Ankara Life Dergisi

Nüket Kantarcı; Kadın Hakları İçin Duruşunu Anlatıyor!

Türkiye’de yerel dergi yayıncılığı denilince akla ilk gelen isimlerden olan Nüket Kantarcı, sektördeki başarısını yenilikçi yaklaşımı ve liderlik becerileriyle kanıtlıyor. Kendi yayınlarını yönetirken, kadınların iş dünyasındaki güçlerini artırmak için çeşitli platformlarda da aktif olarak yer alıyor. Kantarcı, iş dünyasında cinsiyet eşitliğine olan bağlılığını ve kadınların liderlik rollerinde daha fazla temsil edilmesini teşvik etmek için çaba gösteriyor. Röportajında, sektördeki deneyimlerini paylaşırken, kadınların profesyonel başarılarına odaklanarak ilham vermeyi ve desteklemeyi amaçlıyor. Medya sektöründe öncü bir isim olan Nüket Kantarcı, yaratıcılığı, cesareti ve vizyonuyla dikkat çeken bir kadın girişimci olarak tanınıyor. Kendi alanında birçok engeli aşarak başarıya ulaşan Kantarcı, sektördeki liderliğiyle hem ilham veriyor hem de dönüşümü tetikliyor. Girişimcilik ruhuyla yoluna devam eden Nüket Kantarcı, medya dünyasında yenilikçi fikirlerle sınırları zorluyor ve kadınların gücünü kutlayarak ilerlemeye devam ediyor. İyi okumalar dileriz.

Türkiye’de kadın hakları ile ilgili çalışmalar ne zaman başladı, bu serüveni sizden dinleyebilir miyiz?
Nezihe Muhiddin ve on üç kadın arkadaşı, 1919 yılında kadınların seslerini yükseltip, varlıklarını göstermeleri için önce “kadın komitesi” toplama kararını almış. Komite sonra “Asri Kadınlar Cemiyeti’ni, 15 Haziran 1923’te de “Kadınlar Halk Fırkası” adıyla siyasi bir parti kurar. Ancak o dönem ilgili yerlere verilen parti programının kuruluş dilekçesi, basında da yer almasına rağmen sekiz ay sonra kabul görmeyerek reddedilmesine rağmen bu mücadeleden vazgeçmeyen kadınlarımız, 7 Şubat 1924 tarihinde “Türk Kadınlar Birliği’ni kurmuş. Birliğin İlk Genel Başkanı olan Nezihe Muhiddin, “Biz Türk Kadınları toplumsal ve siyasal yaşamda hak ettiğimiz yeri almalıyız. Önce Türk Kadınlarını bilinçlendirmeli ve eğitmeliyiz. Onlara daha fazla şey istemelerini ve bunlara nasıl ulaşacaklarını anlatmalıyız. Amacımız Türkiye’de kadın ve erkeğin toplumsal, ekonomik ve siyasal eşitliğidir.” sözleriyle konunun önemi ve gerekliliğine dikkat çekmiş. Hızla hedefe yürüyen kadınlarımız; 1926 yılında Medeni Yasa ile kadının toplum içinde kimliğini elde etmesinde, 1930 yılında kadınların belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını yasayla kazanmasında, 1933 yılında kadınların, köy ihtiyar heyetlerine seçme ve seçilebilmesine, 1934 yılında ise, Türkiye Büyük Millet Meclisine Komite girebilme haklarını elde etmelerinde çok önemli rol oynamışlar. Görüldüğü gibi Türk Kadını, 106 yıl önce ve o yıllarda yaşanan türlü zorluklara rağmen haklarının peşinden koşmuş, önemi yadsınamayacak bir yol kat etmiş. Bugün geriye dönüp baktığımızda görülüyor ki açılan bu özverili yolda ya yeteri kadar haklarımıza sahip çıkamamış ya da yanlış çabalar içinde olmuşuz ki; bugün hala kadın haklarının savaşını vermekteyiz! Keşke birliktelik içerisinde amaç odaklı mücadeleyle alınan O bayrak, üzerine geri gitmeden yeni haklar ilave edilerek coşkuyla dalgalanabilseydi!

Kadınların bir araya gelerek farklı isimlerde oluşturdukları Sivil Toplum Kuruluşları ile ilgili nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Kadın Sivil Toplum Kuruluşları, daha iyi yaşam koşulları için gönüllülük usulü ile bir araya gelen, alt yapı ve bakış açıları farklı olmasına rağmen kadın sorunlarını en iyi bilen kadınların oluşturdukları yasal
sosyal gruplardır. Bu dernek ve kuruluşlarda çalışan kadınlar; kadın insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, sosyoekonomik kalkınma ve barış konularında bağlantılara vurgulu eylemlerle kadının açmazlarına
yönelik sorunlara dikkat çekip kamuoyu oluşturmaya çalışırlar. Ve bu uğurda çekirdek yönetimle yola çıkarken, kendi gibi düşünen kadınlara da aralarında yer açan katılım çağrılarında bulunurlar. Her şeyin güzel başladığı, aynı dili kullanan ve heyecanla hedefe odaklanmak için yola çıkan üyeler, bir süre sonra neredeyse ilk başlangıç heyecanlarını nedense kaybediyorlar. Öyle ki hedef doğrultusunda gerçekleştirilen proje kapsamlı çalışmalar, bir süre sonra yerini farklı sebeplerden ötürü çatışmalara bırakınca çözülmeler başlayıp, aynı misyona sahip, adı farklı, başka sivil toplum grupları ortaya çıkabiliyor. Her yeni grup da bölünmelere neden olurken, doğal olarak kamuoyunda da itibarsızlığa neden oluyor. Oysaki biz amip gibi bölünmemeli, fikir güçlerimizi birleştirerek yol almalıyız!

