Sosyal Medya’nın İki Yüzü: Toplumsal Hafızanın Çürümesi
Sosyal medya, artık sadece fotoğraflar beğendiğimiz veya ilkokul arkadaşlarımızı bulduğumuz bir platform olmanın çok ötesine geçti. Bizim benliğimizi, zihin haritamızı ve hatta belleğimizi şekillendiriyor. “Bizim Elif evlenmiş,
biliyor musun? Sosyal medyada fotoğraf paylaşmış, oradan gördüm.” Önce sessizce, bu klasik cümlelerle hayatımıza girdi. Gördüğümüz fotoğraflar, izlediğimiz videolar, çocukluk arkadaşlarımız, kedi resimleri… Sonra
yavaşça hayata dair her şeyi gördüğümüz, bildiğimiz araçlara dönüştüler. Bu yeniliklere o kadar ihtiyaç duyduk ki, entegre olmaları hiç zor olmadı. Çok kısa bir süre içinde, bildiğimiz her şey onun bildiği her şey haline geldi; herhangi bir tweet ya da paylaşım, tüm gerçekliğimizin parçası oldu.
İsyanımız, neşemiz, öfkemiz, bir şeylere ses çıkarma gücümüz… Hepsi onun sayesinde oldu. Onun sayesinde “Kadına şiddete hayır!” dedik. Onun sayesinde “Hayvanlar uyutulamaz!” dedik. Ama onun bize verdiği bu güç aslında bizden başka bir gücümüzü de almış oldu. Fark etmedik. Hatırlama gücümüzü.
Sosyal medya sonsuz bir zihin. On yıl, yirmi yıl, elli yıl öncesinin bilgilerine ulaşmak mümkün. Peki bu ulaşılan bilgiler gerçek mi? Yoksa anlık birer tepkinin toplumsal hafızaya kazıdığı bir yanılgı mı?
Bazı durumlarda sosyal medyada bireylerin anlık tepkileri, olaylara yaklaşım şekillerini değiştiren yanılsamalar haline gelebiliyor. Hızlı bilgi akışı sağlarken, bir yandan da toplumsal belleğin çürümesine zemin hazırlıyor. Bir
olayın viral hale gelmesi, insanların o olaya karşı duyarlılığını artırabilirken, zamanla detaylarının unutulmasına veya çarpıtılmasına neden olabiliyor.
Kargaşada veya trajedide anlık tepkilerin hızla yayıldığı bu platformlar, insanların düşünce biçimlerini ve duygusal yanıtlarını şekillendirirken, aynı zamanda bireylerin duygusal yüklerini de artıran bir ortam yaratıyor. Bu noktada, sosyal medyanın insan hafızası ve mentalitesi üzerindeki etkilerini anlamak, gelecekte karşılaşacağımız toplumsal dinamikler için kritik bir önem taşıyor.
Bir olayın sosyal medyada viral hale gelmesi toplumsal dayanışma gücünü arttırırken olayın ardındaki karmaşaları çoğu zaman gölgede bırakmaktadır. Ayrıca, sosyal medya kullanıcılarının olaylara karşı verdikleri tepkiler, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir hafıza oluşturarak, benzer olaylara karşı bir norm geliştirebilir. Bu normlar, zamanla toplumda kalıcı bir duyarlılık ya da duyarsızlık yaratabilir.
Sonuç olarak, sosyal medyanın bireylerin tepkileri üzerindeki etkilerini göz ardı etmemek gerekir. Hızla yayılan bilgiler ve anlık tepkiler, sadece olaylara yönelik algıları değil, aynı zamanda toplumsal hafızayı da şekillendirmektedir. Bu bağlamda sosyal medyanın bu gücünün farkında olup eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmak gelecekte karşılaşılabilecek benzer olaylar için kritik önem taşımaktadır.