Yerel Mirası Yaşatan, Global Geleceği Tasarlayan Yapılar!

Şehrin en çok okunan yayını Ankara Life Dergisi olarak, inşaat sektörünün önde gelen isimlerinden biri olan Oğuzhan Ertürk ile bir araya geldik. Artemor İnşaat A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Ruby Yapı A.Ş.’nin projelerinin başındaki isim, yalnızca fiziksel yapılar değil, insanların yaşam kalitesini artıran, estetik ve sürdürülebilir projeler tasarlayarak sektöre yön veriyor.

Mimariyi yalnızca mühendislik değil, bir yaşam kültürü olarak gören Oğuzhan Ertürk, yerel değerlere duyarlı, global standartlarda projeler geliştiriyor. Artemor’un yurt içindeki projeleri, bölgenin kültürünü ve sosyal yapısını gözeten, doğayla uyumlu yaşam alanları yaratıyor. Ancak Ertürk’ün adını global ölçekte duyuran projeleri, Ruby serisiyle hayat buldu. Ruby Beşiktaş gibi projeler, sadece estetik açıdan değil, tarihi dokuya duyduğu saygı ile de dikkat çekiyor. Her bir proje, kent estetiğine katkı sağlamanın ötesinde, sakinlerine benzersiz bir yaşam deneyimi sunuyor.

Son dönemde dikkatleri üzerine çeken projelerden biri olan Ruby Strada ise, İtalya’nın zarif yaşam kültüründen ilham alarak Akdeniz estetiğini ve zarafetini şehre taşıyor. Bu projede, gastronomiden sanata, alışverişten sosyal deneyime kadar uzanan çok katmanlı bir yaşam modeli sunuluyor. Ruby Strada, hem estetik hem de fonksiyonel açıdan modern yaşamın gereksinimlerine hitap ederken, Artemor’un dönüşüm vizyonunun güçlü bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.

Oğuzhan Ertürk, bu projelerle sadece şehirlere değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal yaşama da katkı sağlamayı hedefliyor. Binalar yalnızca yaşam alanları değil; toplumsal etkileşimi, sosyal bağları ve sürdürülebilir bir yaşam kültürünü barındıran dinamik merkezlere dönüşüyor. Keyifli geçen röportajımız sizlerle, iyi okumalar dileriz. 

Oğuzhan Bey, sizi yakından tanıyanlar vizyoner bakış açınızı ve öngörülü duruşunuzu sıkça dile getiriyor. Okurlarımız için sizi biraz daha yakından tanımak isteriz. Kariyer yolculuğunuz nasıl şekillendi ve bu vizyonun temelleri hangi deneyimlerle atıldı?

İnşaat sektörüne ilk adımımı, yapıların yalnızca fiziksel kütleler değil; topluma değer katacak yaşam alanları olduğuna inandığım bir noktada attım. Disiplinli bir mühendislik eğitimiyle temellenen yolculuğum, şehircilik vizyonumla birleşince, ortaya Artemor’un temel yapıtaşları çıktı. Sektörde geçirdiğim süre boyunca; saha tecrübesi, finansal yönetim, insan ilişkileri ve mimari trendlerin bir araya geldiği bütünsel bir bakış geliştirdim. Vizyonum, yalnızca bugünü anlamakla kalmayıp, beş-on yıl sonrasını öngörebilen, sürdürülebilir ve kent estetiğine katkı sağlayan yapılar inşa etmektir.

Günümüz dünyasında gündemi yalnızca takip etmek değil, ön görmek de önem taşıyor. Siz bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

Dünya artık yalnızca mimari değil; sosyoloji, psikoloji, teknoloji ve ekolojiyle birlikte şekilleniyor. Bu nedenle proje geliştirme süreçlerinde yalnızca mühendislik verileriyle değil, kullanıcı davranışları, toplumsal eğilimler, iklim verileri ve uluslararası tasarım yaklaşımlarıyla da besleniyoruz. Takip ettiğimiz global araştırmalar, AR-GE yatırımlarımız ve saha gözlemlerimizle bu süreci sürekli besliyoruz.

Artemor Yapı’nın yurt içi projelerinde öne çıkan en temel yaklaşım nedir? Yerel değerlere yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız?

Artemor Yapı olarak yurt içi projelerimizde benimsediğimiz temel yaklaşım, insan odaklı, bölgeye duyarlı ve değer üretmeye yönelik mimari bir dil geliştirmektir. Her projeyi yalnızca fiziksel bir yapı olarak değil, bulunduğu lokasyonun kültürel, sosyal ve çevresel kimliğine saygı duyan bir yaşam kurgusu olarak ele alıyoruz.

