Ankara Life Dergisi

Tuğba Renkçi Taştan

“Resimlerimin düşünce bazlı olarak ucunun açık olmasını, izleyicilere ilk bakışta tek bir şeyi kolaylıkla anımsatmak veya düşündürmek yerine onları daha çok derinlemesine düşünmeye davet etmek istiyorum.”

Yaşam ve sanat süreçlerinizi anlatır mısınız?
Resim sanatına yönelten köşe taşı ailemdir. Babam ve merhum amcam Nevşehir’de zanaatkardı. Babam eve elleri boya içinde gelirdi ve elleri boya ve tiner kokardı. Hala çok net hatırlarım; henüz küçük bir kız çocuğu iken atölyelerine gittiğimde fırçalarla, boyalarla ve çeşitli malzemelerle kaplı o dağınık ve işleyen mekan beni çok etkilerdi ve büyüleyici biçimde içine çekerdi. Sanırım bu durum beni sanata yönelten faktörlerin başında geliyor.

Gazi Üniversitesi Resim Öğretmenliği’nden 2009 yılında mezun oldum. Hemen ardından İngiltere’deki eğitimim başladı. 2009-2011 yılları arasında eğitimime İngiltere’de devam ettim. University For The Creative Arts, Master of Arts (MA)’da yüksek lisans eğitimimi tamamladım. İki yıl İngiltere’de yaşadıktan sonra Türkiye’ye döndüm ve Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde ‘Sanatta Yeterlik’ programına başladım ve kısa bir süre önce de buradan mezun oldum. 2013 yılının başından bu yana araştırma görevlisi olarak Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi, Sanat Bölümü’nde çalışmalarımı sürdürmekteyim.

Eğitim hayatımın bana kattığı en önemli faktör; sanatımı bilinçli bir şekilde oluşturma yeteneğini kazandırmak olmuştur. Eserinizi yaparken daha sanatsal bir bilinçle, ne yaptığınızı bilerek ortaya koymayı öğreniyorsunuz. Özellikle sanatı, okumayı ve yaşam boyunca öğrenmeyi seven birisi olarak şunu söyleyebilirim ki; kariyer eğitimi sürecinde işin en güzel yanı öğrenmenin hiç sonunun olmamasıdır.

Resminizi nasıl tanımlarsınız, resminizde vermek istediğiniz mesaj nedir?
Açıkçası üretimlerime herhangi bir tanım hiç düşünmedim. Bunu tek bir tanıma indirgemek de yanlış olabilir. Çünkü her sanat eseri; sanatçısının kurgusu ve niyeti doğrultusunda biçimlenerek, izleyicisine pek çok şeyi çağrıştırabilir veya ifade edebilir. Resimde verilmek istenen mesaj, aslında tamamen resme bakanın görme biçimiyle alakalı bir durum. İzleyici ne anladıysa odur ve resim zaten kendisini anlatır. Çünkü her bellek ve her yaşam farklıdır. Her bireyde farklı bir “şey” çağrıştırabilir. Bu tamamen izleyicinin içselliği ile alakalı durumdur. Bunun özneler arası bir anlam aktarımı ile ilişkili olduğunu da söyleyebiliriz. Dolayısıyla resimlerimin düşünce bazlı olarak ucunun açık olmasını, izleyicilere ilk bakışta tek bir şeyi kolaylıkla anımsatmak veya düşündürmek yerine onları daha çok derinlemesine düşünmeye davet etmek istiyorum.

Resimlerim benim o anki üretim sürecimde ortaya çıkar. Kurgusu da genellikle o anda şekillenir, önceden planlanmamıştır. Günlük hayatta karşılaştığım herhangi bir sanat dışı nesne veya elime geçen sıradan bir kağıt parçası, çer-çöp dahi resimlerimin içine girebilir ve resmin bir parçası olabilir. Bu tamamen o “şey”in resim düzlemi üzerindeki kullanımına bağlıdır. Doku, renk, imge, bir takım kamufle edilmiş yazılar, notlar vs. resim düzleminde yer alan her bir oluşum resme ilişkin bir takım ip uçlarını içinde barındırır.

Sanatta özgünlük konusundaki düşünceleriniz nelerdir? Sizce sizin resminizi özgün yapan özellikler nelerdir?
Sanatta özgünlük oldukça geniş bir konu olmakla birlikte aynı zamanda sanatçıyı sanatında biricikliğe de ulaştıran bir olgudur.

Belki de bu yüzden bu kadar hassas bir mevzu olarak tartışılıyor ve sanatçılar kendi üretimlerinde özgünlüğü yakalama çabası içine giriyorlar. Öyle ki özgün bir üslup anlayışı içinde, hayatı ve doğayı irdeleyerek ve sorgulayarak oluşturmak bu işin doğasında vardır. Sanatçı etkilenimlerini kendi özgün sanatsal üretimlerinde harmanlayarak birlikte ele almalıdır. Zaman içinde bu etkilenimler ve birikimlerle birlikte sanatçı da kendi sanat pratiğini kendi geliştirdiği yöntem ve tekniklerle uygular.

Ben üretim sürecimde genel olarak kendi belleğimden, birikimlerimden, deneyimlerimden ve en önemlisi kendi içselliğimden yararlanarak resimlerimi ortaya koyuyorum. Çünkü o resim benim bilinçaltımda olan bir şeyin yansıması olarak ortaya çıkmış da olabilir. Bu durum zaten bana özgü olan bir şey ya da aynı durum resmin kendisiyle de alakalı olabilir. Resim düzleminde yer alan birtakım sanat dışı malzemeler, boya, spatula veya diğer teknik veya müdahalelerle o nesne bambaşka bir hale geliyor. Kendi içinde yüzeyde bir katman veya doku haline gelebiliyor. Bazen de olduğu gibi minimal bir müdahale ile o biçimde de kalabiliyor. Resim olgunlaştıkça, bunlar da kendi içinde biçimleniyor.

Başta resim olmak üzere sizi ve sanatınızı etkileyen sanatçılar kimlerdir?
Resimlere kolajları uygularken, George Braque, Picasso ve diğer kübist sanatçılarının kolajları, Kurt Schwitters‘ın kolaj-resimleri ve Robert Rauschenberg’in Combine Painting’leri bana ilham veriyor. Ayrıca hocam Yusuf Taktak’ın çalışmalarından da faydalanıyorum. Resimlerimin o anki üretim sürecinde ortaya çıkması, neyi nereye konulacağını bilmekle alakalıdır. Kompozisyonu oluştururken neyi nereye koyacağını bilmek resimsel yüzeyi her anlamda çözümlemeye de yardım ediyor.

Siz şu an kendinizi nerde görüyorsunuz ve nerede görmek istersiniz?
Şu an belli bir noktaya geldiğimi düşünüyorum, ancak hala kendimi yeterli bulduğumu söyleyemem ve bunu söylemek de çok yanlıştır. Sanatçı her zaman gelişime ve yeniliğe (hele ki günümüzde) açık olmalıdır. Bir sanatçı “Tamam, ben oldum” der ise; kendini geliştiremez ve artık kendini tekrar etmeye başlar. Ben böyle bir hataya düşmek istemem. Sonuçta burada işimi sevdiğim için yapıyorum, sanatımda kendi kendimi aşmaya çalışıyorum.

Yorumlar

0 yorumlar