Yağmur Ertekin: İnsanın Dünyasına Yolculuk!
“Anlatacağın ve anlayacağın bir dile sahip olmadan hayat hikâyenin hiçbir anlam ifade etmediği bir coğrafyada tutunabilmek zor”
Yağmur Ertekin, kaleminin ucunda gerçeklerle yüzleşmekten çekinmeyen güçlü bir yazar. “Ötekileri Görmek” adlı eserinde, kadına şiddet ve mülteci meselelerini yalın bir dille ele alırken, okurlarını derin bir düşünce yolculuğuna çıkarıyor. Kitap, toplam 8 öyküden oluşarak içeriğinde Irak Türkmenleri, İranlılar, Ruslar ve Afganlar gibi farklı kültürlerden gelen karakterlerin hikayelerine yer veriyor. Gerçek hayattan ilham alınarak yazılan bu eser, acı dolu göçleri, şiddeti ve hüznü içinde barındırırken aynı zamanda insanın hayata bakış açısını kökten değiştirebilecek güce sahip. Kadına şiddetin varlığına dikkat çeken, bakmanın etkili olduğunu ancak görmek kadar önemli olduğunu vurgulayan Ertekin, eserinde kadının maruz kaldığı maddi ve manevi şiddetin ardındaki gerçekleri somut bir şekilde ele alarak bu konuda toplumun duyarsızlığına ışık tutmakta. Aynı zamanda diğer bir yapıtı olan “Kaza Geliyorum Der” ise, mesleği gereği iş sağlığı ve güvenliği
alanında uzmanlaşmış biri olarak bilinçli bir yaklaşım sergiliyor. Kitap, basit önlemlerle kazalardan nasıl kaçınılabileceğini ve çevremizdeki tehlikelerden nasıl korunabileceğimizi okuyucusuna aktarıyor.
“Önlemek ödemekten daha ucuz ve insanidir” felsefesiyle, önlemlerin hayat kurtarabileceği gerçeğini ustaca vurgulayan Yağmur Ertekin’in bu eserleri, sadece okuyucuya bilgi vermekle kalmıyor aynı zamanda onları derin düşüncelere sürükleyerek, hayatın karmaşıklığını ve önemli meseleleri görmeye teşvik ediyor. Biz de Ankara Life dergisi olarak Yağmur Ertekin ile gerçekleştirdiğimiz özel röportajı sizlerle paylaşıyoruz. İyi okumalar dileriz…
Röportaj: Hatice Şeyma Basut
Yağmur Hanım öncelikle sizi tanıyarak başlamak istiyorum röportajımıza. Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz? Yağmur Ertekin kimdir?
12 Haziran 1987 tarihinde Adana’da dünyaya geldim. Asker kızı olduğum için ilkokul ve ortaokulu çeşitli Anadolu ilçelerinde tamamlayarak, lise öğrenimime Ankara Süleyman Demirel Anadolu Lisesinde devam ettim. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü kazandım ve bu üniversiteden 2010 yılında mezun oldum. Aynı sene Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünde uzman olarak görev yapmaya başladım. Görevime halen burada devam etmekteyim. Aynı zamanda @yagmur__ertekin Instagram hesabımdan hatırı sayılır birçok sanatçıyla “Kişiler ne işle uğraşıyor? Başarılarına nasıl ulaştı?” konuları hakkında canlı yayınlar gerçekleştirmekteyim. Örnekleyecek olursam; Kerem Görsev, Kıraç, Aydilge, Elif Karlı, Yönetmen Murat Şeker ve Eylem Kaftan var. Yazarlardan Irmak Zileli, Nermin Bezmen, Tiyatrocu Çiğdem Tunç, Belgesel Yönetmeni Nebil Özgentürk, Sunucu Seda Akgül, Zahide Yetiş, Uğur Önver, Doç. Dr. Yavuz Dizdar, Dağcı Nasuh Mahruki, Psikiyatrist İbrahim Bilgen, Ömür Gedik gibi isimlerle yaptıkları işler ve başarıları hakkında konuşuyoruz. Bunun haricinde ise 24 Şubatta “Yılın En İyi Çıkış Yapan Yazarı Ödülü”ne layık görülmenin gururunu yaşamaktayım.
‘Ötekileri Görmek’ ve ‘Kaza Geliyorum Der’ adında iki eseriniz bulunuyor. Kitabınızın temel teması olan “Ötekileri Görmek” nasıl bir bakış açısını yansıtıyor? Neden bu konuyu ele almayı tercih ettiniz?