Sizce bu durumun nedenleri nelerdir?
Elbette bu çözülmelerin çok farklı ve fazla sebepleri var. Kısaca özetlersek;
a) STK’ların kendi aralarındaki ilişki ve iş birliklerindeki gizemlilikler neticesinde ortaya çıkan güvensizlikler
b) Üyeler arasında yaşanan çatışmalar sonucu yeni üyelerin, katılım konusunda gel- git yaşamaları
c) Kurucuların ayrıcalıklı olmaya yönelik talep içinde bireysel davranmaları
d) Proje bazlı çalışmalarda kişilerin verdiği emeğin dikkate alınmaması
e) Çalışmalarda toplum ve hedef gruplarla ilişkilerde yaşanan sorunlar
f) Finansal kaynakların yetersizliği ve kaynak geliştirmede yetersizlikler
g) Mekânsal, fiziksel ve teknolojik altyapı sorunları
h) Bilerek, bilmeyerek gerçekleştirilen iletişim aksaklıkları, ‘Ben yaptım
oldu’ mantığı
i) Sevgi ve saygı eksikliğinin neticesinde üyelerin kendilerinin kullanıldıklarını hissetmeleri
Sonuçta bu olumsuz eylemler; heyecan, beklenti ve yeşeren umutları zedeleyebiliyor.

Sizce bu çözülmelerin yok olmaması için neler yapılmalı?
Öncelikle her gönüllü kendine dönüp öz eleştiride bulunarak hedefe gitme konusunda kendisini sorgulamalı. Belli aralıklarla bütünleşmek adına kaynaşma ve irdeleme toplantıları yapılarak üyeler arasında aidiyet duygusu artırılmalı. Hatalara objektif gözle bakılıp, sorunlara çözüm aranmalı. Bayrak teslimi unutulmamalı ama bayrağı teslim edenler de yok sayılmamalıdır! Daha önceki yönetimin yanlışlarını rol –model almadan, daha önce dile getirilen hatalar tekrar değil, düzenleme ve düzeltmelerle yok olmalı! Her üyenin kendi kuruluşunda bir lider olduğu unutulmadan emir komuta şeklinden uzak toplantılar yapılmalı. Kadınlar kendi seçimlerini kendileri yapmalı! En önemlisi de daha önce erkek ağırlıklı STK’larda eleştirilen seçim biçimi, sırf seçim kazanmak için uygulanmamalı. Blok listeyle emri vaki yapıp, var olan delegeleri üzerini çizerek yok saymak yerine, çarşaf liste ile isteyenin yönetime katılımına fırsat tanınmalı. Öyleki var olanları çizip, oy vereceklerin düşüncesiyle isteğe göre oluşturulan delege sisteminin blok listeyle birleşmesi, her yeni dönemde bir kan kaybına neden olmakta. Amaç; kadınların açmazlarını aza indirip, sorunları azaltmak ve adil bir yol almaksa ve mesele “bağcıyı dövmek değil, üzüm yemekse” bu sistemin güncellenmesi ivedilikle çözülmeli!

İş hayatına atılan kadınların var olduğu Girişimci Kadın dernekleri üyelerin iş hayatında başarılı olmaları için sizce nasıl yol izlemeli?
Ekonomik kalkınmaya her dönemde ihtiyacı olan ülkemizde uzun zamandır var olan kadın girişimci derneklerine el birliği ile özen gösterilmeli. Bir kadının girişimci olarak yola çıkmasındaki yaşadığı sorun ve
sıkıntılar azımsanmayacak kadar çoktur. Bu bilgi ışığında girişimci ve girişimci adaylarının; gerek kendi, gerek aile, gerek ülke ekonomisindeki konumları sağlam adımlarla oluşturmalı. Yapılan çalışmalarda yeni iş kadını olan veya yeni iş kadını olmak için yola çıkan gençlere, konularında uzmanlar tarafından bilgilendirme toplantıları yapılmalı. Yardımseverler derneği gibi değil, her sektörün sorun, ihtiyaç ve beklentiler konusunda güncel araştırmalar yapılarak, ülke ekonomisine katkı sağlayacak, ticari ve her konuda donanımlı, entelektüel kişilik kazanabilmeleri için gereken bilgiler verilmeli. Her sektörden başarı öyküleri olan kişilerle (sürekli aynı yüzlerle değil) farklı deneyimlere sahip kadınlarla çok yönlü toplantılar yapılmalı. Eğer amaç; kadınların her konuda seslerinin duyulduğu ve söz hakkı olduğu bir ülkeyse, eleştiriler dikkate; önemseyerek anlam yüklemeden alınmalı!

 

Yorumlar

0 yorumlar