Kadına Şiddetin Binbir Yüzü:Gizli Şiddet Mağduru Olabilirsiniz!
Türkiye’de her dört kadından üçü şiddet mağduru!
Bu oran, birçoğumuza fazla gelebilir. Ancak istatistikler gösteriyor ki Türkiye’deki kadınların %73’ü hayatının bir evresinde şiddete maruz kalıyor. Üstelik bu, sadece resmi kayıtlara giren kısmı…
İstatistiklerin dışına çıkıp gerçek dünyaya şöyle bir göz gezdirdiğimizde, emin olabilirsiniz ki bu oran çok daha fazla. Çünkü birçok kadın, uğradığı şiddetin farkına bile varmıyor. Olay, darp, taciz, tecavüz veya fiziksel herhangi bir zarar boyutuna gelene kadar geçen süreçte, kadınlar görünmez bir el tarafından belki her gün, belki de hayatlarının belli dönemlerinde şiddet görüyor. Bu ince çizginin ayrımına varmak oldukça zor. Tıpkı, tacize uğrayan bir kadının olayın bir evresinde mutlaka kendini suçlaması gibi, şiddetle baş başa kalan kadın da genelde kendini suçluyor. İyi yemek yapamadığı için, uygun giyinmediği için, bazen söylediği tek bir kelime için kadınlar psikolojik olarak şiddet altında olabiliyor. Bu durum, bir evreden sonra o kadar sıradanlaşıyor ki sonuç olarak “Kocam bana daha önce hiç el kaldırmamıştı.” ya da “Babam bana bir kere bile vurmadı.” cümleleriyle hem kendilerini hem de çevrelerini şiddet görmediklerine ikna ediyorlar. Ama öyle değil. Kadınlar şiddet görüyor. Kadınlar hayatın her alanında şiddet görüyor: yolda, okulda, otobüste, iş yerinde, ailesinin yanında, evlilik hayatında… Bunu daha iyi anlamak için şiddet türlerini iyi bilmek gerekiyor.
Psikolojik Şiddet, belki de en sinsi ve en yıkıcı olanıdır. Bu türde kadın, şiddete uğradığını çoğu zaman fark etmiyor. Şiddet fiziksel boyuta geçene kadar buna göz yumuyor; hatta bazen bu şiddete boyun eğerek onu hayatının bir parçası haline getiriyor. Sadece eşi tarafından değil, toplumun her kesiminde hayatına giren insanlar tarafından şiddete uğrayabiliyor. Örneğin, patronu tarafından psikolojik baskı, taciz veya kadın olduğu için erkek bir çalışandan az maaş alması gibi durumlar, bu şiddetin bir türüdür ve kadın bunların şiddet olduğunu farkında olmuyor. Kötü ütü yaptığı için kocası tarafından aşağılanırken bunu fark etmiyor. Ya da “Kadın başına orada ne işin var, otur oturduğun yerde.” gibi söylemleri kabul ediyor. “O etek ne öyle, katil mi edeceksin sen beni?” cümlesindeki sinsi şiddeti göremiyor. Bazen şiddet bu evrede kalıyor. Kadın kabullenip şiddetin seyrine ayak uydurduğunda cümleler değişse de erkek fiziksel bir atakta bulunmuyor. Ancak bu her zaman için geçerli değil…
Fiziksel Şiddet, genelde psikolojik şiddeti fark etmeyen veya bunun üzerini kapatan kadınların bir sonraki evrede karşılaştığı şiddet türüdür. İlk başta belki bir tokat, itekleme ya da sarsma ile başlayan şiddet, daha sonrasında darbeye dönüşüyor. Kadın bu evrede de susmayı seçerse, şiddet hız kesmeden devam ediyor. Ölüm tehditleri, aşağılamalar… Şiddet bu evreye geldiğinde kadın için korku ön plana çıkıyor. Bu nedenle, şiddetin bu evresinde kurtulmak çok daha zor oluyor. Aile içi tecavüz de bu şiddetin bir türü olarak, belki de fark etmeden kadının hayatının bir parçası oluyor. Kadınlar, evli oldukları kişi tarafından yapılmış bile olsa, istekleri dışında gerçekleşen her türlü cinsel birlikteliğin tecavüz olduğunu bilmeli ve böyle bir durumda karşı gelmekten, eğer kendileri buna dur diyemiyorlarsa gerekli mercilerden yardım istemekten çekinmemelidirler.
Ekonomik Şiddet, muhtemelen çoğu kadının hayatında yer edinen bir şiddet türüdür ve yine çok sinsi ve görünmez bir elle uygulanır. Cam tavan kavramında bahsedildiği gibi, kadınların ekonomik ve kariyer olarak istedikleri kadar yükselmesini engelleyen görünmez bir bariyer, şiddetin bu türünü oluşturuyor. Kadınlar bazı nedenlerden dolayı bundan alıkonuluyor. Bu bazen bir patron, bazen aynı yerde çalıştıkları iş arkadaşları, bazen de eşin kendisi olabiliyor. Kadının evli olduğu erkekten fazla maaş alması, aldatılmasına (ki bu da psikolojik şiddetin bir başka versiyonudur) ya da dayak yemesine neden olabiliyor. Bu durumda kadın, görünmez bir elle, belki fiziksel bir şiddet uygulanmadan, ekonomik olarak gelişmekten alıkonuluyor.
Dijital Şiddet, günümüz dünyasında hızla dijitalleşen ve teknolojik olarak gelişen bir ortamda ortaya çıkıyor. Dijital şiddet, yani linç, kadınların sosyal medyada fark ettirilerek veya fark ettirilmeden maruz kaldığı bir şiddet türüdür. Güzellik algıları, sosyal statüler, estetik kavramları… Bunlar, kadının kendi bedeninden ve sosyal dünyasından uzaklaşmasına neden oluyor. Kadın, eğer sosyal medyanın istediği gibi bir görünüşe bürünmezse, dışlanmakla ve beğenilmemekle tehdit ediliyor. Bu da, kadının fark etmeden kullandığı sosyal medya veya dijital herhangi bir içerik tarafından bile şiddete uğramasına sebep oluyor.
Sonuç olarak, kadına şiddet çok hassas ve üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Kadınlar, şiddete her zaman olması gerektiği gibi karşılık veremiyor; bunu fark etmiyor veya belki de fark etmekten korkuyor olabilirler. Fakat şunu çok iyi bilmeleri gerekir ki, kadına şiddetin her türü suçtur ve bu suç hiçbir şekilde hafifletilemez. Rahatsız hissettiğimiz, manipüle edildiğimiz ve zarar gördüğümüz her durumda, bunun küçük veya büyük olarak adlandırılması son derece önemsizdir. Ses çıkartmaktan çekinmemeli ve özellikle bunun boyutu fiziksel şiddete yükselmeden dur demeliyiz. Toplum olarak da bunu sadece kadınların üzerindeki bir yük haline getirmekten kaçınmalıyız. Toplumun her kesimi, çevresinde gördüğü bu tür şiddet yaklaşımlarına dikkat etmelidir. Ağzımızdan çıkan her kelimenin anlamına dikkat etmeli, özellikle toplumun her kesiminde normalleştirilen kadın bedenini aşağılayıcı küfürlerden kaçınmalı ve bunları kullanan kişileri uyarmalıyız.