Manevi değeri yüksek kitaplar. ‘’Ötekileri Görmek’’ kadına şiddet ve mülteci konusu üzerinde dururken ‘’Kaza Geliyorum Der’’ de iş kazaları ile ilgili gerçeği yaşatarak gösteriyor. Bastırılacak romanım ‘’Salgının Kıyısında’’ affetmek gibi ulvi bir meseleye parmak basıyor. Ayrıca şu an başka projeler üzerinde çalışıyorum. Ötekileri Görmek gerçek hayattan yola çıkarak
bir araya getirilen travmatik yaşam öykülerini – kadına şiddet ve mülteci meselelerini – konu alan bir kitap. Gerçeklerden esinlenilmiş olan ve sekiz öyküden oluşan bu kitap, acı dolu göçleri, şiddeti ve hüznü ihtiva ediyor. Kitabı yazdıktan sonra tekrar okuduğumda bu tür olayların yaşandığına akıl sır erdiremiyor insan diye düşündüm. “Ötekileri Görmek’’ kadın ve göç hikayeleri adlı kitabım 2020 yılında yayınlandı. Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan kişilerle röportaj yaptıktan sonra hayat hikayelerini öyküleştirerek bu kitabı hazırladım, 8 tane hikâye mevcut. İçeriğinde
Irak Türkmenleri, İranlılar, Ruslar ve Afganlar ile ilgili hikayeler var. Savaşlar 20. yüzyılda 20 milyonu aşkın insanın yaşamına mal oldu. Büyük güçler arasındaki hegemonya mücadelesi milyonlarca çocuğu yerinden ederken bitmeyen kronik savaşların stratejik coğrafyada yer almasına yol açtı. Savaşlarda, çatışmalarda, sınırlarda, evde, işte hızla küreselleşen kadına yönelik şiddetle akıllara yerleşen 21. yüzyıl dünyasında kadın ticaretine ve istismara maruz kalan kadınların sayısı yılda 700 bin ile 4 milyon arasında değişiyor. Avrupa ülkelerinin arka bahçelerinde seks kölesi kadın sayısının 120 bin ile 500 bin arasında olduğu tespit edildi. “Ötekileri Görmek” gerçek hayatlardan esinlenerek yazılmış bir kitap olduğu için dikkat çekti. Bence bu tarz eserler insanların hayata bakış açısının değişmesinde etkili oluyor.
Kadınların maruz kaldığı maddi ve manevi şiddetin üzerine odaklanmanızın özel bir nedeni var mı?
Dünyada kadına şiddet özelikle ekonomik, siyasal ve etnik sorunlarla iç içe giderek artmaktadır. Bugün dünyadaki kadın nüfusunun yarısı eşlerinden şiddet görüyor. Adımlar bireysel
değil, toplumsal düzeyde atılmalıdır. Şiddetten bahsederken bambaşka insanlardan bahsetmiyoruz, kendimizden de bahsediyoruz aslında. Herkesin birlik olması ve bu amaçla yapılan eylemler üzerinde yeniden düşünmesi gerek. Değişim ve dönüşümden hepimiz sorumluyuz. Yaşadığımız şiddet bireysel olarak yaptığımız yanlış seçimlerin sonucu değil; içinde yaşadığımız ve çoğu kez farkında olmadığımız bir şekilde şiddeti doğuran ve besleyen değerler, düşüncesizlikler, eşitsizlikler rol modelleri ile dolu toplumun sonucu. Şiddete uğramış kadın toplum tarafından yalnızlaştırılması desteklenecek midir yoksa erkeğin haklı güç gösterisi görülüp meşrulaştırılacak mıdır? Kitabımda da yazdığım gibi bakmak etkendir; görmek edilgen. Bakmak soyut; görmek somut düşünmektir. Tenin ardındaki canı fark etmektir. Çevremizde kadına şiddet olayı o kadar çok var ki görüyoruz ama bakmıyoruz.
Kadın ve göç hikayelerini bir araya getirirken hangi zorluklarla karşılaştınız?
İranlı bir kadından bahsettiğim hikâyede çok az kurgu var ve kadın hayatını bana anlatırken göz yaşlarını tutamadı. Onun hikayesinden etkilenmemek elde değildi, ben de kendimi tutamadım, ağlamaya başladım. Ruslara Facebook gruplarından ulaşmaya çalıştım fakat pek sıcak karşılamadılar. İletişim kurmakta en çok zorlandığım kişiler Ruslar oldu. Iraklı Türkmenlerin Türkçesi iyi olduğu için onlarla kolay anlaştım. Afganlı gencin henüz daha sekiz yaşındayken babasının katilini öldürmesini hayretler içinde dinledim. “Ötekileri Görmek” sayesinde bambaşka hayatlara dokunmuş oldum ama bir yandan bu insanların çektikleri acıları dinlerken de insan insan olduğundan utanıyor.
“Kaza Geliyorum Der” kitabınızın odak noktası iş kazaları. Bu konuda nasıl bir farkındalık yaratmak istediniz? İş kazaları üzerine odaklanan bir kitap yazma fikri nasıl oluştu?
