Ankara Life Dergisi

Özgür Aksuna ile İşimiz Gücümüz Yemek Tafali Bağcılık ve Kümes Restaurant


Öyle güzel bir yer keşfettim ki deneyince müptelası olacaksınız ve size kalsın isteyeceksiniz paylaşamayacaksınız. Neden böyle dedim derseniz, bende öyle bir duygu yarattı ancak o kadar şahane ki ben herkes bilsin daha çok paylaşılsın ve gelişsin istedim, çünkü çok özel ve böyle bir ayrıcalığa ihtiyacımız var. Kalecik içinden geçince 2-3 km sonra sizi karşılayan doyumsuz güzellikte bir bağ var; TAFALİ ve çok güzel de bir hikayesi var, hatta direkt biz sohbete başlayalım kendileri anlatsınlar. Fatma Yiğit & Alime Cicerali birlikte çıkmışlar bu yolculuğa ve ben de merak ettim nasıl olmuş diye ve başladık sohbet etmeye…
Röportaj: Özgür Aksuna
Evet Tafali’yi ikinizden birden dinleyelim buranın hikayesiyle başlayalım…

Ben Alime Cicerali ve arkadaşım Fatma Yiğit, ikimiz de Ziraat Mühendisiyiz ve Tarım Bakanlığı’nda çalıştık. 2002 yılında beraberce emekli olduk. Aynı yıl, bu bulunduğumuz alan bir proje alanı olarak belirlendi. O dönemki yerel belediye ile Ankara Üniversitesi’nin ortak çalışmasıyla, kaybolan Kalecik Karası’nı yeniden canlandırma amacı güden bir projeydi. Bu alan, beşer dönüm parseller halinde ilan edildi ve bizim de bu şekilde haberimiz oldu. Önce Fatma Hanım haberdar oldu ve bir yer aldı. Sonra bitişiğimde yer var dedi, ben de geldim. Daha sonra benim bitişiğimde Ankara’daki kapı komşuma söyledim, o da meraklı olduğu için o da yer aldı. Böylece, 26 kişiyle “Kalecik Karası Kalkındırma Vakfı” olarak bu işe başladık. 2002 yılında ilk meyvelerimizi vermeye başladık.
Tafali adı nereden geliyor bir hikayesi var mı?
İsimlerimizin hecelerinden düz ve ters şekilde yazılmasından ortaya çıktı. Heceleri düz yapsaydık “Sırt Sırta” olurdu, ancak bu İngilizcede “ölümlü” anlamına geldiği için istemedik. Böyle ters bir anlam yüklemek istemedik ve düşünürken ortaya “Tafali” çıktı.
Logo çok güzel, nasıl çıktı bu resim? Asmalarının sıra başında gül var, karşılıklı veya toplama mı yapıyorsunuz?

Fatma Hanım’ın uzun saçları o zamanlar topuzluydu. Diğerini de bir fotoğraftan esinlendim ve “Çok iyi olmuş” dedim. Logomuz, kızım Ressam Işın Nur Cicerali tarafından böyle oluşturuldu.
Peki “Kümes” adı nereden çıktı?
Buranın yerel ustaları, bu yeri inşa ederken bahçedeki kümese atıfta bulunarak “kümesin sağı,” “kümesin solu,” ve “kümesin çatısı” dedikleri için, restoranın yapıldığı yerin adı Kümes olarak kaldı.
Kümeste nasıl bir hizmet veriyorsunuz? Burada ulaşmayı istediğiniz müşteri profili nedir ya da kimlere hitap ediyorsunuz?
Dünyanın dört bir yanından sabah uçağıyla gelip akşam uçağıyla geri dönen yabancı müşterilerimiz var. Türkiye’nin büyükelçiliklerinden duyarak ya da birbirlerinden tavsiye alarak geliyorlar, reklamımızı çok yapıyorlar. İş toplantıları için geliyorlar, genelde cumartesi ve pazar günleri çalışıyorum ve sadece hafta sonları rezervasyonlu hizmet veriyoruz. Üç masa iki kişi de gelse, bir masa gidiyor; altı kişi de olsa, bir masa gidiyor. Dolayısıyla bazen altı kişiyle günü kapatıyoruz, bazen ise 20 kişi oluyor.
Şu an gerçekten çok seçkin ve çok lezzetli mezeler var burada. Daha önce farklı versiyonlarını yediğim ama burada tadına doyamadım güzel mezeler tattık bunun sırrı nedir?

Takip ettiğim kişilerin gramajlarını asla şaşmam, milim bile sapmam. Elmalı bir mezemiz var: Elmalı Chutney; karamelize elma ve soğanla yapılıyor, ancak içinde soğan tadı yok. Elmalar, buradaki arkadaşımızın ürettiği organik elmalar. İçindeki sirke, kendi yaptığımız doğal sirke, acı biberi bile kendi biberlerimizin öğütülmüş hali. Domates salçası ve biber salçası var, ikisi de kendi üretimimiz ve güneşte kurutulmuş, asla ısı görmemiş salçalar. O biber salçasından, yine kendi kuruttuğumuz domateslerden mamul kuru domatesli biber ezmesi yapıyorlar ve muhteşem oluyor. Ana yemek olarak Tandır Et çok seviliyor. Özel bir reçeteyle yapıyoruz; balkabağı tütsüsünde fırında pişiyor. Fatma Hanım yapıyor tandırı ve pekmezle marine ediliyor. Kendi yerel pekmezimiz kullanılıyor, et susuz pişiyor, asla su eklenmiyor. Balkabağı ise leziz bir humus oluyor, tadına doyulmuyor, aroması ve lezzeti mükemmel. Vişneli Semizotu Salatası için, tahmin edeceğiniz gibi yine kendi vişnemizden yaptığımız vişne suyundaki vişnelerden kullanıyoruz. Ayrıca organik incirimiz var; eskiden incir kekik suyuna batırılıp kurutulurmuş. Nasıl üzümü küllü suya batırmadan kurutamazsanız, bu da kekik suyuna batırılarak kurutuluyor. Bu yöntemle incir beş yıl bile kalsa yumuşak ve çok güzel kalıyor. Ekşi mayamızı Fethiye’den getirtiyoruz, o da bir bayan üretici tarafından üretiliyor.
Evet her şey organik kendi ellerinden ilaçsız ve doğal yolarla üretiliyor ya da tedarik ediliyor, Kalecik’te gizli bir bağ restoran ve atmosferi huzur dolu, lezzet dolu beni burayla tanıştıran Ertürk ve Işın Nur’a çok teşekkür ediyorum. Şehirden kaçıp kendinizle ve dostlarınızla baş başa keyifli bir gün geçirmek için yeni bir bahaneniz daha var artık. En kısa zamanda yaz keyfi için deneyin.

Yorumlar

0 yorumlar