Yerel değerlere yaklaşımımız, yüzeysel bir estetik uyumun ötesinde, o bölgenin ruhunu anlayarak, mimariyi onunla bütünleştirmek şeklinde tanımlanabilir. Bu bağlamda; iklim verileri, ulaşım ağı, komşuluk kültürü, demografik yapı ve bölgenin gelecekteki gelişim rotası gibi birçok parametreyi analiz ederek tasarım sürecine entegre ediyoruz.

Global ölçekte yürüttüğünüz projeler, sizi uluslararası arenada da tanınır kıldı. Bu süreçte karşılaştığınız en çarpıcı deneyim neydi?

Uluslararası projeler, yalnızca mimari bir üretim süreci değil; aynı zamanda çok kültürlü bir iletişim, empati ve adaptasyon deneyimidir. Bu yolculukta en çarpıcı ve öğretici deneyimim, bir projenin yalnızca estetik ya da teknik açıdan değil, kültürel kodlar üzerinden de okunması gerektiğini fark ettiğim andı. Evrensel tasarım ilkeleri, yerel duyarlılıkla harmanlanmadıkça gerçek karşılığını bulamaz. Bugün Artemor olarak hangi ülkede proje geliştirirsek geliştirelim, önce ‘anlamayı’, sonra ‘tasarlamayı’ ilke ediniyoruz.

Tarihi eserlere ve mimari mirasa olan ilginiz, projelerinize nasıl yansıyor? Modern yapı ile tarihi değerleri buluşturma konusundaki yaklaşımınızı paylaşır mısınız?

Tarihi yapılar yalnızca taş ve harçtan ibaret değil; bir toplumun hafızasını, kimliğini ve estetik algısını taşıyan canlı belgelerdir. Mimari mirasa olan ilgim de tam olarak bu nedenle sadece bir hayranlık değil, bir sorumluluk duygusuna dayanıyor. Çünkü geçmişi anlamadan, çağdaş bir gelecek inşa etmenin mümkün olmadığına inanıyorum.

Modern yapı ile tarihi değeri bir araya getirmek, yüzeysel bir taklitçilikten ziyade o dönemin ruhunu ve insan ölçeğine duyarlı mimari dilini anlayarak çağdaş tekniklerle yeniden yorumlamaktır. Bu anlayışı özellikle Ruby Beşiktaş gibi projelerimizde somutlaştırdık. Beşiktaş’ın çok katmanlı tarihsel dokusuna zarar vermeden, çağdaş malzeme teknolojileriyle o kimliği destekleyen, saygılı ama iddialı bir mimari kurguladık.

 “RUBY Projeleri” son dönemde dikkatleri üzerine çekiyor. Bu projeyi ortaya çıkaran ihtiyaç neydi, “RUBY” neyin simgesi?

RUBY markasını doğuran ihtiyaç, aslında sektörde uzun süredir gözlemlediğimiz bir boşluğa dayanıyor; estetik, fonksiyonellik ve yatırım değerini aynı potada eritebilen, kapsayıcı ve sürdürülebilir projelerin eksikliği. Biz bu eksikliği sadece bir mimari tarzla değil, bir yaşam felsefesiyle doldurmak istedik.

Ruby, doğada nadir bulunan değerli bir taştır. Tıpkı bizim de her projede özgün ve benzersiz bir yaşam kurgusu inşa etmemiz gibi… Bu marka; kaliteyi, prestiji, uzun vadeli yatırım vizyonunu ve yaşam kalitesini aynı çatı altında toplayan bir anlayışın adıdır.

Sürdürülebilirlik ve mimari estetik arasındaki dengeyi kurmak giderek daha kritik hale geliyor. Bu dengeyi Artemor Yapı çatısı altında nasıl sağlıyorsunuz?

Bugünün şehirleri yalnızca estetik çözümlerle değil; çevresel sorumluluk bilinciyle şekillenmeli. Bu nedenle biz Artemor olarak mimari estetiği hiçbir zaman sürdürülebilirliğe karşıt bir unsur olarak görmedik. Aksine, birbirini besleyen iki temel değer olarak ele alıyoruz.

Artemor çatısı altında biz, mimariyi yalnızca bir sanat ya da mühendislik disiplini değil; çevresel etikle harmanlanmış bir yaşam kültürü olarak görüyoruz. Bu da bizi sürdürülebilirlik ve estetik arasında güçlü bir denge kuran, bütüncül bir yaklaşıma taşıyor.

Yurt dışında farklı kültürlerde proje üretirken, hangi değerleri merkeze alıyor, hangi kriterlerle hareket ediyorsunuz?

