Ankara Life Dergisi

DOKTOR ZERRİN TÜFEKÇİ; Bütünsel Diş Hekimliği

“Bütünsel tıbbın amacı; insanların bedensel iyileşme kapasitelerini arttırarak hasta olmamalarını sağlamaktır.”

“Sağlık” denilince aklınıza önce ne gelir diye sorsam? Belki büyük çoğunluğunuz; “Hasta olmamak.” diyecektir. Peki, sağlık tam olarak nedir? Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre; “Sağlık; bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam olarak bir iyilik halidir.” dolayısıyla sağlık, hastalığın zıttı değildir, vücudumuzun dengede olma durumudur. “Bütünsel Tıp” yaklaşımı son dönemlerde daha çok konuşulmaya başlandı. Biz üç hekim arkadaş, bundan tam altı sene önce, sağlığa bütünsel bakış açısını anlatan; “Yeni İnsan” isimli bir kitap yayımladık. O zamanlar ne pandemi vardı ne de sağlık bu kadar çok konuşuluyordu. O kitabı tam da bugünler için yazmışız sanki  diye düşünüyorum şimdi. Bütünsel tıbbın amacı; insanların bedensel iyileşme kapasitelerini arttırarak hasta olmamalarını sağlamaktır. Sağlık önce zihinde başlayan bir süreçtir. İyi ve doğru beslenmek, düzenli ve yeterli uyumak, spor yapmak, su içmek bu sürecin herkesçe bilinen, olmazsa olmaz eşlikçileridir. Aynı şekilde, yaşadığımız çevreden tutun da soluduğumuz havaya, yaşam sevincimize ve motivasyonumuza kadar sayısız faktör bir araya gelerek sağlığımızı doğrudan ya da dolaylı yoldan etkiler. Ağız sağlığımız ise; bütünsel tıbbın içerisinde çok önemli bir konuma sahip. Ağız sağlığına dişlerimiz kadar çevre dokularını da dahil etmeyi, “Bütünsel Diş Hekimliği” alanı olarak isimlendirmek yanlış olmayacaktır.Çoğu zaman; “Aman alt tarafı bir diş, çektirir kurtulurum!” diye düşünülse de, tek bir diş bile önemli bir vücut parçası kaybı sayılmalıdır. Çekimlik olmasına fırsat tanımadan, sağlıklı bir halde ağızda tutulmaya çalışılmalıdır. Dişler ve çevre dokuları, bedenin tümüyle uyum ve denge içindedir. Damarlar, sinirler, lenf sistemi ve dişler bedenin tamamıyla iletişim halindedir. Bedenin herhangi bir yerindeki sorun, alakasız görünen bir bölgedeki dokuyu ya da organı etkileyebilir.Sağlığımızı korumanın bilinci, hastalığı iyileştirme çabamızdan önce gelmelidir. Bu bilinç, ağız ve diş sağlığı çerçevesinde, bizi; “Koruyucu Diş Hekimliği” ile tanıştıracaktır. Dişleri düzenli fırçalamanın ve buna çok erken yaşlarda başlamanın önemini hepimiz biliyoruz, ama bugün diş fırçalamanın tek başına yeterli olmadığını, üç ayda bir diş fırçamızı yenileyip düzenli bir biçimde diş ipi kullanmamız  ve herhangi bir şikâyetimiz olmadığında dahi 6 ayda bir diş hekimine gitmemiz gerektiğini de bilmeliyiz.Diş etlerimiz sağlıklı değilse, ne dişlerimiz sağlıklı kalabilir ne de biz sağlıklı olabiliriz. O yüzden sadece çürümelerin önüne geçmek adına değil, diş eti sağlığımız için de hekimimize kontrole gitmeliyiz. Aynı şekilde eğer diş taşları mevcutsa, ağız ve diş sağlığımızın iyi olduğundan bahsetmemiz yine mümkün değildir. Burada yanlış ve yaygın bir kanıyı da düzeltmekte fayda var; diş taşlarının temizlenmesi dişlere zarar vermez, dişleriniz çizilmez.Diş eti hastalıkları diş kaybı nedenleri arasında ilk sıradadır. Diş eti hastalıklarının beslenme ile de yakından ilişkili olabileceği görüşü gün geçtikçe ağırlık kazanıyor. Diş ve diş etlerimizde herhangi bir ağrı olmaması, sorunumuz olmadığı anlamına gelmez. Örneğin; dişin kök ucunda sadece filmle anlaşılabilecek kronik bir enfeksiyon söz konusuysa, hasta ağrı hissetmeyebilir. Bu enfeksiyonun yıllarca sessiz kalabilecek olması ise, sorun olmadığı anlamına gelmez.“Benim bir şikâyetim yok! Varsın dişimin kökünde enfeksiyon oluversin, bana ne zararı var?” dememek lazım, çünkü fokal enfeksiyon olarak adlandırılan bu problemin vücudun neresinde sorun yaratacağını kestirmek zordur.Aynı şekilde eksik dişler sebebiyle tek taraflı yemek yemek eklem, boyun ve sırt ağrılarına da sebep olabilir. Dişlerimizi sıkmak ise, çağımızın sorunlarından biri haline geldi ve bedenimizde pek çok sıkıntıya yol açabiliyor. Ağızda gömülü kalmış dişler, yıllarca sessiz kalabilir ve etrafında istemeyeceğimiz pek çok soruna neden olabilir. Düzenli olarak kontrol edilmeleri ve risk oluşturmaya başladıklarında çekilmeleri gerekir. Eski ve uyumunu kaybetmiş dolguların, kaplama, köprü ve oynayan protezlerinse ivedilikle değiştirilmeleri gerekir. Bedenin bir bütün olduğunu, bu bütünün dengesi bozulduğunda telafisinin kolay olmadığını ve sağlığı korumanın, iyileşmekten çok daha kolay olduğunu unutmamalıyız.

Yorumlar

0 yorumlar