İstanbul’dan San Diego’ya, Sanatla Dolu Bir Yaşam!
Şehrin en çok okunan yayını Ankara Life dergisi olarak sanat dünyasının önemli isimlerinden biri olan Abdurrezzak Kurtuluş’u ağırladık. 80 yıllık bir sanat serüvenine sahip olan Kurtuluş, hem Türk resim sanatının önde gelen figürlerinden biri hem de Atatürk portreleriyle tanınan usta bir ressam olarak izlediği yolu, karşılaştığı zorlukları ve sanatını şekillendiren deneyimlerini içtenlikle paylaştı. Sanat yolculuğunun derinliklerine inen ve geçmişten bugüne uzanan başarı hikayesini sizlerle, keyifli okumalar dileriz.
📝 Hatice Şeyma Basut
Abdurrezzak Bey önce sizi tanıyalım. Abdurrezzak Kurtuluş kimdir? Sanat yolculuğunuzun başlangıcından günümüze kadar geçirdiğiniz evreyi nasıl tanımlarsınız? 1950’lerdeki ilk adımlarınızdan günümüz sanat pratiğinize kadar olan süreçte sizi en çok etkileyen faktörler nelerdi?
1933 yılında Mardin’de doğdum. 1950 yılında Diyarbakır Sanat Enstitüsünü bitirdim ve Karayolları 9. Bölge’de teknik ressam olarak görev yaptım. 1952’de sanat alanında profesyonel yolculuğum başladı. İstanbul’a gelerek resim çalışmalarımı sürdürdüm. Birçok tanınmış ressam ile tanışarak onlar ile birlikte sanat çalışmalarıma yön verdim ve onlardan çok şey öğrendim. Hikmet Onat, Orhan Peker ve Şefik Bursalı bana yön veren sanatçılardan sadece birkaç tanesi. Osman Hamdi ve Hoca Ali Rıza’nın eserlerinden ilham alarak sanat yolculuğuma devam ettim. İstanbul’da çok değerli resim üstatları ile tanışmak ve onların eserlerinden esinlenerek çalışmalarımı sürdürmek, o zamanlarda ve hala beni etkileyen en büyük faktördür. Onlar ile birlikte yaşadığım unutulmaz anılarım vardır. Her birini rahmetle ve minnetle anıyorum. Onlara çok şey borçluyum.
Atatürk portresinin ustalıklı bir şekilde tasvir edilmesi, Türk sanatında önemli bir yer tutuyor. Özellikle bu portreyi oluştururken ne tür bir duygu ve düşünce dünyasında hareket ettiniz? Genelkurmay Başkanlığı’ndaki eseriniz nasıl bir anlam taşıyor?
Atatürk Portrelerini denemelere 1950 yılında kara kalem ile başladım ve bu istisna güzelliği resmetmek için öğrenmem gereken çok detay vardı. Saatlerce onun fotoğraflarına baktığım, kaşlarını, kirpiklerini saydığım günler olmuştur. Atatürk’ü anlatan her yazıyı defalarca okumama rağmen, hala ilk kez okuyormuş gibi heyecanlanırım. Atatürk portesini tasvir etmek için sadece ressam olmak yeterli değil. Atatürk’ü tanımak, onun felsefesini özümsemek gerekir. Atatürk’e aşığım. Onu resmettikçe mutlu oluyor, huzur doluyorum. Aklıma ondan başka hiçbir şey gelmiyor. Onun portrelerini yaparken, bu haz anlatılamaz, sadece yaşanır. Atatürk portesinin ustalıklı bir şekilde tasvir edilmesi; ona en çok benzeyen ve o porteye baktığınızda, elinizi uzattığınızda, sanki ona dokunabilecek kadar canlı hissetmenizi sağlayabilecek sanatı icra edebilmektir. Her bir portreyi, Atatürk’ü, o sağlam kişiliğini, güçlü ifadelerini ve kusursuz fiziğini en derinden hissederek yaptım ve ben, Atatürk portrelerini yaptıkça kendimi hep güçlü hissettim. 92 yaşında bir ressam olarak şunu söylemeliyim ki; son nefesime kadar onun portrelerini çalışmaya devam edeceğim. Her yaptığım portrede onu yaşıyormuş gibi hissetmem sebebi ile bir sonraki portreyi yapma heyecanım beni hayata bağlayan en büyük sebep oluyor. Genel Kurmay Başkanlığı’nın açtığı bir yarışmaya katıldım ve orada eserim 30 eser arasından 1. seçildi. Bu eser Mareşal Mustafa Kemal Atatürk portresidir. O zamanki Genel Kurmay Başkanımız “İlk kez bu kadar gerçek bir Atatürk portresi görüyorum” demiş ve yine ilk kez bir portre çalışması 150.000 adet basılmıştır. Orijinal yağlı boya portre Genel Kurmay Başkanı makam odasında olup, baskıları ise tüm askeri birliklerin makam odalarında bulunmaktadır.