Yurt dışında proje üretmek, yalnızca teknik yeterliliği değil, kültürel zekâyı, yerel duyarlılığı ve evrensel estetik anlayışını aynı anda taşıyabilme becerisini gerektirir. Bu nedenle uluslararası projelerimizde ilk önceliğimiz; bulunduğumuz coğrafyanın tarihini, sosyolojik yapısını, mimari hafızasını ve kullanıcı alışkanlıklarını derinlemesine analiz etmektir.

Biz Artemor olarak her projeye şu soruyla başlarız: “Bu toprakların dili ne diyor?” Çünkü farklı kültürlerde kalıcı ve benimsenen yapılar üretmenin yolu, o kültürün mimari kodlarını anlayabilmekten geçer. Bu da bizi; standardize edilmiş değil, özgün, yerel değerlere saygılı ve esnek tasarım modellerine yönlendirir.

Genç girişimcilere ilham kaynağı olduğunuzu biliyoruz. Onlara “vizyon” konusunda hangi tavsiyeleri verirsiniz?

Vizyon, yalnızca ileriye bakmak değil; bugünü, geleceğin dinamikleriyle yeniden yorumlayabilme becerisidir. Genç girişimcilere en önemli tavsiyem, büyük düşünürken küçük detayları göz ardı etmemeleridir. Çünkü güçlü bir vizyon, yalnızca hayal kurmakla değil, o hayali veriyle, disiplinle ve zamanlamayla besleyebilmekle gelişir.

Bir diğer önemli unsur ise sabır ve odak. Vizyoner olmak, popüler olanın peşinden gitmek değil; henüz konuşulmayan ihtiyaçları öngörebilmek ve o boşluğu dolduracak cesareti gösterebilmektir. Bunun için de çok yönlü düşünebilen, farklı disiplinlerden beslenen bir zihin yapısına sahip olmak gerekir. Ben yolculuğumda mimarlık, mühendislik, ekonomi, şehir sosyolojisi gibi alanlardan beslendim. Bu çoklu bakış açısı, bugünkü vizyonumu şekillendiren temel unsurlardan biri oldu.

Gelecek planlarınız arasında sizi en çok heyecanlandıran proje ya da hedef nedir? Artemor’un vizyon yolculuğunda sıradaki adımı bizimle paylaşır mısınız?

Bugüne kadar hayata geçirdiğimiz her proje, bizi bir adım ileriye taşıdı. Ancak şu an beni en çok heyecanlandıran, yalnızca mimari değil; yaşam kültürünü yeniden tanımlayan bir proje: Ruby Strada.

Ruby Strada, klasik ofis anlayışının çok ötesinde; gastronomiden sanata, alışverişten sosyal deneyime kadar uzanan çok katmanlı bir yaşam modeli sunan bir merkez olarak kurgulandı. Bu projeyi benzersiz kılan en önemli unsurlardan biri ise, İtalyan yaşam kültüründen aldığı ilham. Ruby Strada’nın mimari çizgileri ve iç mekân kurguları, İtalya’nın zarif detaylarını, rafine zevklerini ve sıcak sosyal yapısını çağrıştıracak şekilde tasarlandı. Kafe kültüründen restoran mimarisine, malzeme seçiminden mekân organizasyonuna kadar her unsurda Akdeniz estetiği ve zarafeti hissediliyor.

Burada sadece bir ofis ya da ticaret alanı değil; ilham verici, dinamik ve nitelikli bir sosyal yaşam ortamı inşa ediyoruz. Ruby Strada, insanların yalnızca çalıştığı değil, aynı zamanda yaşadığı, beslendiği ve sosyalleştiği bir ekosisteme dönüşüyor.

Bu proje aynı zamanda Artemor’un dönüşüm vizyonunun güçlü bir yansıması. Gelecekte sadece yapı inşa eden değil, şehirlerin kültürel zeminini şekillendiren bir marka olma hedefindeyiz. Ruby Strada ile etkinlik temelli karma yaşam alanlarını, sürdürülebilir kentsel planlamayı ve butik ölçekli sosyal mekanları merkezine alan yeni nesil projelerin öncülüğünü üstleniyoruz.Ruby Strada, mimariyle hayat arasındaki çizgiyi incelten; kullanıcılarını estetikle buluşturan, zamansız bir yaşam anlayışının temsilcisidir. Ve biz Artemor olarak, bu anlayışı geleceğin şehirlerine taşımaya kararlıyız.

Yazar Hakkında /

Yazmaya başlayın ve aramak için Entera basın