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünde Uzman olarak görev yaptığım için iş kazaları direkt işimi ilgilendiren bir konu, hem mesleğimi hem yazarlığımı bu konuda birleştirip ortaya faydalı bir eser çıkarmak istedim. 2022 yılında “Kaza Geliyorum Der” adlı ülkemizde hala sıklıkla yaşanan ve birçok kişinin yaşamını ya da sağlığını kaybetmesine neden olan iş kazaları üzerine öykülerden oluşan kitabımı yayınlattım. ‘’Kaza Geliyorum Demez’’ dilimize pelesenk olmuş, halk arasında çok yaygınlaşmış bir deyim. Kaza geliyorum der; ama biz bunu duymayız, görmezden geliriz. Gün içinde telaşla
ve koşuşturmaca ile geçen hayatlarımız, acele verdiğimiz bir karar, ihmalkâr bir davranış yüzünden bizi sevdiklerimizden ayırabilir. Her gün yüzlerce kaza aslında bildiğimiz ama bir türlü tedbir alıp uygulamadığımız eylemlerden dolayı yaşanıyor. Evde, okulda, iş yerinde alacağımız en ufak bir tedbir bizi olası kazalardan koruyacak ve sevdiklerimizden koparmayacaktır.
Kitaptaki öykülerin büyük bir kısmı gerçek olaylardan esinlenmiş. Gerçek yaşam hikayelerini edinirken nasıl bir araştırma süreci izlediniz?
Haberlerde Iraklı bir Türkmen kızın tecavüze uğradığını ve ailesi tarafından reddedildiğini okudum. Ailesinin terk ettiği bu kızcağız tanımadığı bir adama güvenmişti ve bu adam da onu
kadın satıcılarına pazarlamıştı. Bu haberden çok etkilendim ve bu konuyu araştırmaya karar verdim. Kitabı yazmadan önce mülteci ve kadına şiddet durumundan bahseden kitapları inceledim ve elliye yakın mülteci ve göçmen ile görüştüm. Kitapta Irak, İran, Rusya ve Afganistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış insanların hikayeleri bulunmaktadır. Kitapta özellikle kültürlerin bir araya gelmesini sağlamaya çalıştım. Mesela Afgan ile İranlıyı Türkiye’ye geliş yolunda kesiştirdim.
İş kazaları hakkındaki öykülerle okurlarınıza ne tür bir bilinç kazandırmayı hedeflediniz? İş güvenliği ve kazaların önlenmesi konularında toplumda bir değişiklik yapmayı umuyor musunuz?
Bu kitap şu ana kadar gözden kaçırdığımız küçük ve basit bir tedbirle kazalardan, çevremizdeki tehlikelerden nasıl korunacağımızı, kaçınacağımızı okuyucusuna sunuyor. Özellikle çocuklar ve gençler bu kitabı okursa iş güvenliği bilincini kazanılabilir. Çünkü iş güvenliği kavramı da bir kültürdür ve kültür küçüklükten itibaren kazanılır. Maalesef iş güvenliği için yapılan masraf insanlara külfet geliyor. Halbuki bir iş kazası olduğunda can veya sağlık kaybının dışında, ortaya çok yüksek miktarlarda maddi sorumluluklar çıkmaktadır. Önlemek ödemekten daha ucuz ve insanidir.
Bu iki kitabınızın okurlara özellikle ne gibi bilgiler ve dersler sunacağını düşünüyorsunuz?
Ötekileri Görmek’i okuyan kişilerin genel tepkisi, göç eden kişilerin neler hissettiğini artık anladıklarını söylemek oldu. Göçmenlerin de istediği mutlu, sakin, güvenli bir hayat. Çıkılan bu yolda cesaretin
tek kaynağı çaresizlik. Dilini, dinini, kültürünü bilmediği bir ülkede bir insanın kendini yeniden inşa etmesi hiç de kolay değildir. Mesleğin, statün, ailen, tanıdıkların, tanıdık sokakların, sevdiğin mekanlar, lezzetler… Anlatacağın ve anlayacağın bir dile sahip olmadan hayat hikâyenin hiçbir anlam ifade etmediği bir coğrafyada tutunabilmek zor. Bu insanlara karşı anlayışlı olmamız gerekiyor. Barış, sosyal adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadığı müddetçe yeryüzüne örülen her beton duvarın altına onlarca yüzlerce tünel kazılacak, kadınların göçü devam edecek! İş Sağlığı ve Güvenliği; hangi işi yaparsa yapsın bütün çalışanların fiziksel, zihinsel ve sosyal refahlarının mümkün olan en üst seviyeye çıkarılması ve burada tutulması, çalışma koşullarından kaynaklanabilecek sağlık ve güvenlik sorunlarının önlenmesi ve çalışanların fiziksel ve biyolojik kapasitelerine uygun işlerde çalıştırılması için multidisipliner olarak yürütülen çalışmalar bütünüdür. Kaza Geliyorum Der’i okuyan kişiler iş sağlığı ve güvenliği kültürünü yaygın hale getirmek için kitabın faydalı olacağını tarafıma bildirdi. Kitap sayesinde iş güvenliğine dair bilgiye erişim kolaylaştı ve kitaptaki yaşanan kazalar da okuyan kişilere örnek oldu.
Yorumlar
0 yorumlar