Ankara Life Dergisi

ARIYORUM, DENİYORUM, VURGULUYORUM

Çocukluğundan beri resim ile ilgilenen Sevda Türkseven Sin, sanat yaşamı boyunca birçok karma sergiye katıldı. Sanat alanında çok sayışa ödüle layık görülen Sin, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Şefik Bursalı Resim Yarışması’nda sergileme ödülünün de sahibi oldu. Yerli yabancı birçok koleksiyoner tarafından beğeni ve tercih sebebi olan ünlü ressam, Türk sanat dünyasında adından sıkça söz edilen başarılı bir ressam.

RÖPORTAJ: NURAN BAYKUŞ FOTOĞAF: FERHAT BAĞCI

Sevda Türkseven Sin kimdir?

İran asıllı çok varlıklı olmayan bir ailenin çocuğuyum. Aydın Söke’de büyüdüm. Yükseköğrenimimi Ankara’da tamamladım ve bir daha da Ankara’dan ayrılmadım. Üniversitede okurken aynı zamanda çalıştım da. Grafik tasarım yaptım. Hatta bu alanda ödüller de kazandım. Kitap tasarımları, dergi tasarımları ve karikatür yaptım. Ayakta durabilmek için çok çaba sarf ettim. Daha sonraki süreçlerde resim yapmaya başladım. Ancak resim serüvenimin dönüm noktasını Hocam Ertuğrul Ateş ile tanışmamla yaşadım. Bana başka bir dünyanın kapılarını açtı. Onun atölyesindeki her saniye bana yaşamsal değerde şeyler öğretti. Şu anda da Ankara’da kendi atölyemde çalışıyorum.

Sanat serüveniniz nasıl başladı?

Kendimi bildim bileli resim yapıyorum. Bildiğiniz şekilde boya kalemleri ve cicili bici resim defterlerine resim yapmadım. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak bulutları seyredip, insan yüzleri, kuşlar, kediler, ağaçlar, ormanlar çizdim. Hayal ettiğim pembe panjurlu evi, önündeki ördekleri, kara kediyi, mavi dereyi, toprağa bakarken ya da taşlardaki şekillerden yapardım. İlkokuldan itibaren en sevdiğim ders resim, en sevdiğim öğretmenim de hep resim öğretmenimdi. Daha sonralarında hep küçük küçük adımlarla bu dünyanın içine girdim.

Kendinize ait ve yer aldığınız sergiler hangileridir?

Yurt içi ve yurt dışında birçok sergide yer aldım. Ankara’da yaşadığımdan dolayı çoğu sergiye burada katıldım. Ama en önemlileri geçtiğimiz yıl dördüncü kez katıldığım ‘ArtAnkara’ oldu.  Çünkü böylesi büyük organizasyonlarda kişi kendini başa örneklerle kıyaslama şansını yakalıyor. Bu da kişiye farklı pencereler açıyor ve farklı teknikler öğretiyor.

Eserleriniz yerli ve yabancı koleksiyoner tarafından büyük ilgi görüyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Bu beni çok mutlu ediyor fakat nedenini bende bilmiyorum desem yeridir. Eserlerimde farklı bir dil kullandığımdan bu etkileyici bir unsur olabilir.  Öte yandan bunu sanat dilinin evrensel olduğuna bağlayabiliriz.

Ama şu anda ‘yarattığın eserler seni yansıtıyor mu?’ siye soracak olursanız, ‘hayır’ derim. Çünkü henüz yolun başındayım. Arıyorum, deniyorum, vurguluyorum. Kısacası öğreniyorum…

Türk Resim Sanatı’nın bugünü ve geleceği için ne düşünüyorsunuz?

Çok köklü, renkli ve özgün bir sanat tarihimiz var. Ama bugün durum böyle değil maalesef. Geçmişte sanatçı kendinden yani özünden bir şeyleri çıkarıp, yoğurup, kendine has bir üslupla izleyicisine sunarken bugün sadece tekrar ve taklitten öteye gidemiyor. Bu sadece ülkemizde değil dünya genelinde yaşanan bir süreç.  İnsanlar kendini yani kendi öz dilini ortaya koymaktan korkuyor sanırım.

Bu bir dönem, süreç. Ama bu dönem bir süre sonra değişecek diye ümit ediyorum. Çünkü insan doğası gereği hareketsiz ve üretmeden geri kalamaz.

Yorumlar

0 yorumlar