Dünyaca Ünlü Yazarlar Serisi: Fyodor Dostoyevski

Ankara’nın en çok okunan yayını Ankara Life dergisinin bu ayki sayısında başarılı felsefeci Nihat Cihan’ın kaleminden Dünyaca Ünlü Yazarlar serisinin ilk bölümüne yer verdik. Cihan, Fyodor Dostoyevski’nin yaşam ve edebi öyküsünü ele alırken aynı zamanda insan ruhunu derinlemesine irdeleyen felsefi bakış açısını da derinlemesine inceledi. Bu yazı, edebiyat ve felsefenin iç içe geçtiği bir okuma deneyimi sunarak, Dostoyevski’nin dünya görüşüne dair keşif imkânı sağlıyor. Keyifli okumalar dileriz!

Dünyaca ünlü yazarlar serimize, “Karamazov Kardeşler” kitabının yazarı Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski ile başlayalım. 11 Kasım 1821’de Moskova’da doğan Dostoyevski, doktor bir baba ve tüccar bir ailenin kızı olan bir anneden altı kardeşten biri olarak dünyaya geldi. Çocukluğu çok zor geçen Dostoyevski’nin gençlik yılları askeri mühendislik okulunda geçmiştir. Annesi erken yaşta ölmüş, babasının ölüm haberini mühendislik okulunda almıştır. Bu haberden sonra ilk sara nöbetini geçiren Dostoyevski, yine de okulunu başarıyla bitirip asteğmen rütbesiyle çalışmaya başlamıştır. Askerlikten pek hoşlanmayan yazarımız, bir yılın sonunda istifa ederek kitap çevirmenliği ve yazarlık işine yönelmiştir.

İlk eşi Mariya Dmitriyevna İsayeva (1857–1864), ikinci eşi Anna Dostoyevskaya (1867–1881) ve bu eşlerden dört çocuğu olmuştur. Etkilendiği kişiler arasında Nikolay GOGOL, Aleksandr PUŞKİN, Edgar Allan POE, William SHAKESPEARE, Honoré de BALZAC, Victor HUGO gibi isimler vardır. Bunlar arasında en çok Gogol ve Puşkin’den etkilenmiştir. Gogol’den o kadar çok etkilenmiş ki, uzun bir süre eserlerini onun tarzında kaleme almıştır. Yazarımızdan etkilenen birçok kişi olmasına rağmen, belli başlı yazarların ve bilim insanlarının isimlerini paylaşalım: Lev TOLSTOY, Friedrich NIETZSCHE, Albert CAMUS, Anton ÇEHOV, George ORWELL, Sigmund FREUD, Ernest HEMINGWAY, Charles BUKOWSKİ, Albert EINSTEIN başlıca isimlerdir.

Dostoyevski, insanın varoluş mücadelesinde kendi iradesini ortaya koymak için bütün engelleri kaldırma çabasında olduğunu düşünen varoluşçu bir yazardır. “İnsan her zaman ve her yerde aklının emrettiği gibi değil, canının istediği gibi davranmak ister.” düşüncesine sahiptir. Bir özgürlük aşığı olan insan, Dostoyevski’ye göre, zorunlu olarak özgürleşmek zorundadır. Kendi “ben”ini oluşturmaya çalışan insan özgür olmayı da zorunlu olarak seçer. Özgür olmak, insanı diğerlerine bağımlı olmaktan kurtarır. Kendisine yüklenen sorumluluğun farkına vardıkça, kendi özgürlüğünün farkına varacaktır.

Eserlerinde özgürlüğün varoluş (egzistans) için öneminin çok büyük olduğundan bahseder, çünkü özgürlüğünden yoksun olan bir birey, yaşayan bir ölüden farksızdır.

Dostoyevski, bilindiği gibi siyasi bir suçlu olarak ölüm cezasına çarptırılmış ve tam kurşuna dizileceği sırada bu ceza sürgün cezasına çevrilmiştir. Dostoyevski, bu karar sonrasında 4 yıl Sibirya’da hapishanede kalmıştır. Döndüğünde Ölüler Evinden Anılar isimli kitabını yazmıştır. Dostoyevski bu kitabında mücadelenin ve umudun öyküsünü, varoluşçu bir bakış açısıyla anlatır. Goryançikov, Akim Akimiç, Petrov ve Ali gibi birçok mahkûmun hayatını edebi ve felsefi bir dil ile bizlere ulaştırır. Bu kitapta Sibirya’da yaşadıklarını, 4 yıl süren hapis günlerini bir anı-roman olarak okurlarına aktarmaktadır.

