağına inanmıyorum. Sanatçı olmak; ruh, yetenek, disiplin ve güdü gerektirir, kısacası evrene iz bırakmak isteyip, üreten kişiye sanatçı denir. Güzel sanatlar eğitimi almış ama üretmeyen birçok kişi tanıyorum. Sanatçının içinde kayıp bir kavram vardır daima onun peşinden gider. Hiçbir zaman bulamaz onu, çünkü sonu yoktur rengin, kelimelerin… Bu bir sevi davasıdır, ruh bunu ister.
Bir işin ve şiirin üretim süreci nasıl başlar, nelerden ilham alırsınız, eserlerinizin üretim sürecini anlatır mısınız?
Şiir ve resim üretmek zor bir iştir, hemen isteyince olmuyor. İllaki hayatta üreten kişiyi dürten şeyler vardır, bu bir hayal kırıklığı da olabiliyor bir sevinç de ya da bir insanda gördüğünüz duygu da olabiliyor. Resimlerimi doğunun kayıp sanatını da içine alarak, geçmiş şairlerin şiirlerinden esinlenerek oluşturuyorum. Bunun yolu bir kadın portresi de olabiliyor bir güvercin de. Ürettiğim şiir veya resimle oynarım ta ki içime sinene kadar, bu süreç ise birkaç ayı da bulabiliyor bazen üç günü de.
Sanat tarihinde ve Türk edebiyatında sizi etkileyen akımlar, dönemler hangileridir? Sevdiğiniz ressam ve şairler kimlerdir?
Resim sanatında Fovizm akımını ve sanatçılarını çok severim. Bu akımın renkleri beni her zaman etkilemiştir, özellikle Henri Matisse… Şiir üzerine ise; ikinci yeniler beni etkilemiştir. İlk okumada genellikle anlaşılmayan imgeleri, daha sonra insanın aklından ve yüreğinden çıkmayan dizeleri bizlere aktaran Ece Ayhan, Edip Cansever, İlhan Berk gibi sanatçıları sayabilirim.

Yorumlar

0 yorumlar