Sizce resim sanatının restorasyonu, sanatçının asıl eserine olan bağlılığını ve derinlemesine bilgisini nasıl yansıtır? Kültür Bakanlığı’ndaki Resim Restorasyon Uzmanlığı deneyiminiz, sanat pratiğinizi nasıl şekillendirdi?
Kültür Bakanlığında 1980-1983 yılları arasında 3 yıl Resim Restorasyon Uzmanlığı yaptım. Hasar görmüş değerli eserleri onarmak ve sanatçının fırçasına müdahale etmeden orijinale sadık kalarak bu işi yapmak benim için bir eseri en baştan yapmak kadar önemliydi. Bir başka eserin restorasyonunu yapmak, bir eseri yeniden yapmaktan daha fazla sorumluluk gerektiren bir iştir ve hata kabul etmez. Ben yılların tecrübesi ile bu işi yaptım ve hala da fırsat olduğunda zevk ile yapmaktayım. İlaveten, tüm eserlerimin çerçevelerini de bugüne kadar kendim yaptım.
İzlediğiniz yurt içi ve yurt dışındaki sergi rotası, resminizi ve sanat anlayışınızı nasıl etkiledi? Yurt dışındaki sanat dünyasında Türk resminin temsil edilmesi hakkındaki görüşlerinizi paylaşır mısınız?
1967 yılında Bulgaristan, Yugoslavya, Macaristan, Çekoslovakya ve Almanya’da, 1971 yılında İsviçre, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Avusturya’da resim sanatı üzerine araştırmalar yaparak çalışmalarımı sürdürdüm. 1996 yılından 2023 yılına kadar Amerika’da Chicago, Florida, Atlanta, New York, San Francisco, Los Angeles, Las Vegas gibi her biri kendine özgü sanat deneyimleri vaat eden pek çok şehirde gözlemler yaptım ve her şehrin sanatsal atmosferini derinlemesine inceledim. Amerika göz kamaştırıcı sanat eserleri ile bezenmiş bir ülke ve ben bu ülkede 27 yıl yaşama şansını elde ettim. Bu süre zarfında San Diego’da 2 kez sergi açtım. Elbette sanatta hangi ülkeden olduğunuzun hiçbir önemi yoktur, sadece eseriniz değer bulur. Ama ben Amerika’da bu süre zarfında onurla ve gururla temsil ettiğime inanıyorum. Amerika’da bulunduğum 27 yıl boyunca sanatımı destekleyen ve her zaman yanımda olan oğullarım Dr. Melih Kurtuluş ve Semih Kurtuluş’a çok teşekkür ediyorum. 27 yıl sonra Türkiye’ye kesin dönüş yaptığımda tüm tablolarımı bir koleksiyona dönüştüren kızım Feyza Kurtuluş sayesinde tanışmaktan onur duyduğum, RC Sanat Galerisi sahibi Sayın Rahmi Çöğendez ile çalışmak bana en büyük motivasyon oldu. Tüm koleksiyonum kendisinin sorumluluğundadır ve eserlerim sessizmuzayede.com internet sitesinde satışa çıkmaktadır.
80 yıllık sanat hayatınızda edindiğiniz bilgi ve tecrübeler ışığında, genç sanatçılara hangi tavsiyelerde bulunursunuz? Bugün sanat dünyasında yer edinmek isteyen bir ressamın karşılaştığı zorluklar ve fırsatlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sanat, aslında göründüğü kadar kolay değildir. Öncelikle Tanrı’nın size verdiği bir yetenektir. Ama yetenek tek başına hiçbir işe yaramaz. Çok okumak, çok çalışmak, çok araştırmak, çok gezmek ve isim yapmış üstatlar ile bir araya gelip, onlardan esinlenmek gerek. Sanat bir aşktır, asla vazgeçemeyeceğiniz… Sanat bir danstır, çeşit çeşit rengârenk, asla yorulamayacağınız… Sanat özgürlüktür, her bir eserde daha da özgürleşirsiniz. Sanat uzun bir yolculuktur, yolunuza taşlar da çıkabilir, dağlar tepeler de… Her şartta o yola yılmadan devam etmeyi öğrenecek ve asla vazgeçmeyeceksiniz. Zorluklarla başa çıkabilmeyi öğrendiyseniz, fırsatların tadına doyum olmaz ve sonunda manzarayı en güzel kendi pencerenizden izlersiniz.