Ankara Life Dergisi

Sağlıktan Doğan TAMLIK HİSSİ

Yaşam, aldığımız ilk nefesten vereceğimiz son nefese uzanan muhteşem bir yolculuk. Bu yolculuğun sayısız vaatlerinden biri de tamlık hissi. Tamlık, doğası gereği tamamlanma eylemini de içerdiği için, bizler o hisse çok uzak bir gelecekte, ancak bir sürü şeyle ve bir sürü açıdan tamamlana tamamlana ulaşacağımızı sanıyoruz çoğu zaman. Bu toptan yanlış bir algı değil elbette. Ama doğru bir algı da değil. Özellikle sağlık söz konusu olduğunda. Çünkü sağlık, tamlık hissimizin en vazgeçilmez bileşenlerinden biri ve bize aslında ilk nefesimizle birlikte verilmiş bir hediye. Hasta doğup nice çabalardan sonra iyileşmiyoruz. Sağlık, hastalıkları yene yene ulaşacağımız bir hedef değil. Sağlık, ancak onu koruyarak tamlık hissine ulaşabileceğimiz varoluşsal bir donanım. Günümüzde adını sıkça duymaya başladığımız “koruyucu hekimlik” sağlığa tam da böyle bakıyor. Hastalandıktan sonra iyileşmeye çalışmaktan ziyade, mevcut sağlıklı durumumuzu korumayı amaçlıyor. Hastalık söz konusu olduğunda ise ilkesi şu; ‘Vücudun diğer sistemlerini bozmadan sağlık dengesinin tekrar yakalanması.’ Yani sağlıklı olma haline de tamlık çerçevesinden yaklaşıyor. Sağlığımızın doğuştan gelen tamlığı ve bunun bize kattığı hayattaki tamlık hissi, hepimizin malumu olduğu üzere insanın dünya üzerindeki serüveninde hiçbir zaman olmadığı kadar tehditlere açık hale geldi günümüzde. Hastalıklardan bildik korunma yöntemleriyle korunamaz olduk. Çünkü hastalıkların tetikleyicileri, doğal tetikleyiciler olmaktan çıktı. Günümüz insanı içtiği sudan, yediği ekmekten, aldığı nefesten bile kuşku duyuyor artık. Çünkü hastalık sebepleri suya, ekmeğe, havaya bile karışarak yayılıp genişledi, çoğaldı. Öyle ya, ekmek katkı maddeleriyle ya da koruyucularla dolu olabilir artık, solunan hava zehirli olabilir, ulaşılabilen içme suyu vücudumuzu plastiğin zararlarına maruz bırakabilir. Tek tehdit gıda sektörü de değil. Çünkü sağlığımız sadece bedensel sağlıktan ibaret değil. Sosyal ve ruhsal sağlığımız da iyiyse, ancak o zaman sağlıkta tamlıktan bahsedebiliriz. Oysa dijital çağda sosyalleşme ve iletişim becerilerini hızla yitirmeye başlayan insanın artık sosyal sağlığı da tehdit altında. Üstelik bu tehditlerin kesişen kümede yer alanları da mevcut. Örneğin daha genç, daha zayıf, daha güzel olmamız gerektiğine inandırıldığımızda sadece yiyecek içeceklerle değil, kendimizle de ilişkimiz bozuluyor. Ruhsal sağlığımız da yaralanıyor. Özetle, aldığımız ilk nefesle vereceğimiz son nefes arasındaki bu muhteşem yolculuğumuzda sağlığımızla aramıza çok sayıda tehdit giriyor. Böyle olunca da, bu yolculuğun en büyük vaatlerinden biri olan tamlık hissi bizden uzaklaşıyor. Sağlığımıza duyduğumuz doğuştan gelen o inanç maalesef korku, kuşku ve kaygılarla zayıflıyor. Bu yolculuğa hakkını verebilmenin ve o tamlık hissine ulaşabilmenin yolu ise öncelikle bu konuda bir farkındalık geliştirmemizden geçiyor. Sağlığımızın tam ve bütün olduğunu, bunu korumanınsa bizi yaşam yolculuğunun en büyük vaatlerinden olan tamlık hissine kavuşturacağını idrak etmemiz gerekiyor. O iki nefes arasında, her âna hakkını vererek, sağlıkla, huzurla, kendimizle barışık bir biçimde ve keyifle yaşayarak.

Yorumlar

0 yorumlar