Ankara Life Dergisi

Yunus Torun

İnsanların Maddeye Bakış Açısı ve Buna Bağlı Olarak Hayata Bakış Açılarının Sanat Aracılığıyla Şekillendirilmesi

Sanata bakışınızı anlatır mısınız?
İnsanoğlu var olduğu ilk zamanlardan bu yana kendini anlatma ve aktarabilme güdüsüyle varlığını geliştirmiş, bugüne dek sürdürmüştür. Bu anlatım şekli doğrudan ya da dolaylı şekilde olsa da muhakkak bilinen şey insanın kendisini bir diğer insana anlatma ve bir diğerini anlama çabasının gerçekliğidir. Bunun kanıtlarının en büyük örneği; paleolitik çağda oluşturulmuş ve içerisine parmak izleri, el izleri, çesitli aletler, hayvan ve insan figürleriyle Unesco koruması altında olan Altamira Mağarası’dır.

Resim ve sanat üzerine biraz düşündüğümüzde onun entelektüel ve kolektif yapısıyla birlikte doğada var olan ve olmayan bütün nesneleri, kendi bünyesi içerisinde bütünleştirebildiğini, bunları ortaklaşa olarak, insanların estetik algı ve düşün dünyalarına sunduğunu görüyoruz ki bu olay bize sanatın gücünün, insan zihninde ve dünya hayatında ne kadar ve ne denli önemle yer tuttuğunun, sanatın ne derece anlaşılabilir olduğunun gerçekliğini dile getiriyor. Sanat, tarih boyunca kendi gelişim süreci içerisinde birçok kırılmalarla dolu. Bu kırılmalar sanatın ve gelişen tarih sürecinin bünyesini, sağlamlığını ve de sürdürülebilirliğini bizlere anlatıyor.

Sanatın gelişim sürecinde bütün herkes resim ve diğer sanat dallarıyla uğraşırken bir anda Duchamp’ın pisuarıyla göz göze gelebiliyoruz. Bu aslında sanatın ve günümüz kavramsal sanatının yollarının bize açılmasına vesile olan ilk adımlarından birisi oluyor. Sanattaki kırılmalar bir nevi dönüm noktası ve yeni ufuklar olarak bizlerle buluşuyor.

Sanat yolculuğunuz nasıl başladı?
Her insanın bir geçmişi olur bu hayatta, acısıyla tatlısıyla, içinde kalmış ukdeleriyle birlikte…. Küçüklüğümü hatırlamak için maziye bir dönüp baktığımda evimizin oturma odasının duvarlarını, kapıların yüzeylerini kurşun kalemle çizdiğim günler aklıma geliyor. Sonrasında ev yetmiyor ve sokaktan bulduğum tebeşirle mahallede yazılmamış duvar bırakmadığım, tebeşir bulamazsam da evin kömürlüğünden alıp kullandığım kömürler ve daha nicesi aklıma geliyor. Resme ilgim okul öncesi zamanlardan başlıyor.

Bu süreç içerisinde hiç durmadan gelişen ve süregiden bir resim yapma isteği. Bireysel çalışmalarımla ilkokulda kendimi geliştirip Güzel Sanatlar Lisesi’ne gitmeye çalışıyordum. Yaşadığım şehirde Güzel Sanatlar Lisesi yoktu. Ekonomik yetersizlikten dolayı gidememiştim. Daha sonra normal liseden devam ettim. Haliyle resim hayatım sona ermeli diye düşündüm. Tabi çocukluk…

Okuduğum lisede ilk başlarda resim öğretmeni yoktu, okulun edebiyat öğretmenleri benimle ilgilenmişlerdi, bu sayede edebi yönümde gelişmeye başlamıştı. Daha sonra katıldığım ilk resim yarışmasında il birincisi olunca, haliyle okuldaki herkesin dikkatini çekmişti ve okula resim öğretmeni getirildi. İlerleyen süreçlerde yine resim ve edebiyat yarışmalarından dereceyle ödüller kazandım.Okulumda gerçekleştirdiğim aktivititeler sonucu, düzenlenen bir yurtdışı programıyla, Çek Cumhuriyeti’ne bir haftalık bir geziye gönderildim. İlk yurt dışı deneyimimi orada kazanarak aynı zamanda ufkumun daha da açıldığını gördüm. İlerleyen süreçte ise şu anda öğrenim gördüğüm üniversite yetenek sınavını birincilikle kazandım.

Lisedeki yurt dışı deneyiminden sonra tekrar yurt dışına çıkmak istiyordum. Yine birinci sınıfta Pon Art Temel Sanat Eğitimi Resim Yarışması’nda sergileme alarak ilk ödülümü almıştım.

İkinci sınıfta kişisel bir fotoğraf sergisi açarak devam etim. Daha sonra bir animasyon şirketinde çizer olarak işe başladım ve şu anda TRT Çocuk kanalında halen devam etmekte olan Akıllı Tavşan Momo isimli çizgi film projesinde yer aldım. Sonraki süreçte Erasmus sınavını kazanarak İspanya’da bir dönem sanat eğitimi aldım. Karma resim sergilerine katıldım ve çeşitli yarışmalardan ödül alarak eğitim hayatıma devam ediyorum.

Resminizi anlatır mısınız?
Sanat ve özgünlük başlı başına bir konudur ki bu resim olsun, dans olsun, müzik olsun, evrensel bir yetiye sahip olan sanat ve onun plastiği, insanların en az ihtimalle duyum eşiğine hitap edebilecekse eğer bu ancak özgünlükle olur. Sanatın mihengi olan özgünlük her sanat eserinde ve sanatçıda aranacak en temel özelliktir.

Kendi resmim ve sanatımda fikirsel anlamda beni en çok etkileyen sanatçı Rus Ressam Wassily Kandinsky’dir. Kandinsky; doğada var olan nesnelerin aynı zamanda doğanın kendisini de resim sanatının estetik algı ve gücüyle birlikte dış dünyada, madde ve mananın bir araya getirilerek harmanlanmasıyla çalışmalarını ortaya koymaya çalışmış ve her bakılan nesnenin aslında sadece görüldüğünden ibaret olmadığını anlatmaya çalışmıştır. Kendi eserlerimde de nesneye herkesin baktığı gibi değil, sanatımın ve estetiğimin algılayabildiği ölçüde bakmaya çalışmışımdır.

İlerleyen dönemlerde yeterli eser sayısına ulaştığımda bir kişisel resim sergisi açmayı planlıyorum, bu sanırım iki-üç ay içerisinde gerçekleşecektir.

Yorumlar

0 yorumlar