Ankara Life Dergisi

Yazmak Bir Yaşam Ödevidir Aslında

‘Sevgili ülkemizde ve başka coğrafyalarda dokunduğum hayatları, edebiyatın bana söylediklerini, sanat yapıtlarından süzülen izlenimlerimi bugüne ve yarına bir tanıklık olarak bırakmak gerekliliğini hissettiğim andan beri yazıyorum.’

Yazar ve eleştirmen olan Çiğdem Ülker’in yazarlık mesleğine başlama serüveni ile okurları arasındaki iletişim bağının nasıl oluştuğu hakkında Yazar Zerrin Dağcı bir röportaj gerçekleştirdi. Keyifli okumalar dileriz…

Yazarlık maceranız nasıl başladı?
Yazarak kayıt altına almanın insanın bir yaşam ödevi olduğunu algıladığım andan beri bunu yapmaya, yani yazmaya çalışıyorum. Bilimin, sanatın ve kültürün, “yazı”nın üstünde yükseldiğini, bu devamlılığın bizi bu güne taşıdığını kavradığımdan beri yazmaya çalışıyorum. Hayatın bana sunduğu şanslar sayesinde dünyanın farklı bölgelerinde öğrendiklerimi paylaşmak için yazıyorum. Sevgili ülkemizde ve başka coğrafyalarda dokunduğum hayatları, edebiyatın bana söylediklerini, sanat yapıtlarından süzülen izlenimlerimi bugüne ve yarına bir tanıklık olarak bırakmak gerekliliğini hissettiğim andan beri yazıyorum. Bir balkan ülkesi olan Makedonya’daki görevim sırasında tanıdığım, var oluş koşulları her gün daralan ve yarınlarından pek de ümitli olmayan Üsküplü kardeşlerimin “yazarak var olmak ve yazarak yarına kalmak” çabasını gördüğüm ve onları çok iyi anladığım zamanlardan beri yazıyorum. Benim maceramın onlarınkine benzemediğini biliyorum. Ben ana dilimle ve kendi ülkemde sonsuz bir özgürlükle yazıyorum. Bunun ne değerli bir aidiyet olduğunu biliyor ve sorumluluğunu hissediyorum. Okulda, sınıfta söylediklerimi ve öğrencilerimle birlikte hissettiğim “birlikte öğrenme” hazzını başka gençlerle ve edebiyat sevenlerle de paylaşmak için yazıyorum.

Türk edebiyatı nasıl ilerliyor? Edebiyatta Ankara’nın yeri nedir?
‘Ancak edebiyatı olan topluluklar ulus olma aşamasına ulaşır.’ diyor sosyoloji bilimi. Bir dil, eğer edebiyat dili, felsefe dili olabilir ise sonsuzluğu yakalar diye ekliyor bilim insanları. “Uluslar ancak büyük evlatları ile nefes alabilirler.” diye yazıyor Victor Hugo. Edebiyat bir dilin çiçeklendiği, en seçkin ürünlerini verdiği has bahçesidir. Türkçeyi bir edebiyat dili haline getirenler, Anadolu’nun ozanları, yazarları, Türkçe sevdalılarıdır. Kentler yazarları etkiliyor elbet; ama yazarlar da kentleri ölümsüzleştiriyor. Bir kentin ruhunu, aklını, güzelliğini ve karanlığını asıl onlar tanıyor ve yazıyor. Bir kent, yazarın kalemiyle kalıyor yarına. Ankara’nın yerine gelince… Türk Edebiyatı’nda şiirin, öykünün, romanın kentlerinden biridir, Ankara. Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir’ de anlatır, Kale’den Çıkrıkçılar’a uzanan eski ve mistik Ankara’yı. Yakup Kadri’nin kalemindeki Ankara, en modern en çağdaş hayallerin başkentidir, hatta romanın da adıdır. Sevgi Soysal, Adalet Ağaoğlu, Erendiz Atasü, Mehmet Eroğlu, Erhan Bener gibi ustalar da Ankara’yı yazarlar. Onların romanında dolaşırsınız kenti, kahramanın peşinde sokulursunuz kuytularına. Yazarın gözünden anlatılan Ankara’nın sokaklarında edebiyatın Türkçe sesini dinlersiniz.

Okurlarınız ile nasıl bir iletişiminiz var?
Her yazı, boşluğa, sonsuzluğa bırakılmış bir mektup, geleceğe yol alan bir gemi. Bu gemi hangi duraklarda kimlerle buluşacak bunu bilmek olanaksız ama kesin olan şu ki bir kitaba dokunan bir insana dokunur ve kitaplar hayatımızı sonsuza kadar değiştirir. Her kitap yazarın kendi soluğunu sayfalara üflediği ve orada okurla buluştuğu özel bir dünyadır. Yazarken, yüzünü görmediğiniz okurun omzunuzun arkasında sizi okuduğunu hissedersiniz. Ben de kendi penceremden gördüğümü o görmediğim dostlara sunuyorum ve onlarla buluşmayı, göz göze gelmeyi diliyorum. Edebiyat eleştirileri yapıyorum. Hem yapıta hem yazarına dikkat ve sorumluluk ile yaklaşıyorum. Türkçeye gösterilecek özenin okura gösterilecek saygıyla eşanlamlı olduğunu, gerçek iletişimin ancak doğru bir dilsel iletişim ile olacağını biliyorum. O halde şunu söyleyebilirim; sadece okurla değil hayatla da iletişimimin temelinde, dilin gücüne inanmak ve onu sorumluluk bilinci ile kullanmak duruyor.

Yazarlığınız dışında ne işler yapıyorsunuz? Verdiğiniz dersleri anlatır mısınız?
Hacettepe Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı okudum ve orada çalıştım. Felsefe bölümündeki lisansüstü eğitimim, beni edebiyat eleştirisi alanına taşıdı ve bu alanda çalışıyorum. Yazılarımda Türk ve dünya edebiyatının yapıtlarını eleştirel bakışla yorumluyorum. Türkçenin yabancı bir dil olarak öğretilmesi, yaratıcı yazarlık dersleri, editörlük seminerleri ve metin oluşturmanın değişik aşamalarında ders veriyorum. Bu röportaj için size ve Ankara Life Dergisi’ne teşekkür ediyorum.

Yorumlar

0 yorumlar