Varoluş felsefesiyle birçok düşünürü etkilediği bilinen Dostoyevski’nin bu konudaki en önemli eserlerinden biri Yeraltından Notlar romanıdır. 1864 yılında Petersburg’da basılan roman, gerçek dünyadan kendisini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını anlatır. “Ben hasta bir adamım” ifadesiyle, gelecekteki karakterler ve romanlar için kendisine yeni ve geniş bir yol açan Dostoyevski, bu romanın giriş kısmında karakterin psikolojik betimlemesini yapmıştır. Romanın ilk bölümü, hayıflanmalar, serzenişler, hakaretler ve itiraflarla iç dünyasını betimleyen bir monolog ile başlar. Romanın ilerleyen bölümlerinde yeraltından çıkış ve daha önceki arkadaşlarıyla hesaplaşma çabaları anlatılır.

Suç ve Ceza, yazarın sürgünden döndükten sonra yazdığı olgunluk dönemine ait eserlerinden biridir. Petersburg’da fakir bir öğrenci olan Rodion RASKOLNİKOV’un parası için bir tefeciyi öldürme planlarını anlatır. Manevi ıstırap ve ahlaki ikilemler arasında geçen bir hikayedir. Budala isimli romanda ise ideal bir insan, bir erkek tipini çizen Dostoyevski, böyle bir zamanda dürüst olmanın “budalalık” olduğunu söylemek ister. Kahramanımız, sara hastası ve namuslu olarak yaşamaya çalışan, sürekli hayatın zorluklarıyla karşılaşan ve toplumun iki yüzlülüğü ile savaşan dürüst bir insandır.

Son olarak Karamazov Kardeşler diyelim. Dostoyevski’nin en kıymetli eseri olarak bilinir. Romanın büyük bir kısmı Rusya’da yazılmıştır ve 1880 yılının sonlarına doğru tamamlanmıştır. Bir ailenin dramını konu alan roman, bir baba ve oğulları üzerinden toplumsal ve dinsel problemleri ele alır. Herkesin herkese karşı sorumlu olması gerektiği düşüncesi romandaki ana fikir olmuştur. Dostoyevski, hayatı boyunca birçok ünlü yazar ve düşünce insanını etkilemiştir. Bu kişilerin Dostoyevski hakkındaki düşüncelerine bir göz atalım: Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar romanıyla tesadüfen karşılaşan Nietzsche, o günü şöyle anlatır: “Dostoyevski daha önce de Stendhal’da olduğu gibi karşıma çıktı, tamamen kaza yoluyla, bir dükkanda öylesine açılmış bir kitap, daha önce hiç duymadığım bir isim ve birden insanın kendini kardeşiyle karşılaşmış gibi hissetmesi. Kitabı okumaya devam ettikçe o akrabalık hissi hemen kendini belli etti. O an hissettiğim sevinci tarif edemem.”

1928’de Freud, Dostoyevski’nin kendi nevrozlarını araştırdığı Dostoyevski ve Baba Katili başlıklı bir makale yayınladı. Freud, Dostoyevski’nin epilepsisinin doğal bir durum olmadığını, bunun yerine yazarın kendi babasının ölümüyle ilgili gizli suçluluğunun fiziksel bir tezahürü olduğunu iddia etti. Freud’a göre Dostoyevski ve diğer tüm kardeşler, annelerine karşı gizli bir arzu nedeniyle babalarının ölümünü istemiştir. Sara hastalığına babasının ölümüyle birlikte bu suçluluk duygusunun sebep olduğunu öne sürdü. Freud, “Dostoyevski olmasaydı, eğer psikanaliz biraz beklemek zorunda kalacaktı” demiştir.

Albert Einstein, “Dostoyevski bana herhangi bir bilim adamından, Gauss’tan daha fazlasını veriyor” ifadesini kullanmıştır. Albert Camus, “Dostoyevski’nin bütün kahramanları, yaşamın anlamını kavramaya çalışırlar” demiştir. Hayat, varoluş çabasıyla başlar. Dostoyevski’nin deyimiyle: “İnsanlar arasında insan kalabilmek, şartlar ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmamak ve cesaretini yitirmemek; işte hayat bundan ibarettir, hayatın yegâne görevi budur.”

Yazar Hakkında /

Yazmaya başlayın ve aramak için Entera basın